15 Temmuz ve ‘Z kuşağı’

Mehmet Atalay

Tarihimizdeki bir kara lekenin yıldönümüydü 15 Temmuz.

Dış bağlantıları, içerdeki etkenleri, yan faktörleri, gerçek aktörleri, hainleri ve mağdurlarıyla tarihe geçen bir büyük kalkışmaydı…

Bir milletin, Cumhurbaşkanı’nın çağrısına uyarak bütün unsurlarıyla, ölümü göze alarak sokaklara, caddelere, meydanlara çıkışını.

Ve bomba yağmuruna rağmen ölüme koşuşunu da izledik…

***

Geleceğimizin teminatı dediğimiz, çokça da asilikle suçlanan, “Z Kuşağı” diye dışlanan gençliğimizin de, üzerine görev düştüğünde nasıl asil ruha büründüğünü, kendilerine olumsuz bakanları mahcup ettiğini de gördük…

Nice fidanlar söndü 15 Temmuz gecesinde, Türkiye’mizin geleceğini tam aydınlattı..

Bu açıdan da ömrünü gençlik politikaları ve spora adayan birisi olarak bu gençlikle gurur duyduğumuzu, zor şartlar oluştuğunda da büyük ümit beslediğimizi, geleceğe güvenle baktığımızı, vurgulamak istiyoruz…

***

Biz bu konuları, araştırmacılara bırakarak spor camiasının verdiği sınavı vurgulayacağız..

Tabii, darbeciliğin, sporla asla nasıl bağdaşmadığını da gözler önüne sereceğiz…

Tarihin en yüzkarası darbe girişimine karşı, en güçlü seslerden biri de spor camiası oldu...

***

Bütün unsurlarıyla sporcularımızı, hoca, yönetici ve taraftarlarımızı tebrik ediyoruz...

Sporu siyasetin dışında tutmak önemli, ancak sağlık için yapılan sporu, sosyal hayata duyarlı kılmak, öncü yapmak, çok daha önemli...

Amatör branşlardan, federasyonlar, kulüpler ve sporcular, hocalar, yöneticiler, herkes vahşete lanet okudular...

Doğrusunu yaptılar, çünkü spor, asla darbe kabul etmez.

SPOR EN BÜYÜK DEMOKRASİDİR

En büyük demokrasi spordur... Çok geniş bir özgürlük alanınız vardır ama sonsuz değildir... Başkalarının özgürlüğünün başladığı yerle sınırlandırılmıştır...

Siz futbolcuysanız, kendi alanınızda da top çevirebilirsiniz, rakip yarı sahaya da geçebilirsiniz...

Ancak ofsaytta düşmeyeceksiniz ve rakibinize faul yapmayacaksınız...

***

Eğer faul yaparsanız, kusurunuzun büyüklüğüne veya küçüklüğüne göre sarı veya kırmızı kart görebilirsiniz, oyun dışı kalabilirsiniz...

Hele ceza sahanız içinde gayrinizamî bir hareket yaparsanız, aleyhinizde penaltı verilir ve üstelik kırmızı kart da görebilirsiniz... Adı üstünde ceza sahası...

Eğer darbeciler gibi burayı, başkalarını cezalandırma alanı olarak görürseniz yandınız...

Takımınızı da yakarsınız, kendinizi de... Bir de hak mahrumiyeti alırsınız ki, spor hayatınız biter...

***

Tam tersi olur da rakipleriniz 10 kusurlu hareketi yaparsa, bu sefer de sporun kuralları sizi koruma altına alır...

Rakibiniz cezalandırılır, kart görür, penaltı kazanırsınız...

Biz buna ‘sporun gücü’ diyoruz...

Kuralları, kişilere göre farklı yorumlansa da özünde sporcuları da rakiplerini de sonuçtan etkilenecek, üçüncü şahısları da seyirciyi de gazeteciyi de korur...

Hak ve yükümlülükleri aynı anda teminat altına alır...

***

Ya spor, darbecilerin insafına terk edilirse ne olur? Hele de “Netekim” Evren Paşa’nın... Allah korusun işiniz yaş...

Bir kere darbe olduğu hafta, futbol dâhil, bütün sportif faaliyetler askıya alınır, emir komuta zinciri içinde ileri bir tarihe ertelenir...

12 Eylül darbesinde aynen böyle oldu...

***

Sağ olsunlar, Trabzonspor’un ve Fenerbahçe’nin çarşamba günkü Avrupa maçlarına zorunlu olarak müsaade ettiler...

Ancak Trabzonspor’un, İnter’i 1-0 yendiği maç, Türkiye’nin İtalyanlara karşı kulüpler veya milli maçlardaki ilk galibiyetiydi...

Elektrik tasarrufu sebebiyle bu maçın naklen yayını, Başbakan Bülent Ulusu tarafından yasaklandı ve Türkiye, bu büyük zaferi izlemekten mahrum kaldı...

SPOR HEP YASAKLARA KARŞI

Özgürlükler kısıtlanır. Mesela uluslararası kurallarda bir kıyafet sınırlaması yok da sporcunuz şampiyon olursa problem yok...

Ancak Türkiye’ye döndükten sonra, hemen irticacı ilan edilirdiniz…

Hele, Köşk’e kabule çıkacak idiyseniz, başınızı açmaya zorlanırdınız. Aksi halde resepsiyonlara katılamazdınız...

***

İsterseniz Olimpiyat şampiyonu olun. İstiklal Marşı’nızı çaldırın, isterseniz, bayrağı göndere çektirin...

Gençlik faaliyetlerinde kurulu düzenin belirlediği sloganların dışında, ezberlenmiş görüşlerin ötesinde de bir şeyler söylersen, kesin anarşist ilan edilirsin...

Kenan Paşa’nın deyimiyle, bir sağdan, bir soldan idam sıranızı beklersiniz... İster ülkücü, ister İslamcı, isterse de solcu olun...

Saçınıza da, sakalınıza da, giyiminize kuşamınıza da karışırlar... Neymiş kamusal alanmış...

***

Ne kamusal alansa, kamu binalarından, sokaklara, tarlalara, alışveriş merkezlerine kadar yaygınlaştırdılar...

Stadyumlara, spor salonlarına, yüzme havuzlarına kadar her yer kamusal alan oldu...

Gençlik ve Spor dönemimizde “Bizde kamusal alan yoktur, sporsal alan vardır...

Biz, sporda uluslararası kurallara talibiz, onlar neye müsaade ederse biz de ederiz” demiş, darbecilerin bize dayatmaya çalıştığı, bütün emrivakileri reddetmiştik...

***

Gençliğin böyle bir duruşu, sporun böyle bir hassasiyeti var… Dışardan müdahaleyi reddeder, hareket alanının daraltılmasını kabul etmez…

Yeri geldiğinde Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı ve 15 Temmuz’da olduğu gibi silahını kuşanır şehit veya gazi olur bir millete savaş kazandırır…

Yeri geldiğinde de sahalara iner, kazandırır, madalya kazandırır, şampiyonluk kazandırır…

İNSAF BE BAŞKAN!

Ardahan Belediye Başkanı Faruk Demir, yapılan kaldırımları incelerken kendisine engelli yollarını soran bir vatandaşa “Her yol bitti de engelli kaldı” cevabını vermiş…

İnsaf be başkan… Bu iş senin görevin, hatırlatana teşekkür edilir, terslenmez…

Devletin koyduğu kanunlar var, yönetmelikler yürürlükte… Engelli bilinci ve farkındalık oluşturmada başta ilgili bakanlık olmak üzere bütün kamu kuruluşları gibi belediyelere de görevler düşüyor…

Başkan seçilmeden önce, seçildikten sonra, aradan geçen yıllar boyunca hiç mi eğitim almadınız?..

Türkiye’mizin en güzel şehirlerinden birinde görev yapıyorsunuz, üstelik çok sorunlu bir bölge de değil…

Yeni yapılacak her türlü inşaat, bina, AVM, spor alanları, aklınıza gelecek her yerde engellilere uygun mekanlar yapmak zorundasınız…

Yetmedi, eskileri de engellilerin de yararlanabileceği ortama kavuşturma mecburiyetiniz var… Yani dönüştürme yükümlülüğü sizin işiniz…

Hal böyleyken, siz, size görevinizi hatırlatan bir vatandaşı tersliyorsunuz…

Hiç yakışmadı size…

Milyonlarca engelliyi rencide ettiğiniz gibi engelli ailelerini de incittiniz….

Çok yanlış yaptınız, çok… Baltayı taşa vurdunuz…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.