F.Bahçe Kulübü, o kadar güzel bir iş yaptı ki alkışa değer… İsmail Kartal için organize edilen tören gerçekten ülkede yapılmayan bir işti, muhteşem bir vefa örneği oldu…
***
O kadar büyük başarılar, şampiyonluklar yaşatan hocalarla hep kavgalı ayrılan kulüplerin ülkesiyiz biz…
Gol kralı olan, müthiş kalecilik yapan, formasını yıllarca terleten, yağmurda çamurda renkleri için ölümüne mücadele eden futbolcular, ya ağlatarak gönderiliyor, ya da kulübüyle kavgalı ayrılıyor, UEFA’lık oluyor…
***
Hatta bu başkanlar için de geçerli… Kendi kongresinde seçimi kaybeden bir başkan ve yönetimi vedalaşamadan kulübü terketmek zorunda kalıyor…
Meredeyse hain ilan ediliyor, devr-i sabık yaratılıyor, kanlı bıçaklı demeçlerle yıpratılıyor… Aslında olan da kulübüne oluyor…
Medenice ayrılmak haram Türkiye’mizde… Bu, siyasette de böyle, bürokraside de, kulüplerde de, federasyonlarda da…
***
Çok özlemiştik F.Bahçe’nin bu vefalı programını… Medenice ayrılışın olabileceğini de yaşadı spor camiası…
Hem gönderen başkan memnun oldu, hem de ayrılan hoca mutlu ayrıldı… Gönlü buruk ayrılsa da, kalp kırıklığı giderildi… Kulübüne aidiyeti devam etti, hoş bir sada bıraktı…
Tebrikler Ali Koç’a, alkışlar bu anlayışa… Örnek olsun bütün kulüplere…
LİVERPOOL NUMEZ'İ ALDI AMA BENFİCA KÖŞEYİ DÖNDÜ
Dünyada futbolcu yetiştiriciliğinde en kazançlı ilk 3 kulübün Portekiz takımları olduğu biliniyor…
Benfica, Porto, Sporting Lizbon, her yıl parlatıp devlere sattığı oyunculardan onlarca, yüzlerce milyon dolarlar alıyor…
Daha çocuk yaşta veya henüz adı sanı duyulmadan keşfettikleri gençleri işleyip piyasaya süren bu ekipler, bütün dev dünya kulüplerinin ekonomik sıkıntı yaşadığı bir dönemde dimdik ayakta…
***
İşte son büyük transfer de yine Benfica’dan…
İngiliz devi Liverpool, kadrosunu, Benfica’lı Darwin Nunez ile güçlendirdi.
Benfica, 25 milyon Euro bonuslarla birlikte yıldız futbolcunun 100 milyon Euro karşılığında Kırmızılar’a transfer olduğunu açıkladı.
22 yaşındaki futbolcu Liverpool tarihinin en pahalı transferi olarak kayıtlara geçti.
2017/18 sezonunun devre arasında Southampton’tan 75 milyon Euro karşılığında transfer edilen Virgil Van Dijk, kulüp rekorunu kırmıştı.
Bu sezon Benfica formasıyla 41 maçta görev yapan Nunez, 34 gol ve 4 asist kaydetti.
Bu gollerin 26’’sını ligde kaydeden 22 yaşındaki oyuncu, sezonu gol kralı olarak tamamlamıştı.
***
Liverpool’un teknik patronu Jurgen Klopp, Nunez’le ilgili, “Fiziksel olarak çok güçlü, hızlı ve bitiriciliği çok iyi. Gol pozisyonlarının hepsinde sakin kalabiliyor. Eğer kendine bakarsa çok büyük bir kariyer onu bekliyor” demişti…
Hala yerli yabancı bir futbolcu havuzu oluşturamayan, tedavülden kalkan oyuncularla kulübün maddi yapısını bozan bizim yöneticilerimiz, umarız Benfica’yı örnek alır da gerçekle buluşur…
İŞTE ARADIĞINIZ GENÇLER İÇİNİZDE
Alt ligleri seyretmek, ayrı bir keyif… Gelişim liglerindeki mücadeleyi takip etmek muhteşem bir detay…
Mesela bunlardan biri de U 17 Türkiye Şampiyonası finalleriydi…
Beşiktaş’ın Altınordu’yu 3-0 yenerek şampiyon olduğu ligde, G.Saray da üçüncülük maçında A.Demirspor’u 2-1 mağlup etti…
Bunların öncesindeki maçlar da harikaydı…Ne güzel müsabakalar oynandı…
Ne güzel gençler gördük, ne kaabiliyetleri keşfettik… Tek tek saymaya gerek yok…
***
Gelecek adına o kadar çok ümitlendik ki… İşte bunlar, bizim çocuklarımız… Dışardan medet uman kulüplerin aradığı isimler… Alın, yetiştirin ve yarınlarda formanızı emanet edin,..
Yabancı takımlar gelip almadan siz elinizdekilerin kıymetini bilin… Tam da bu yaştayken…
Gidip tükenmiş amcalarına milyon dolarlar sayacağınıza, azıcık parayla alın, kadronuza monte edin… Asla yanılmazsınız…
KUNTZ TÜRKİYE'Yİ FAZLA HAFİFE Mİ ALIYOR?
Bizim C Ligi’nde ne işimiz vardı?, B Ligi’nde niye mücadele ettik ki?.. Olmamız gereken yer tartışmasız A Ligi ve orada da en etkin aktörlerden biri…
Daha 2002’de Dünya Üçüncüsü ve 2003’te Konfederasyon Kupası Üçüncüsü olduğumuzda zaten dünya sıralamasında ilk 5’e bile girmiştik…
Yani bizim ligimizde Brezilya, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya gibi takımlar olmalıydı…
***
2002 ve 2003’teki başarıyı devam ettirmeliydik… Hatta 2008’i en azından yeniden yaşayabilmeliydik…
Ancak 2010 Dünya Kupası’na katılamayıştan sonra bize bir haller oldu… Milli Takım, düştükçe düştü, 60. sıralara kadar geriledi, adeta dip yaptı…
2018’den sonra yeniden büyük bir çıkış yakaladı. Herkesi ezip geçen Dünya Şampiyonu Fransa’yı Konya’da yendik, Paris’te berabere kaldık yani hiç yenilmedik üstelik liderlik mücadelesi verdik…
Sonra Hollanda ve Norveç galibiyetleri yaşadık…
Fakat olanlar oldu, ne olduysa yeniden inişe geçtik…
***
Şimdi Milli Takım’ımız, Avrupa Uluslar Ligi C Grubu’nda mücadele ediyor… Burada olmamız sorgulanması gerekiyordu, sorgulandı, yargılandı ve neticede de sorumlu görülenler bedelini ödeyerek gitti…
Dünya Kupası’na gidelim diye kalan maçlarda göreve gelen Kunz’la bu fırsatı kaçırdık, şimdi C Ligi’nden önce B’ye, sonra da A Ligi’ne dönmeye çalışıyoruz…
Kalibremizle mukayese edilmeyecek takımlarla mücadele etme bahtsızlığını yaşıyoruz… İçerde dışarda gol yemeden bütün maçları kazanarak çıkmamız gereken bir grup…
Düşünün en güçlü rakip Lüksemburg ve onunla grup liderliği için mücadele ediyoruz…
***
2002’de Brezilya’yla, 2003’te ev sahibi Fransa’yla, 2008’de de Almanya’yla yarıfinal oynayan ve her üçüne de kök söktüren, kaybettiği için gözyaşı döken Türkiye, Lüksemburg, Faroe Adaları ve Litvanya galibiyetlerine bayram ediyor…
Bunu da dünyanın en güçlü ülkelerinden birinin eski futbolcusu ve hocası Kuntz yapıyor… Doğrusu çok şaşırıyoruz…
Elbette hiç bir rakibi küçümsemeyiz, her rakibi önemseriz, her galibiyete seviniriz, bunu başaranları da kutlarız ama o kadar…
Biz Alman ekolüne hep sıcak baktık… Alman hocalarını hep önemsedik… Hele de Derwall ve Piontek gibi isimleri hayırla yad ettik…
Kuntz’a da sıcak baktık ama o bizim sevgimizi yanlış anladı galiba, bizim mahçubiyetimizi istismar ediyor sanki…
Biz bu büyük başarıları kazandıysak hep yerli hocalarla Şenol Güneş, Fatih Terim ve Mustafa Denizli ile elde ettik…
Kendisinden de o başarıları tekrar etmesini, hatta üzerine koymasını bekliyoruz… Türkiye’yi önemsizleştirmesini değil…