Milli Takım’ımızın Avrupa Şampiyonası’ndaki başarısızlığı, bütün milletimizi olduğu gibi bizleri de fazlasıyla üzdü...
Hele de hedefi bu kadar büyültmüşken, neredeyse çeyrekfinal, yarıfinal ve finali hayal eder hale gelmişken... Yani, beklentileri tavan yaptırmışken...
Ancak unutulmamalı ki, Milli Takım’a bu güveni bu kadar yükseğe çıkaran da Şenol Güneş ve “Bizim Çocuklar”ın müthiş performansıydı...
***
Futbol tarihimizde ilkleri başaran, yenilmezleri yenen, devleri deviren bir hocamız ve futbolcu jenerasyonumuz vardı...
3 yıldır o kadar büyük zaferler yaşattılar ki... O kadar saf, o kadar temiz, o kadar özverili ve o kadar samimi bir mücadele ortaya koydular ki...
O kadar sevimli ve o kadar başarılı bir temsil kabiliyeti sergilediler ki.... Tepeden tırnağa her kesimin sevgilisi oldu, bütün milletin gönlünü kazandılar...
***
Biz hiç bir zaman bir takımı dünya şampiyonu olduğunda yenememiştik... Ya yıllar sonra, ya da en zayıf anında devirmişiz...
Oysa yenilmez Fransa’yı, dünya şampiyonu olduğu 2016 sonrası hala fırtına gibi eserken, her önüne geleni farklı yenerken devirdik... Öyle ki aradan 3 yıl geçti, Fransa’yı resmi maçta hala mağlup eden olmadı...
Yetmedi Paris’te de berabere kaldık...
Ve daha aylar önce 4 gollü Hollanda, 3 gollü Norveç galibiyetleri ve Dünya Kupası elemelerinde de grup liderliği...
***
Halbuki, Türkiye, skandallar ve olaylarla dip yaptığı, milletimizin yüzünü kızarttığı bir dönem yaşadı 2016’da...
Sonra Lucescu ile yenilenme ama saha sonuçlarında başarısızlıkların devamı bir dönem geçirdi...
2002’den önce de, sonra da hiç bir Dünya Kupası finaline katılmayı başaramadık... Bırakın finallere gidip grupta elenmeyi... Ona bile razıy olurduk aslında...
***
Sanki her Dünya Kupası’na gitmişiz de, her Avrupa Şampiyonası finallerine katılmışız da ve de şampiyon olmuşuz veya 3.’lük kürsüsüne çıkmışız da, kıymetini bilememişiz...
Bu ülke tarihinin en büyük 2 başarısı Şenol Güneş’le yaşandı... Biri 2002 Dünya Kupası 3.’lüğü, diğeri de gençleştirilmiş bir kadroyla 2003 Konfederasyon Kupası 3.’lüğü...
Daha sonra da 2008 Avrupa Şampiyonası yarıfinalistliği...
***
Şenol Güneş ve bu sevimli kadrosunun galiba en büyük kusuru, devleri devirerek çıtayı en yükseğe çıkarmak ve büyültülen beklentilerin altında kalmak...
Biz de Milli Takım’dan beklentisi büyük olanlardan birisiydik... Ancak futbolda hayalkırıklığı olduğunu, nice devlerin beklentilerin aksine turnuvalara ilk turda veda ettiğini de yazdık çizdik...
***
1998 Dünya Kupası’nı kazanan Fransa, 2002’ye ilk turda veda etti... Bir başka Dünya şampiyonu Arjantin de, İtalya da 2002’ye erken veda etti...
Brezilya 2014’te evinde Almanya’dan 7 gol yedi ve adeta karizmayı çizdirdi...
2014 Dünya Kupası sahibi Almanya, 2018’de Rusya’da rezil oldu... Hezimeti örtbas edebilmek için Mesut Özil’i de kurban seçti...
***
Bugünün muhteşem takımı, 4 kere Dünya Kupası’nı kazanmış İtalya, 2018’e katılamamıştı bile...
Tıpkı bizim 2006, 2010, 2014, 2018’e katılmayı başaramadığımız, TV’den izlemek zorunda kaldığımız gibi...
Zaferle hezimetin kardeş olduğunu her zaman yazdık, söyledik...
Avrupa Şampiyonası elemelerinde en başarılı takımlardan biriyiz... En az gol yiyen 2 takımdan biriyiz... Fransa’ya 3 gol atarken sadece 1 gol yemişiz...
***
Şenol Güneş, bu başarıyı yakalayınca altın jenerasyon ifadeleriyle hocaya pay vermeyenler, en ufak bir başarısızlıkta bütün sorumluluğu ona yüklüyor ve linç girişiminde bulunuyor...
Hala Türkiye’de Anadolu insanına layık görülen bir dışlama ve parya muamelesi bu...
Kendinilerini ülkenin sahibi görenler, havadan kuş kapsa Anadolu temsilcilerini bir türlü kabullenemiyor...
***
Bütün silahlarıyla, sosyal medyadaki trolleriyle saldırıya geçiyor... Bunun en büyük sebeplerinden biri kıskançlık...
Yeterki başarılı olmasın da, ülke batarsa batsın anlayışında azınlık bir güruh var bu memlekette... Onlara sofra arkadaşlığı yapmayanlara ölüm yağdırıyorlar...
Pek çok değer, bundan nasibini alıyor ve en verimli çağında tasfiye ediliyor..
Çok sayıda başarılı hocamız da neler çekiyor, neler...
Bu ne yazık ki pek çok alanda da böyle...
Buna artık dur demenin zamanı geldi de geçiyor bile...
***
Zaman, Şenol Güneş ve futbolculara sahip çıkma ve destek olma zamanı... Çünkü bu kadronun daha yapacak çok işi var...
Lider olduğu eleme grubundan çıkıp 20 yıl sonra yeniden Dünya Kupası’na katılma görevi var...
Orada da, belki Avrupa Şampiyonası’nda, çok isteyip de yazamadığı, büyük hikayeyi yazma imkanı olur...
2002’nin devamı bir büyük başarıyı tekrarlayarak veya daha büyüğünü elde ederek halkımızı yeniden sokaklara dökme fırsatı var...
***
Yeniden Şenol Güneş ve “Bizim Çocuklar”la yakaladığımız bu fırsatı tepmeyelim...
Uzaydan futbolcu getirecek değiliz... Yerli yabancı hocalarla yeni bir maceraya girecek de değiliz...
Hocamıza ve futbolcularımıza sahip çıkacağız, güveneceğiz ve destekleyeceğiz...
Amacı üzüm yemek olanlarla elele verip bu üzümü yiyeceğiz... Bağcı dövmekten başka bir amacı olanlara da fırsat vermeyeceğiz...
Türkiye, “küçük olsun, benim olsun”culara bırakılmayacak kadar önemlidir...