Halil Mutlu’ları arşive mi kaldıralım?

Mehmet Atalay

TRT Spor Yıldız kanalında Halil Mutlu programı vardı… İzledik, bir kere daha gurur duyduk…

Bu büyük şampiyonumuz şu anda yaşayan efsane,,, Soyadı gibi milletimizi hep mutlu etmiş bir sporcu…

3 ayrı olimpiyatta şampiyon olan hayattaki tek sporcumuz… Bir de Naim’imiz vardı, onu çok erken kaybettik…

Yani Halil Mutlu, altın kılıfa sarıp sahip çıkmamız ve kendisinden sonuna kadar yararlanmamız gereken bir efsane… Yönetici, federasyon başkanı, teknik direktör gibi…

***

Elimizde efsane sporcularımız var… Çoğunu da arşive kaldırdık… Sporu ise çoğunlukla hiç bir spor geçmişi olmayan insanlar yönetiyor…

Dünya çapında şampiyonalarımız var, onların elini kolunu bağlamışız, tasfiye edip kenara bucağa itmişiz, sporu sevmeyen, sporcuyu kıskanan, spora aktarılan kaynakları fuzuli yatırım olarak gören isimler sporun direksiyonunda…

***

35 milyon gencimizin geleceğini onların insafına terk etmiş, kendilerine sempatik bakmayanlara emanet etmişiz…

Sadece o mu, bir kaçı hariç, bütün şampiyonlarımız sporu, kenardan izliyor, uzaktan bakıyor…

Ne bakanlık, ne genel müdürlükler, ne de federasyonlarda sporun kitabını yazmış olanlardan yararlanılmıyor….

***

Yerlerine sporcuyu hakir gören, hatta rakip gören, popülaritesinden eziklik duyan insanlar da görev yapıyor…

Asla genel konuşmuyoruz, spor yönetimde, farklı mevkilerde çok değerli arkadaşlarımız da var…

Gerek federasyon başkanı veya hoca olarak ya da il müdürlüklerinde… Ancak sayıları gittikçe de azalıyor…

***

Mesela 3 kere Olimpiyat şampiyonu olan Halil Mutlu, en verimli çağında, , çürümeye terkedilmiş durumda…

Naim Süleymanoğlu, sadece Türkiye’nin bir büyük şampiyonu değil, cihana hükmeden, tarihin en büyük yıldızlarından biri...

Bundan önce yerkürede yetişen büyük şampiyonlar gibi, bundan sonra da sahne alacak bütün yıldızlar gibi, tarihte yerini aldı ve de hiç silinmeyecek...

***

1936 Berlin’den 1968 Mexico City’ye kadar süren güreşteki Olimpiyat hegemonyamızdan sonra, tel tel döküldüğümüz organizasyonlara isyan etmenin ve Seul 88’le, halterli şahlanışımızın da, bir milleti ayağa kaldırmanın ve moral değerlerini yeniden yükseltmenin adı oldu Naim...

Bütün bir ülke gençliğinin kahramanı, sadece, spor yapanların idolü değil, edebiyatta, sanatta, kültürde, iş dünyasında gelişmiş ülkelerin insanlarıyla rekabetin de cesareti oldu...

SPOR KÖKENLİ YÖNETİCİLER NİYE ÇOK AZ?

Onun açtığı yol, ‘Ben de zirveye çıkabilirim’i dedirtti... Ve o yoldan ikinci bir kahraman 3 Olimpiyat şampiyonluğu yaşatan Halil Mutlu’lar, iki altınlı Hamza’lar, Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nda rekorlarına devam eden Korhan Yamaç’lar, Nazmiye’ler, Nurcan’lar, Taner’ler, Rıza’lar, Busenaz’lar, yürüdü...

***

Neslihan’lar, Nevriye’ler, Nevin’ler, Elvan’lar, Servet’ler, Arda’lar, Hidayet’ler, geldi spor alanlarımızı şenlendirdi, ülkemize prestij kazandırdı...

Naim, bir sporcunun ötesinde işler yaptı ve gitti...

O bize çok büyük mutluluklar yaşattı ama biz ne yazık ki onu, yaşatamadık... Aslında üzerine çok titredik, dokunulmazlık atfettik, çok sevdik ama sağlık sorunlarına kalıcı bir çözüm üretemedik...

***

2002 sürecinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne atandığımda ilk iş, makamımızın VIP odasını ona tahsis etmiştik...

2008 yılında çıkardığımız kanunun gereği hala yapılamadı. Naim’i de Halil’i de, diğer şampiyonlarımızı da “Devlet Sporcusu” ilan ettik ama bu unvanla buluşturamadık, yeşil pasaport veremedik, VIP’ten uçuramadık...

Naim Süleymanoğlu’nun da Halil Mutlu’nun da adını henüz büyük bir tesise veremedik.

***

Hepsini de ders kitapları dahil, her türlü sportif aktivitelerde yeşertmek, gelecek nesillere aktarmak gerek...

Tabii yaşayan şampiyonlara da ölünce anlanıp vahlanmak yerine hayattayken sahip çıkmak ve hak ettigi değeri vermek gerekir...

Naim’den ihmal ettiğimiz ne varsa, hiçbirini, Halil Mutlu dahil hayattaki şampiyonlardan esirgememek gerekli...

RIZA ÇALIMBAY VE JORGE JESUS’A YAKIŞAN

Her ikisi de hoca olarak futbola damga vuran isimler… Biri yerli, diğeri yabancı… Ligi bir kenara bırakıyoruz, ikisi de Avrupa’da iyi iş çıkardılar…

En azından F. Bahçe UEFA Avrupa Ligi’nde, Sivasspor da Konferans Ligi’nde…

Jesus’lu F. Bahçe, Abdullah Avcı’lı Trabzonspor gibi Play-off’ta başarılı olamayıp rakiplerine elenerek Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etme hakkını kaybettiler…

***

Biri Dinamo Kiev, diğeri de Kopenhag gibi belki küçümsenmeyecek ama mutlaka elenebilecek takımlara kaybettiler ve Türkiye’yi devler liginden mahrum bıraktılar….

Sadece ülke puanını olumsuz yönde etkilemediler, aynı zamanda da da kulüplerini 20-30’ar milyon Euro’dan mahrum bıraktılar…

Ancak F. Bahçe ligde liderken Avrupa Ligi’nde çok iyi bir mücadele örneği verdi… Trabzonspor da en azından bu ligde taraftarına heyecan veren galibiyetler de aldı…

***

Rıza Çalımbay ise mücadele ettiği Konferans Ligi’ne kötü başlamasına rağmen iyi toparladı ve yoluna devam etti…

Geçtiğimiz yılın Türkiye adına en başarılısı da Rıza Hoca’nın takımı Sivasspor’du…

Rıza Çalımbay’ın Denizlispor’la muhteşem bir başarısı var Avrupa’da…

Bu açıdan da Rıza Çalımbay, Türk futbolunu dışarda en iyi temsil eden hocalarımızdan biri oldu…

***

Bu sezon, Avrupa yolunda en başarılı rakımımız kuşkusuz Emre Belözoğlu yönetimindeki Başakşehir oldu…

Takımlarımızın Avrupa performansını daha sonra ve zaman zaman değerlendireceğiz…

Biz aslında farklı bir şeye takıldık… Haftasonu oynanacak F. Bahçe-Sivasspor maçı için biraz sevimsiz demeçler duyduk… Her iki hoca da ligi düşünerek rotasyon yapacağından bahsetti…

DIŞARIDA ROTASYON MU OLURMUŞ!

İşte o cümleler:

Dinamo Kiev maçı öncesi Jorge Jesus: “Sivasspor ile önemli bir maç oynayacağız. Bizim hedefimiz lig şampiyonluğu. Bu yüzden rotasyon yapacağız.”

Slavia Prag maçı öncesi Rıza Çalımbay “Önümüzdeki çok zorlu bir maçımız var maalesef Türkiye’de, onun için bazı arkadaşlarımızı riske atmak istemiyoruz. Daha az oynayan veya dinlenmiş arkadaşlarımızı oynatmak istiyoruz.

Onun için hem ligi hem Avrupa’yı götürmemiz gerekiyor”

***

Türkiye ülkeler sıralamasında 13. sıraya kadar yükseldi. Daha da yükselme fırsatımız var… Takımlarımızın başarılarını devam ettirmelerine göre ilk 10’a bile girebiliriz…

14. sırada Çek Cumhuriyeti var. Diğer müzmin rakibimiz Ukrayna. Onun için Dinamo Kiev ve S. Prag galibiyetleri çok önemliydi…

Hocalarımızın bugün de, yarın da Avrupa’yı daha önceliklimesi gerekiyor… Her iki başarılı hocadan da bunu bekliyoruz…

Lütfen bu hassasiyete dikkat diyelim… Daha nice başarılarla Türkiye’mizi sevindirmelerini temenni edelim…

GERÇEK BAŞARI ŞAMPİYONLARLA GELECEK

Evet, Naim Süleymanoğlu’nu kaybettik kaybetmesine de, hiç değilse vefa duygusunu geliştirerek yaşatalım...

Naim gibi, 3 kere Olimpiyat şampiyonu olan hayattaki tek sporcumuz Halil Mutlu’nun sağken kıymetini bilelim...

Her yıl pek çok şampiyonumuzu kaybediyoruz. Ahmet Ayık’tan başlayarak bütün efsanelerimize sahip çıkalım, kenarda unutturmaya terk etmeyelim...

Kıskanmayalım, kıskananlara yem etmeyelim... Bir federasyon başkanı veya bir sporcuyu, aylarca randevu kapılarında rencide etmeyelim...

***

Halil Mutlu ve emekli veya faal bütün şampiyonlarımızı anlayalım, anlayabilenlerle çalışalım, onlardan yararlanalım.

Türk sporu gelişecekse ve Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nda ilk 10’a, ilk 5’e girecekse ancak böyle gerçekleşecek.

Turnuvalardan aldığımız madalyalarla övünmeyelim. Olimpiyatlardaki 35.’liğimizi unutmayalım. Gerçekleri gizleyip göz boyayıcı nutuklar atmayalım… Algı yapmadan doğruları konuşalım, ideal olanı uygulayalım……

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.