Özgürlük ve güvenlik dengesizliği

Mehmet Ali Verçin

Daron Acemoğlu, Dar Koridor adlı kitabında gelişmiş ülkeleri, güçlü bir topluma sahip olan fakat bu toplumdan daha güçlü ve kapsayıcı bir devletin varlığıyla açıklıyor.

Keyfi vergilere, salmalara, müsadereye karşı haklarını devlete karşı savunabilecek kadar güçlü bir toplum ve aynı zamanda toplumun bu direnci ve direnişi karşısında yıkılmayan ve toplumu yönlendirebilen kapsayıcı bir devlet, örnek: İngiltere.

Toplumsal kesimlerin devletten daha güçlü olduğu ve devletin adeta sembolik hale geldiği ülkeler de başarısız olur, örnek: Somali, Lübnan ve Irak.

Bu tartışmaların bir de özgürlük ve güvenlik boyutu var.

Bireylerin kişisel hakları olan kanunlar karşısında eşitlik, ifade ve inanç özgürlüğü, siyasi faaliyetlerde bulunma ve örgütlenme hakları ve teşebbüs hürriyeti talepleri “özgürlük” başlığı altında devletten talep edilir.

Öte yandan bu hakların sağlanması ve korunması için merkezi, güçlü ve kapsayıcı bir hukuk devletine ve bu hukuk devletinin kurumlarına ihtiyaç vardır: Polis, asker, mahkemeler, mahkeme kararlarını uygulayacak adli kolluklar, cezaevleri vs. vs.

Asayişin sağlanmasını sağlayacak bir hükümet ve bu hükümete istisnai dönemlerde "kişisel hakları kısıtlayabilme" yetkileri verecek bir anayasa hükmü ve bir parlamentoya ihtiyaç olur.

Toplum veya devlet farketmez; hangisi aşırıya kaçıp diğerini ezerse ülke kesinlikle zarar görür.

DEVRİMCİLERİN DEVLETİ VE SORUNLARI

Suriye’ye hiç bir dış devlet doğrudan saldırmadığı için olan biteni “toplum ve devlet arasında yaşanan bir çatışma” sonucunda, devletin kaybetmesi ve toplumun kazanması olarak kavramlaştırabiliriz.

Yukarıdaki kavramlaştırma bağlamında en büyük ihtiyaç “zembereğinden boşalmış gibi özgürlük talep eden veya edecek” olan toplumu dizginleyebilecek yeni ve güçlü bir devlet kurmaktır.

Suriye’nin tartışmasız ilk ve en büyük ihtiyacı “gücünü ve iradesini ülkenin her santimetre karesine yayabilecek Kadiri Mutlak” bir asayiş devletinin kurulmasıdır.

Türkiye'nin yeni bir devlet oluşumunu destekleyeceği biliniyor.

Desteklemesi yetmez, "iç ve dış" tehditlere karşı koruması da gerekiyor.

Suriye’de mağlup edilen Rusya, devrimcilerin düşmanıydı ve her fırsatta düşmanlık edecektir.

İran’ın bu mağlubiyeti hazmetmiş gibi görünmesine aldanmamak lazım, rövanş için her şeyi yapacaktır.

Önceki gün Mısır, devrimciler hakkında zehir zemberek bir ithamda bulundu: Suriye devletini yıkan ve kim olduğu bilinmeyen.

Daha ilk günden itibaren Birleşik Arap Emirlikleri devrimciler hakkında olumsuz yaklaştığını açıkça beyan etti.

Suudi Arabistan, Irak ve sessiz kalan diğer Arap Ülkelerinin de devrimcilerden endişe ettikleri anlaşıldı.

Arap Baharı’nın yenilgiye uğratıldığı ve önderlerinin imha edildiği veya etkisiz hale getirildiği doğrudur fakat kalkışmayı yapan halklar, bütün yaşanmışlıklar ve tecrübelerle hala yaşıyorlar ve orada G gününü bekliyorlar.

Otoriter yönetimler altında boğulan Arap Halklarının, özgürlük arayışının sona erdiği iddia edilemez; ilk fırsatta özgürlükleri için hükümetlerini devirmeye çalışmayacaklarının bir garantisi yok.

Suriyelilerin kurduğu mevcut parti ve örgüt sayısı "yüzlerce" diye ifade ediliyor; işte bu parti ve örgütlerin çoğunun bir dış ülke bağlantısı var veya olabilir; istihbarat örgütleri bu tip bağlantılar için var.

Türkiye’nin Suriye’yi koruması demek, sadece, yeni yönetimin başarısı için çalışmak, birlik ve beraberliğini sağlamak, silahlı gruplardan korumak demek değil; aynı zamanda, yeni devleti, komşu ve düşman devletlerin istihbarat örgütlerinin tasallutundan da korumak demektir.

Bu aşamada verilecek destek, kendiliğinden var olan bu potansiyel düşmanlıkları azaltacak yoğun diplomatik çabalardır. Potansiyel düşmanlarla Suriye yönetimini bir araya getirip uzlaştırmaktır, gerekiyorsa güvenlik garantileri verdirmektir, vs. vs.

KOMŞUDA PİŞER BİZE DE DÜŞER

Devrimciler adeta Türkiye’ye çalıştı: Coğrafya’dan dolayı tarihi ve doğal rakiplerimiz Rusya ve İran'ı kesin bir yenilgiye uğratarak sınırlarımızdan uzaklaştırdılar.

“Konjonktürel, Yapay ve Riyakâr Müttefikimiz Amerika”yı topraklarımızdan uzaklaştırmak için de bize, fırsat ve imkan oluşturdular.

Doğrusu son 250 yıldır Türkiye, ilk defa ve Suriyeli devrimciler sayesinde, sınırlarında, potansiyel, bütün büyük tehditleri minimuma indirebilmiştir.

Türkiye'ye müzahir, dost ve güvenlik içinde yaşayan bir Suriye, Türkiye güvenliğinin temel taşına dönüşmüştür.

Türkiye, kendisine bu güvenliği sağlayanlarla refah, güvenlik, hakkaniyetli bir yönetim kurmak dahil elindeki her şeyi paylaşmalıdır.

Ve her şey demek her şey demektir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (18)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.