GSYH’sı 10 milyar dolar olan Suriye’nin 140 milyar dış dolar borcu var.
Soru: Kime?
Cevap: Rusya ve İran’a.
Rusya 2006 yılında, büyük bir kısmı Sovyetler Birliği döneminden kalma, 15 milyar dolar alacağının yaklaşık 10 milyar dolarlık kısmını silmişti.
Savaşın başlamasından önce de Rusya, Suriye’ye silah, makine teçhizat, çelik eşya, ayçiçek yağı, endüstriyel ürünler vs. satıyordu.
Yüklü silah satış yıllarında, Rusya’nın Suriye’ye ihracatı 4 milyar doları aşabiliyordu.
Suriye de, Rusya’ya fosfat, fıstık, tekstil ürünleri, domates, zeytin gibi ürünler satarak, yıllık bir milyar dolar civarında ihracat yapıyordu.
Yani savaş başlamadan önce de Rusya’nın Suriye’den alacakları 25 milyar dolara ulaşmış olabilir.
Savaş döneminde Rusya, Suriye’ye getirdikleri bütün silahların bedelini ve günlük 5 milyon dolarlık genel giderlerini de Suriye’ye borç yazdılar.
Bildiğimiz ve bilmediğimiz pek çok nakit kredi anlaşmalarıyla Rusya’ya borçlar, bu yıl 80 milyar dolara ulaşmış olabilir.
Rusya, bu alacaklarını teminatı olarak Suriye’den fosfat yataklarıyla petrol sahalarının 50 yıllık işletme hakkını aldı.
İran’ın da benzer giderleri oluştu. İran’a “Suriye’den çık” diyen Arap Birliğine, İran: “verin 60 milyar dolarımı çıkayım” dedi; resmen ve yetkili ağızlardan.
(Not: Buradaki rakamlar, muhtelif kaynaklardan derlenmiş veriler incelenerek ve kanaat olarak toplulaştırılmıştır. Amaç bir bakış açısı oluşturmak. Gerçek rakamları muhtemelen Suriye hükümet yetkilileri bile bilmiyor.)
YENİ SURİYE HÜKÜMETİ NE YAPMALI?
İran ve Rusya’nın Esad’la anlaşıp Suriye’yi harabeye çevirdikleri ve bir milyon civarında insanın ölümüne ve 3 milyon insanın da yaralanmasına sebep oldukları pek çok uluslararası rapora yansıdı.
BM uzmanlarına göre, Suriye’nin yeniden imarı için gerekli olan fon tutarı 350 – 400 milyar dolar civarındadır.
Bu yıkımın, en büyük iki sorumlusu da İran ve Rusya’dır.
Yeni Suriye Hükümeti önce bu hasar ve zararlarını uluslararası kuruluşlara tespit ettirmeli.
Yapılacak hasar ve zarar tespit çalışmalarına istinaden uluslararası mahkemelerde, tespit edilen bu hasar ve zararların telafisi için İran ve Rusya aleyhine tazminat davaları açmalıdır.
İran ve Rusya’nın bu tazminatları ödemek istemeyecekleri kesin.
Bu durumda yeni hükümet, mahkemelerin vereceği tazminat kararlarına istinaden, küresel çapta Rusya ve İran’ın petrol ve diğer ihracat gelirlerine haciz koydurmalıdır.
BM’den de bu mahkeme kararlarının tenfizi için yardım talep etmelidir.
Bu da yetmez, evi veya işyeri yıkılan, eşyaları tahrip olan, bir yakını ölen, savaşta yaralanan, sakat kalan bütün Suriye vatandaşları da bireysel tazminat davası açmalıdırlar.
İran ve Rusya’nın, bırakın Suriye’den alacak tahsil etmesini, tam tersine ebediyen borçlu kalması ve borç ödemesi; buna rağmen ahlaken suçluluk duygusuyla yaşaması, kanaatimce, hakkaniyete uygundur.
Halkın, Rusya ve İran’dan tazminat alınabileceği ihtimalinden memnun kalacağı kesindir.
Umutları diri tutmak ve artırmak için petrol, gaz, fosfat ve diğer madenlerin, yakında Türkiye’nin danışmanlığında işletilebileceği bilgisi de insanlara umut verecektir.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Öncelikle, harabeye döndürülmüş Suriye’nin daima gündemde kalmasını sağlayabilir.
- BM, ABD, AB, Dünya Bankası, IMF, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve diğer uluslararası kuruluşların Suriye’ye yardım etmesini sağlayacak platformlar oluşmasına öncülük edebilir.
- AB ve Körfez ülkelerinin yeni hükümete çok acil fon tedarik etmeleri için onları teşvik edebilir.
- En acil konu Suriye’nin çökmüş içme suyu, elektrik, akaryakıt, doğal gaz veya LPG (tüpgaz) altyapılarını, mümkün olduğu kadarıyla ve mümkün olan en kısa sürede ayağa kaldırmaya çalışmalıdır.
- Gerekli olan bütün malzeme ve ekipmanlarla beraber tamirat, tadilat, uygulama ve danışmanlık için Türkiye’den uzman ekipler gönderilebilir.
- Suriye’nin tahıl stokları yeterli değilse ve fabrika veya değirmenleri çalışmıyorsa, hızla un ve diğer gıda maddeleri sevk edilebilir.
- Suriye’nin çoğuna günde 4 saat civarında elektrik verilebiliyor, bu sürenin artması için Türkiye, bir süreliğine Suriye’ye elektrik verebilir.
- Suriye’nin çalışır durumdaki sanayi kuruluşlarının faaliyetlerini artırmaları için danışmanlık verebilir.
- Başta Türkiye’dekiler olmak üzere dünyanın her yerindeki Suriyeli sanayicilerin ülkelerinde de yatırım yapmaları teşvik edilebilir.
- “Hazır giyim ve ayakkabı sahası” gibi emek yoğun alanlarda çalışan Türk Firmalarının Suriye’de tesis açmaları teşvik edilebilir.
- Özellikle bombalanan Suriye Hastanelerinin hizmet verebilmesi için her türlü sağlık ekipmanı ve teçhizat yardımı yapılabilir. İhtiyaç duyulan ilaçlar gönderilebilir.
- Türkiye’de çalışan Suriyeli doktor ve sağlık personelinin Suriye’ye dönüşü hızlandırılabilir.
- Şu anda %150 civarında olduğu tahmin edilen enflasyonun kontrol altına alınması için Suriye merkez bankası ve varsa darphanesi işler hale getirilmelidir. Hazine ve maliye bakanlıkları reforme edilmesi için danışmanlık verilebilir.
- Yeni ithalat vergilerinin devreye alınması ve bütün gümrük kapılarının merkezi hükümetin emrine girmesi için destek verilmelidir.
- Cevval bir kamu bankası, hızla biri Şam’da bir diğeri de Halep’te olmak üzere iki şube açabilir.
- Uzun süreli yardım hem mümkün değil hem de amaca uygun değil. Yardım alanların hızla para kazanacak hale getirilmesi şart; bunun için de her şeyini kaybetmiş insanlara küçük krediler temin etmek gerekiyor.
- Bir Türk Katılım Bankası öncülüğünde bir Suriye katılım bankası kurulabilir veya dönüştürülebilir; bu sayede, küçük krediler temin etmek mümkün olabilir.
- Hükümetimizin yapacağı işlere ilaveten, sahada yoksullara yardım etmekte olan STK’ların daha kolay çalışması için desteklenebilir ve onlara da fon temin edilebilir.
Gündelik ve yerel menfaatleri birbiriyle çatışan en az 200 örgüt, parti, tarikat, etnik grup, dini cemaat, aşiret vs. gibi konularda bölünmüş bir ülkenin ekonomisini ayağa kaldırmak hiç ama hiç kolay değil fakat bunu başarmak bir zorunluluk.
Bir süre sonra halkın zafer çığlıklarının yerini homurdanmaların alacağı kesindir.
Yeni yönetimin oluşum ve işleyişinin mümkün ve kalıcı hale geleceği döneme kadar tahammül edilebilir bir ekonomik hayatın kurgulanması şart.
Bu görev de Türkiye’ye düşüyor.
Beşşar Esad’ın ülkeyi terk etmesi ve yeni hükümetin İran ve Rusya’ya olan dış borçları reddedecek olması yeterli değil.