Kur Korumalı Mevduat (KKM) kadar önyargıyla ele alınan ve hakkında reddiye yazılan ikinci bir finansal ürün var mıdır, bilmiyorum.
Daha önce denenmemiş, etkileri dolayımlı ve muhtemel sonuçları muğlak bir uygulama; üstelik devlet, KKM hesaplarına milyarlarca TL aktarıyor.
Vatandaş nefret etmesin de övgü mü dizsin.
Fakat bu yazı vatandaşı değil iktisatçıyı, finansçıyı ve ekonomiyle ilgili yazıp çizenleri ele alacak.
Hükümet bu ürünü sunarken hem kur farklarını ödemeyi hem mevduattan kesilen stopajı sıfırlamayı hem de şirketlere vergi muafiyetleri sağlayacağını vaat etmişti.
Buna rağmen birikimi olanlar çok çekimser adımlarla bu ürünü deneyimlemeye başlayınca hükümet, bankalara havuç ve sopa niteliğinde uygulamalar dayatmıştı.
Hükümete o kadar kızmıştım ki, “bu hükümet eleştirilerimden yararlanmayı hak etmiyor” diye yazılarıma ara vermiştim.
Sonra yazılara başlayınca, kızgınlığım başlıklara yansımıştı: “Ellerine altın versen değerini üç günde tenekeye çevirirler”, ”Kur Korumalı Mevduat: Denize düşmüşlerin yılanı”, “Ak Partililer hariç kim olsa daha iyi yönetir ekonomiyi”
O dönemde, enflasyonun önce %200’lere ardından da hiperenflasyona gideceğini iddia etmiştim.
Bilinmeyene, denenmemişe ve yeniliklere karşı her insanda derecesi farklı olsa da bir direnç ve bir çekingenlik vardır, buna önyargı denildiği de oluyor.
Varlığımızda içkin olan mizaç, maruz kaldığımız deneyimler ve öğrendiklerimiz, zihnimizde etkileşime girerek, bilincimizde, bir “önyargılar anayasası” oluşturur.
Zihinlerimizin maruz kaldığı her yeni olgu, kişinin zihninde yargılama imtihanına tabi tutulur.
Çünkü zihin, sürekli yargılamalar yapar. Sonuçta oluşan tercih ve kararlar bizim önyargımızı oluşturur.
Önyargı, öğrenmenin mihenk taşıdır; hakkında önyargı geliştirdiğimiz her olgu veya bilgiyi daha hızlı değerlendirir ve yeni bir önyargı geliştiririz.
Benim şu dakika itibarıyla inandığım, coşkuyla ve şerefle savunacağım fikirlerim vardır (siz önyargı olarak anlayabilirsiniz) fakat aynı zamanda devamlı okuyor ve araştırıyorum.
Niçin?
Mevcut fikirlerimi (önyargılarımı) değiştirmek için.
Şu an inandığım ve savunduğum fikirleri değiştirmeye hazırsam niçin inanıyorum?
Çünkü şüphe duyma ve teyit etme yetisine duyulan ihtiyaç kişinin kendi bünyesinde içkindir.
Konuya dönüyorum.
Evet, ben de KKM’ye karşıydım.
Sonra gördüm ve anladım ki KKM, yüksek enflasyon ortamlarında, yüksek faiz artışlarının yaptığı etkiye benzer etkiler yapıyor. Toplam talep artış oranını azaltabiliyor. Kurların aşırı artışını engelleyebilme yeteneği var, vs.
KKM, bir süre sonra gerçek ve tüzel kişiler tarafından benimsendi; hanehalkı, şirketler, bankalar, Hazine ve TCMB dâhil neredeyse herkes bu finansal üründen yararlandı ya da en azından hiçbir zümre zarar etmedi.
Fakat herkes benim gibi ilk fikrini değiştirmek konusunda esnek olamadı.
Herkes Hazine’nin ödediği kur farklarının bütçe üzerindeki yüküne takıldı.
Bu köşede ve sosyal medyada matematiksel örneklerle TCMB’nin KKM’den kazandığı paranın, Hazine’nin KKM’ye ödediği paralardan yüksek olduğunu yani kamunun bu işten zarar değil kâr elde ettiğini defalarca ispatladım.
Buna rağmen, ne benim izahlarımı matematiksel olarak yanlışlayabilen ne de fikrini değiştiren oldu.
Şimdi KKM’nin Hazine ayağı da TCMB’ye devredildi. Hemen yeni eleştiriler başladı.
a) TCMB’de bir kamu kurumudur. TCMB’nin zararları da kamunun zararıdır.
b) TCMB, Hazine’nin piyasadan borçlanarak ödediği paraların yerine, para basarak bu ödemeleri yapacak ve sonuçta piyasada para arzı artacağı için enflasyon artacak; enflasyon da, sonuçta halkın cebinden para çalmaktır.
c) Hükümet rantçılara ne kadar kaynak aktardığını gizlemek istiyor çünkü TCMB bu konuda şeffaf değil, vs. vs.
Yapılan eleştirilerin a şıkkı için cevabımız: TCMB bu işten zarar değil kâr elde ediyor ve c şıkkı için cevabımız: TCMB, kur artışının sıfır olduğu dönemde de kurların arttığı dönemde de KKM’den bankaların ödediği faiz kadar para kazanıyor. Yani kamu, hiç kimseye kaynak aktarmadığı gibi para kazanıyor.
b) ŞIKKI ANALİZİ
Gerçekten de Hazine, piyasadan borçlanarak KKM’nin kur farklarını öderken, TCMB TL para basarak kur farklarını ödemektedir. Hatta KKM’ye yatan dövizi satın alırken de TL basıyor ve basacak.
Hazine kur farklarını ödemeye devam etseydi, bu ödemeyi alacağı borç parayla yapacaktı. TCMB borç almaz para basar.
Sorularla ilerleyelim.
Soru1: TCMB kendine döviz rezervi oluşturmak için piyasadan döviz satın alırken TL para basıyor mu?
Soru2: TCMB, Türkiye’ye gelmiş yabancı yatırımcıların dövizlerini satın alırken TL para basıyor mu?
Soru3: TCMB ihracatçılara TL reeskont kredisi verirken, yani dövizlerini alırken TL para basıyor mu?
Bu üç sorunun ortak cevabı: Evet TL para basıyor.
Soru: Peki, siz şimdiye kadar TCMB’nin TL para basarak piyasadan, yabancıdan veya ihracatçıdan döviz alımının eleştirildiğini hiç okudunuz mu?
Cevap: Muhtemelen hayır.
Ya da benim karaladığım birkaç satırlık bir şeyler okumuş olabilirsiniz.
Soru: Peki, TCMB’nin, KKM’ye yatırılan parayı ve kur farklarını TL para basarak satın almasının diğer para basma/yaratma veya para arzını artırma işlemlerinden ne farkı var?
Hiçbir farkı yok.
TCMB her türlü dövizi satın alırken verdiği TL kadar piyasadan döviz çektiği için para arzı (M2) artmıyor fakat kur farkları için ödediği her TL karşılıksız basılmış bir paradır.
Öte yandan Hazine’nin kredi alarak kur farklarını ödemesiyle TCMB’nin para basarak kur farklarını ödemesi arasından para basma/yaratma veya para arzını artırma bakımından bir fark yoktur.
Diğer taraftan KKM aslında “tamamlanmış ve bitmiş bir alış veriş” değil; koşullu bir alış veriş ve işlemdir.
Vade bitiminde TCMB, satın aldığı dövizi iade ederken, başlangıçta KKM dövizini satın alırken ödediği TL’leri, kur farklarını ve (lütfen dikkat edelim) bankaların ödediği faizi geri alır. (ayrıntılı bilgi https://www.karar.com/yazarlar/mehmet-ali-vercin/dth-kkm-ve-ekonomi-yonetiminin-tercihi-1596698 )
Koşul: Döviz satanlar aldıkları TL’yi mevduat veya katılım hesaplarına yatırmak zorundadır, aksi takdirde bazı haklarını kaybeder.
Öte yandan yabancı yatırımcılar ve ihracatçılar TL paralarıyla ne isterlerse ve ne zaman isterlerse onu yaparlar.
Bilhassa sıcak para sahibi yabancı yatırımcılar genellikle, bir ülkenin, en az ihtiyaç duyduğu bir zamanda ülkeye giriş yaparlar ve ülkelerin, en çok ihtiyaç duydukları zamanda da kaçmaya çalışırlar.
İhracatçı da dilediğini yatırım ve tüketim harcamasını dilediği zaman yapar.
KKM ürününde dövizini satan gerçek ve tüzel kişiler dilediklerini yapamaz ve mutlaka aldıkları TL parayı vadeli olarak bankalara yatırır.
Yani yabancı yatırımcılar ve ihracatçılar için basılmış paraları piyasadan çekmek daha maliyetli ve zor olabilir.
Türkiye’de Özal sonrası dönemde gelmiş geçmiş bütün ekonomi yönetimlerinin en büyük rüyası, halkın elindeki dövizleri TL’ye çevirmesini dilemek olmuştur. Fakat hiç kimse bu konuda başarılı olamamıştır.
En fazla “Dolarize” olmanın hızı yavaşlamıştır.
Fakat KKM sayesinde gerçek ve tüzel kişiler dövizlerini, belirli bir dönem için, gönüllü olarak satmaktadırlar.
Denilecektir ki KKM bir TL hesabı değil bir döviz hesabıdır. Doğrudur. Hatta “Türkiye’deki her TL, örtük olarak dövizdir veya dövize endekslidir” ifadesi de doğrudur.
Bu genel bilgiye rağmen, para politikası uygulayıcıları yine de kâğıt üzerinde TL mevduatın döviz mevduatından fazla olmasından çok memnunlar.
Soru: Bugün KKM olmasaydı ve yeni kurulan hükümet halkın bir kesiminin dövizini bozdurmasını hedefleseydi, TCMB, gösterge faiz oranlarını hangi seviyede belirlerdi?
Cevap: Tecrübelerimize göre enflasyonun üzerinde, mesela %50 civarı.
Eminim ki %50 faize rağmen dövizlerini bozup TL’ye geçecek hesapların tutarı bugünkü KKM hesaplarının yarısına bile ulaşamazdı.
Çok yüksek faiz artışlarının yaratacağı tahribatın zararları da cabası.
Sonuç: Akranları arasında Türkiye Ekonomisi, “Dolarizasyon” bakımından en kötü durumdaki ülke.
Böyle bir ülke için klişe çözümler, her zaman yeterli olmayabilir.
Bazen akılcı ve istisnai çözümler, geçici de olsa bazı yararlar sağlayabilir. Akılcı çözüm demek, ölçüp biçmek demektir, sürekli olarak etki ve stres analizleri yapmak demektir.
Dünyanın en değerli iktisatçılarının çalıştığı IMF’nin, şimdiye kadar dayattığı ve başarılı olduğu kaç tane klişe paket programı var? Ya da var mı?
Ekonomi yönetimi, muhtemelen eleştirilerden etkilenerek, “Kur Korumasız” mevduatı teşvik için uğraşıyor.
Gereksiz ve isabetsiz bir çaba.
Kur artışları önemsiz bir seviyeye ininceye kadar Kur Korumalı Mevduat, ekonominin en önemli “çıpa”sı olarak devam edebilir.
Ekonomi yönetiminin acilen üzerine eğilmesi gereken iki konu var. Birincisi standart kredilere uygulanan faiz/kâr payı oranlarını serbest bırakmak ve ikincisi, ihracatçıların dövizini satın alma işini bankalar devretmek.