En az yirmi yıl kredi komitelerinde görev almış bir bankacıyım.
Her kredi kararı, özünde, çok iyi planlanmış inandırıcı bir senaryodur.
Başlangıçta müşterilerin kurguladığı ve hikâyesini yazdığı kredi senaryosu, bankacıların bilgi birikimi, analiz yeteneği ve istihbarat bilgileriyle test edilerek geliştirilir.
Bankacıların aklında her zaman titizlikle planlanmış bir “mutlu son” senaryosu vardır: Müşteriye sunulan kredi hizmetinin planlanan işlevi görmesi, kurgulanan mekanizmaların ortaya çıkabilecek sorunları çözmesi ve sonuçta, verilen kredilerin getirileriyle birlikte tam zamanında tahsil edilmesi.
Yani bankacılar sahaya çıkmadan önce, doksan dakikalık maçın her saniyesini, analiz eder ve zihinlerinde oynar, sahaya öyle çıkarlar.
(“Senaryo” çok detay gerektirdiğinden siyasete uymaz fakat “Altılı Masa”nın da, mutlaka yalın bir “mutlu son stratejisi” olmalıdır: Seçimleri kazanmak ve ardından “güçlendirilmiş parlamenter sistem” kurarak hızla seçimleri yenilemek.)
Devam.
Bankacılar yatırımcıyı öncelikle kredibilite, iş tecrübesi, bilgi birikimi, özkaynak ve teminat oluşturabilme yeteneği bakımından soruştururlar.
Soruşturma olumlu sonuçlanırsa ikinci etap soruların cevapları aranır: Bu yatırımın konusu, hedefi, zamanlaması, bölgesi, pazarı ve teşvik durumu, teknoloji seçimi, vs. makul müdür?
Alınacak olumlu cevaplardan sonra, yatırım harcamalarının zamanlaması, yatırım süreci, üretim süreci, pazarlama süreci ve tahsilat süreci en ince ayrıntısına kadar planlanır. Stres testleri oluşturulur, vs.
Dönem içinde ortaya çıkabilecek olumsuz gelişmelere karşı sigorta niteliğinde tedbirler öngörülür, vs.
Bu hassas çalışmalar sayesinde, istatistiklere göre, her yıl verilen kredilerde isabet oranı % 98’lere kadar çıkabiliyor.
(Altılı Masa eğer, bankacılıkta olduğu kadar matematiksel bir kesinlikle siyaset yapmaya kalkarsa, kesinlikle başarılı olamaz. İkinci aşamanın vaadi olan yeni bir anayasanın hatırına, birinci aşamada açık ara bir seçim zaferini garantileyecek sayıda taraftar bulabilmek için esnek olmalı, vs.)
ALTILI MASAYA SORULAR
“Altılı Masa” üyesi partilerin, ortak cevap oluşturmaları temennisiyle sorular soralım:
1)Seçimi niçin kazanmak istiyorsunuz?
2) Seçimi nasıl kazanmak istiyorsunuz?
3) Seçimleri kazanırsanız ne yapmak istiyorsunuz?
Soruların basit ve sıradan göründüğüne bakmayın eğer partiler, hedeflerini sınırlamazlarsa, cevapların içeriği destanımsı olur.
Deneyelim.
a)Yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık ve ayırımcılık yapmakta sınır tanımayan, devleti bir enkaza çeviren AK Parti’yi, iktidardan uzaklaştırdıktan sonra başta hükümet üyeleri olmak üzere, bu dönemde görev almış herkesten hesap sorup cezalandırmak. İşsizliği azaltmak. Yoksulluğu bitirmek. Gelir dağılımını düzeltmek. Tarımı ayağa kaldırmak. Sanayileşmeyi hızlandırmak. Orta gelir tuzağından çıkmak. Atamalarda liyakati gözetmek. Mahkemelerde adaleti sağlamak. Dünyada barışı sağlamak, vs. vs. vs. (Destansı cevaplarla sonsuz içerikler üretebilir fakat partililer heveslerini ikinci aşamadaki seçime bırakmalı)
b)Kimsenin kimseyi ezemeyeceği, herkesin özerk, tarafsız ve bağımsız yargı tarafından korunacağı; güçler ayrımına dayalı, yürütmenin yasama, yargı, medya ve sivil toplumun denetimine tabi olacağı; insan haklarına dayalı, kanunlar önünde herkesin eşit olduğu ve mecliste temsil edildiği bir parlamenter sistem kurmak. Ve mümkünse “bu sistemi bir iki yıl içinde kurmak.”
Peki, hangi seçenek daha makuldür?
Altı siyasi partinin pek çok konuda hemfikir olmadığı, olamayacağı hatta olmaması gerektiği çok açıktır. Partiler birbirlerinin doğal rakipleri olmasına rağmen “adil bir yarışma için” geçici olarak ittifak edecekler, hepsi bu.
Sayın Ali Babacan haklıdır, mealen diyor ki: A seçeneği, partiler arasındaki dünya görüşü farklılığının doğası gereği “tuzaklarla” doludur.
Bir “Kurucu İktidar” gibi çalışacak olan “Altılı Masa” ortak bir parti kurma arayışı değildir; kime yaradığına bakılmaksızın, herkesin, bugün ve gelecekte mutlu olacağı, iyi işleyen bir Parlamenter Sistem kurma arzusudur; “iradi ve geçici bir birliktelik”tir.
Muhtemel seçim stratejileri gelecek yazıya kaldı.