Bugün bayram barışalım!..

Mehmet Atalay

Milletçe çok yorulduk, zaman zaman çok gerildik, zaman zaman çok sevindik, ara sıra çok üzüldük… Bazen kırıcı olduk, yeri geldi çok kırıldık… Sevgileri büyülteceğimize, öfkeleri kabarttık, nefretleri körükledik…

Fitne ekenlere, nefret saçarak cevap verdik… Öfkeyle kalktık, zararla oturduk… Bazen onarılmaz yaralar açtık, dönüşü olmayan yola girdik, bazen da uzattığımız elimizde karşılık bulduk…

***

Oysa biz bir milletiz, hem de çok büyük bir milletiz… En ufak bir saldırıya uğradığımızda hemen toparlanmasını bildik… En sağdan en sola kenetlenmesini bildik…

Nice büyük akımları, planlanmış yıkımları, kabartılan tahrikleri aştık… Birlik beraberliğimizi pekiştirdik, el ele, kol kola verip kocaman bir bütün olduk… Her türlü engeli aşmayı, sırt sırta vererek dayanışmayı bildik…

Seri galibiyetleri yaşadık, birlikte başardık, en güzel medeniyetleri inşa ettik, adil bir dünya kurduk, kalkınmayı gerçekleştirdik, refah seviyesini yükseltme yoluna gittik…

***

Güven ortamını sağladık, yıkılmaz gönül kaleleri inşa ettik… Türkiye’mizi yaşanabilir bir ülke yapmak için büyük hedeflere kilitlendik…

İşte bu bayramı vesile kılarak hem ferdi sıkıntıları aşabilir, hem de toplumsal gerilimlere çare üretebiliriz…

Sevgiyi hakim kılarak nefreti yenebiliriz… Hayatımızdan kini kovarak öfkeyi yerle bir edebiliriz…

Herkese yer olan Türkiye’mizde, herkese yetebilecek varlıklarımızı ortaya çıkarabiliriz… İnsanımızı seferberliğe çağırarak özkaynaklarımızdan zenginlik çıkarabilir, gençlerimize çok iyi bir gelecek sağlayabiliriz…

***

İlimle irfanla, bilgiyle, hoşgörüyle doyumsuz bir dünya kurabiliriz… Hiç kimsenin dışlanmadığı, dışlanmış hissetmediği, ya da kendisini üvey evlat olarak görmediği, herkesin, aidiyet duygusunu en üst seviyeye çıkarabildiği bir ülke olabiliriz…

Herkesin yaşamaktan memnun olduğu ve vatandaşı olmaktan gurur duyduğu bir Türkiye’yi gönülden dillendirdiği hale getirebiliriz…

Bugün bayram, bunu vesile kılarak büyük uzlaşıyı sağlayabilir, büyük barışın temelini atabiliriz… Ve bayramların tadını doyasıya çıkarabiliriz…

***

Hiç bir şeyde geç kalmış değiliz, gün bu gün, kolları sıvayalım ve en yakın akraba ve komşularımızdan başlayalım…

Bilimde, sanatta, sporda, sanayide, ekonomide, her alanda en iddialı duruma gelebilmek için hepsinde ayrı ayrı bir büyük seferberlik başlatmalıyız…

Tabii hepsinde de sevgi, dostluk, barış ortamını hakim kılmalıyız…

Tarihi zenginlikleri, coğrafi güzellikleri, kültürel değerleri, ve müthiş doğal kaynaklarıyla ve de bilge insanlarıyla Türkiye, çok büyük potansiyelleri olan bir ülke…

Bütün bunları harekete geçirelim… Bugün bayram, büyük barışa adım atalım…

'NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR'

"Nerede o eski bayramlar”… Bu hasret, millet olarak bizim vazgeçilmez hikâyemiz... Günümüzden de çokça şikâyet ederiz...

Aslında “Nerde o eski bayramlar” deme hakkı en çok da gazetecilerin... Çünkü yıllarca “bayram” yaşayıp da bugün bu özlemi doruğa çıkanlar meslektaşlarımız...

Eskiden Ramazan ve Kurban Bayramlarında, “Bayram Gazetesi” çıktığı için hiçbir gazete yayınlanmazdı ve bu da gazetecinin bayramı olurdu.

Gazeteci, yağmuru çamuru, karı-kışı, yazı ve cumartesi pazarı olmayan insandı zaten...
Şimdi de bayramı seyranı olmayan insan oldu...

***

1990’lara kadar, Sabah Gazetesi’nin o günkü yönetiminin geleneği bozmasına kadar, basının bayramı ve 2-3 gün tatil yapma hakkı vardı...

Bayramda gazeteler çıkmaz, yerine her ilde gazeteciler cemiyetlerinin çıkardığı bayram gazeteleri yayınlanırdı...

Çalışmak isteyen gazeteciler, çoğunlukla işsiz veya emekli gazeteciler çok iyi telif ücretleri veya günlükler alırdı...

Sıla-i rahim yapmak isteyenler, eşiyle dostuyla hasret giderecekler de bunu fırsata çevirirdi..

***

O zaman, Bayram Gazetesi’ni de gazeteciler cemiyetleri çıkarırdı... Onlar için de ciddi bir gelir olurdu... Kamu kuruluşları, özellikle de bankaları ve özel teşebbüs reklam vermek için yarışırdı...

Cemiyetler, bir yıl boyunca bütün masraflarını toplam 5 günlük Bayram Gazetesi’nden çıkarırdı...

Binası ve matbaası en iyi olduğu için Bayram Gazetesi, zamanın en güçlü mevkutelerinden, sağın kalesi, merhum Kemal Ilıcak’ın Tercüman tesislerinde hazırlanırdı...

Biz de bir Tercüman gazetesi çalışanı olarak Bayram Gazetesi’nde defalarca çalışma fırsatı bulduk. Basınımızız duayenleriyle, siyaset, spor, sanat dünyasının renkli simalarıyla orada tanışma fırsatı bulurduk...

***

Sağ-sol, basının bütün renkleri Bayram Gazetesi için çalışırdı, yılda iki defa ideolojik kavgalar bir yana bırakılır, tanışma, barışma, dayanışma fırsatı yakalanırdı...

Haberler ve köşe yazıları da genelde, siyasi kavgalar yerine bayram mesajları ve birlik beraberlik üzerine olurdu...

Yani tam bir bayram yaşanırdı, hep gerilim ortamında olan memleketimiz, birkaç gün rahat bir nefes alırdı...

Dahası da bayramlaşmalar, bütün duayen gazeteciler bir aradayken hep Tercüman’da yapılırdı... Siyasiler, bakanlar ve de sivil toplum temsilcileri...

GAZETECİNİN GAZETECİYE YAPTIĞI...

Her şey yolunda giderken 90’lı yıllarda biraz da siyasetin ayrıştırması yüzünden basında ciddi kavgalar başladı... Ve ilk defa da centilmenlik anlaşması akamete uğradı...

Sabah, bayramda da yayınlanacağını ilan edince düzen bozuldu ve mecburen bütün gazeteler de çıkmaya başladı...

Cemiyetler, geleneği yaşatmak adına Bayram Gazetesi çıkarmaya devam etti ama artık tadı tuzu, en önemlisi satışı ve reklamı yoktu... Kimseyi çalıştıracak ve üyelerine yardım yapacak hali de kalmadı...

O güne kadar bir açıklama yaptığında ses getirir, gündem değişirdi ama kavgalarla basın paramparça olunca ve mali gücü azalınca, cemiyetlerin yaptırımı da itibarı da kalmadı…

Biz Basın İlan Kurumu dönemimizde, özellikle gazetecilere soluk aldırmak ve bayramda tatil yaptırabilmek için ciddi bir çalışma yaptık...

Geleneğin bozulmasında günahı bulunan Sabah Gazetesi’nden destek alarak başladık, Akit’ten Cumhuriyet’e, Yeni Şafak’tan Sözcü’ye, Aydınlık’tan Akşam’a, Habertürk’ten Hürriyet’e, Milli Gazete’den Star’a, Yeni Çağ’dan Zaman’a kadar bütün gazetelerin patronlarıyla görüştük, tamamına yakınının da olurunu aldık...

***

İnat etmenin anlamı yoktu, gazetelerin de lehine değildi, tirajları düşüyor, ortalama satışları hem kamu hem de özel sektör reklam bareminin altına iniyordu... Hem bayramda gelir çok azalıyordu hem de bayramdan sonra bile etkisini gösteriyordu... Yani gazete patronları, resmen zarar ediyor, cepten harcıyordu...

Hepsinin lehinde olduğu için konsensüs de sağlandı, özellikle basın çalışanlarının tamamının desteğini aldığımız için “mutabakat metni”ni imzaya açtık... Nerdeyse de tamamının imzasını aldık. Bir iki arıza çıkınca bu işi kanunla halletmeye karar verdik...

***

Gazetelerin bayramda yayınını yasaklayacak, bayram gazetesinin önünü açacaktık... 1993’te benzeri bir kanun çıkarılmış ve Anayasa Mahkemesi iptal etmişti...

İlgili makamların da görüşünü alarak bir metin hazırladık ama kanunlaştırmaya zaman kalmayınca, projeyi, hayata geçiremedik... İnşallah birileri öncülük eder de, umumi arzu gerçekleşir...

Her meslek grubu, bayram tatili yapabiliyorken, gazeteciler bundan mahrum kalıyor...

Devleti suçlamaya gerek yok; ne yapıyorsa, gazeteciler gazetecilere yapıyor, olan da gazetecilere oluyor...

Sonuçta da “Gazeteciye her gün bayram!” oluyor…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.