Bir ülke olarak sadece 2 defa Dünya Kupası’na katılabilmiş ve sadece 2002’de dünyayı kasıp kavurmuştuk…
O günkü başarı çok büyük bir hikayeydi… Bu kafayla hayal olduğu da belli. Nitekim ondan sonra 5 Dünya Kupası geçmiş, hiçbirine katılma hakkı elde edememişiz…
Katar’ı da uzaktan takip ediyoruz…
***
Böyle bir durumda ne yapılır?…
Dünya Üçüncülüğü’nüzü tv’lerde, maç maç çevirip çevirip yayınlarsınız, çarşaf çarşaf haberlerle yeni nesillere aktarırsınız…
O olayın kahramanlarını Şenol Güneş ve talebelerini her gün ekranlara çıkarırsınız, mutluluğu bütün Türkiye’ye yeniden yaşatırsınız…
***
Ancak başta 2002’nin olduğu gibi bu kupanın da yayıncı kuruluşu TRT olmak üzere hiç bir kuruluş bu mutluluğu gençlere yansıtmıyor…
Baştan sona bütün kupaları, takımları, hocaları, futbolcuları, başarıları yansıtan kanallar, 2002’yi es geçiyor. Vebadan kaçar gibi kaçıyor…
Neymiş kadroda dünya kupaları tarihinin en erken golünü de atan firari Hakan Şükür-Arif Erdem de var da ondan…
***
Hiç bir şey bu büyük zaferin yayınlanmasına engel olmamalı da…
Ya FİFA tarafından “ yılın teknik direktörü” seçilen Şenol Hoca ve diğer futbolcular?…
Dünya Kupası’nın en başarılı kalecisi Rüştü Reçber, Kaptan Bülent Korkmaz, İlhan Mansız, Emre Belözoğlu, Ümit Davala, Alpay Özalan ve diğerleri…
Federasyon Başkanı Haluk Ulusoy ve yönetimi, teknik kadro, psikologu, malzemecisi, mentörü…
***
TRT’nin her türlü imkanı var… İstediği maçı istediği kadar montajlar ve yayına hazırlar…
O günleri, bir kere daha yaşatır, o günün kahramanlarını ekranlara çıkarır, hikayeleştirir…
Hala geç değil, lütfen bu milleti, özellikle de “Z Kuşağı”nı mahrum bırakmayın, o büyük coşkuyu yeniden yaşatın…
Onca büyük başarı, ne olacak?
İŞTE 2002’NİN GURUR DOLU HİKAYESİ
Son katılabildiğimiz Dünya Kupası; 2002 yılında gerçekleştirilen Kore-Japonya ortak organizasyonuydu...
Biz baştan sona oradaydık. Sayın Cumhurbaşkanı’mız da Brezilya’yla yaptığımız yarıfinal maçına gelmişti.
Güney Kore’nin güneyinin en ucu Ulsan’da Brezilya maçıyla başlayan maceramız, İncheon‘da Kosta Rika ve başkent Seul’ün Dünya Kupası Stadı’nda Çin maçıyla devam etti...
Gruptan Brezilya ile beraber çıkınca bu sefer Japonya yolunu tuttuk...
***
Bu ülkede, bütün dünyayı şaşkına çeviren bir performansla, önce ikinci turda Miyagi’de ev sahibi Japonya’yı, ardından çeyrek finalde de Osaka’da Senegal’i devirdik.
Nihayet yükseldiğimiz yarı finalde, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük milli takımı Brezilya’ya, kök söktürdüğümüz maçta 1-0’la boyun eğince, üçüncülük maçı oynamak üzere, yeniden G. Kore’ye döndük.
Bu sefer de Daegu şehrinde, yarı finalde Almanya’ya kaybeden G. Kore’yi, 3-2 mağlup ederek Dünya Üçüncüsü apoletini, bir şeref nişanesi olarak takıp Türkiye’ye dönmüştük...
64 MAÇIN 63’ÜNCÜSÜNÜ TÜRKİYE OYNADI
Final maçıyla toplam 64 maç oynanan Kore ve Japonya’da, şampiyonlar; İtalya, Arjantin, İngiltere, Fransa ve İspanya gibi ülkeler, tek tek elenip ülkelerine dönerken, bize 63. maçı oynamak nasip oldu...
Brezilya şampiyon, Almanya ikinci, Türkiye de üçüncü oldu... İlk defa iki ülkenin ev sahibi olduğu bir Dünya Kupası’nda, ev sahibi iki ülkeyi yenen tek takım olarak da tarihe geçtik.
***
Oynadığımız futbolla dünyayı kendimize hayran bıraktık, attığımız gollerle adımızdan söz ettirdik...
Dünya kupaları tarihinin en erken golü de bize nasip oldu. Kapanışta, dost ve kardeş Güney Kore ile yaptığımız maçtan sonraki fair-play görüntümüzle, dakikalarca alkışlandık, dünyaya en güzel görüntüleri servis ettik.
DÜNYA KUPASI’NA EV SAHİBİ OLURSAK ANCAK KATILABİLİRİZ
Görünen o ki; biz çağın şartlarına uygun bir sistemi inşa edemezsek, büyük barışı sağlayamazsak, birlik olamazsak, el ele tutuşup engelleri aşamazsak, birbirimizi yemeye devam edersek dünya kupaları hayal olmaya devam edecek...
En iyisi, biz 2030 Dünya Kupası’na aday olalım, alalım ve ev sahibi ülke otomatikman katılacağı için, Türkiye olarak finallere katılmış olalım.
***
Tabii alabilirsek. 2030 Dünya Kupası’na ortaklaşa ev sahipliği yapmak için Arjantin, Şili, Uruguay ve Paraguay FIFA’ya başvuruda bulunmuştu.
İspanya ile Portekiz, 2030’a birlikte talip olmuştu…
Anlayacağınız iki ayrı adaylık var ama 6 tane ülke var karşımızda… Aslanın ağzından organizasyon almalıyız… Ne gerekiyorsa da yapmalıyız…
Küsmek, üzülmek, dağılmak, pesetmek yok. Ne gerekiyorsa onu yaparak artık Dünya Kupası’nı almalıyız, evimizde organize etmeliyiz…
***
Ancak 2002’deki büyük başarımızız kıymetini bilmeli ve o ruhu yaşatmalıyız… O kadroda firari Hakan Şükür ve Arif Erdem var diye, tarihimizin en büyük başarısını görmezlikten gelemeyiz, yok sayamayız…
Çevirip çevirip zaferleri yayınlamalı, hikayesini anlatmalı, Keyfini çıkarmalıyız… Bu büyük milletin, hele de o gün doğup bugün 20’li yaşlardaki milyonları o büyük coşkudan mahrum etmeyelim…
Kimbilir, ne kadar yıl sonra o başarıyı, daha iyisini yakalarız…
DÜNYA BİZİ ALKIŞLADI
Futbolda ders verdik, insanlıkta örnek olduk, sporun sevgi dostluk barışa olan katkısında zirve yaptık. 1-0 öne geçtiğimiz Brezilya maçını G.Koreli hakemin hatalarıyla kaybederken aldığımız alkışı, G.Kore maçıyla bir başka güzellikle tamamladık...
Teknik Direktör Şenol Güneş, FIFA tarafından 2002’de, yılın en başarılı hocası ilan edildi...
Kalecimiz Rüştü Reçber, Alman Oliver Kahn’la birlikte en başarılı kaleci seçildi...
***
Dünyaya yeni yıldızlar armağan ettik ve muhteşem görüntüler sergileyerek, müthiş izler bırakarak, Dünya Kupası’nı şenlendirerek olağanüstü bir kalabalığın karşılaması eşliğinde Türkiye’ye döndük...
Kıta şampiyonlarının katıldığı Konfederasyon Kupası’na 2003’te davet edildik ve yine Şenol Güneş yönetiminde, orada da fırtına gibi estik.
Bu kez Brezilya’yı kupadan eleyerek yine 3. olduk ve başarımızı bir kere daha tekrarlarken, dünyanın alkışını aldık...
***
İki büyük başarıda da en önemli mimarlardan biri, o günkü Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy’du. Yönetimiyle birlikte, tarihe geçerek alkışı da hak ettiler...
Biz, o günden sonra hedef büyültmüşken, artık Dünya Kupası’nı kazanmak ve Avrupa Şampiyonu olmaktan söz etmeye başlamıştık ki, yıllar geçtikçe hayal kırıklığına uğradık.
2008, Avrupa Şampiyonası’nda Fatih Terim’le yakaladığımız muhteşem hava, aldığımız sonuçlarla, yarı final oynamış ve ne yazık ki Almanya’ya kaybetmiştik...
Bu da sonra rüya oldu ve bir daha uykumuzda bile göremedik.
***
Almanya’da 2006’da olamadık, belki en çok seyirciye oynayacağımız Dünya Kupası’ydı...
2010’da G.Afrika’ya da gidemedik, 2014’te Brezilya’ya da... 2018’de Rusya’da da olamadık.
Hepsinde hayal kırıklığı yaşadık...
Katar 2022’ye çok iyi başladık. Hollanda ve Norveç galibiyetleriyle grup liderliğine yükseldik, çok büyük avantaj yakaladık….
***
Rövanşta Hollanda’ya farklı yenilince ve hala avantajlı durumdayken oluşturulan kaos ortamında hoca değişikliğine gittik.
Güneş gitti, Kuntz geldi, yine puan kayıpları ve Portekiz baraj maçıyla devre dışı kaldık. .
Böylece 2002’den sonra 5. defa Dünya Kupası trenini kaçırdık…
Bugün 32 takım Katar’da mücadele veriyor. Kimler yok ki, ama biz yokuz… Bir büyük organizasyonu daha evimizden seyrediyoruz…