Geçtiğimiz seçimin ilk turunda Cumhur İttifakı mecliste çoğunluğu elde edince, Cumhurbaşkanlığını Millet İttifakının kazanması gerektiğine dair en az dört köşe yazısı yazmıştım.
Sebebi de yasama Cumhur İttifakının ve yürütme yetkisi de Millet İttifakında olursa, ittifaklar her önemli konuda uzlaşarak karar almaya mecbur kalacak ve böylece Türkiye, Güçler Birliği rejiminden çıkıp Güçler Ayrılığı rejimine geçecekti hem de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden çıkmadan.
Olmadı.
“İyi ki olmadı. Türkiye’nin verilmiş sadakası varmış”, dediğim anlar oldu seçimden sonra.
Seçimden sonra CHP yönetiminin yapamadığı özeleştiri ve İYİ Parti’nin ortaklıklarla ilgili geliştirdiği söylemlerden memnun olan herhangi bir ittifak destekçisi var mı bilmiyorum.
Diğer taraftan Gelecek, Deva, Saadet ve Demokrat partilerinin mecliste ortak bir “grup kuramama çalışmaları”nın yarattığı “acıklı” durumu hayal kırıklığı içinde izledik.
Muhtemelen Türkiye’nin verilmiş sadakası varmış diyen tek kişi ben değilimdir.
Herkesin dilinde tek bir soru: Peki bundan sonra ne olacak?
Mevcut seçenekler arasında mümkün ve muhtemel en iyi seçeneği ön plana çıkarmak ve çözüm umutlarını bu seçeneğin potansiyelinde aramak gibi bir kişiliğim var.
Böyle bir ortamda Sayın Mehmet Şimşek’in göreve başlaması benim gibi düşünenler için ekonominin derlenip toparlanması ihtimalini ortaya çıkardı; şimdi hem hükümet muhaliflerine hem de Ak Parti içindeki “çukur kazıcı”larına karşı ekonomi yönetimini savunmayı kendim için bir ahlaki görev olarak görüyorum.
Bir çukur kazıcı “Sayın Şimşek, vergilerini artırmak ve zam yapmak için gelmişse, yetki verilmesi halinde herkes vergileri artırıp yönetilen yönlendirilen ürünlerin fiyatlarına zam yapabilirdi” diyor.
Hafta sonu akaryakıt fiyatlarına uygulanan ÖTV oranları artırıldı.
Örnek: Motorinin litre fiyatı 1.30 dolara yükseldi. Kıyamet koptu. Koparanlar haklıdır. Yıllardır ucuz fiyatlı akaryakıta alıştırılmış halkın birdenbire “pahalı” motorine mecbur kalması insanları kızdırdı.
Herkes, her ürünü olabilecek en ucuz fiyata satın alma hakkının peşinde gidebilir ve onu engelleyenlere kızabilir.
On yıl önce motorinin Türkiye’deki litre fiyatı 2,56 dolardı yani bugünkü kurlarla 67 TL. Avrupa’nın en pahalı akaryakıtını kullandığımız dönemde sesi çıkmayanlar bugün “biz Avrupalılar kadar kazanamıyoruz ki akaryakıta o kadar para ödeyelim” diyorlar.
Bu cümle eleştirilmeye değmez ve şöyle cevap verilebilir “biz Avrupalılar kadar üretemiyoruz ki onlar kadar tüketme hakkımız olsun.”
Bugün hala Avrupa’nın en ucuz akaryakıtını biz tüketiyoruz. Ne hakla.
Akaryakıt tüketimini ve (yüzde 85’i ithal olan) otomobil satışlarını azaltacak her önlem, toplumumuzun uzun vadeli çıkarları için bir zorunluluktur.
Dün bütçe rakamları açıklandı. Bütçe giderleri bazı problemler içeriyor fakat ekonomi yönetimi bu sorunları önceden görüp tedbir aldığı için üzerinde durmuyorum.
TCMB’NİN FAİZ KARARLARI VE ETKİLERİ
TCMB bu hafta faizleri artıracak ardından da Başkan Gaye Erkan Enflasyon Raporunu sunacak. Hem yeni faiz oranları hem de Başkan Hafize Gaye Erkan’ın kişiliği ve söyleyecekleri çok merak ediliyor.
Faizler ne kadar artacak?
1)En çok benimsenen senaryoya göre, eğer faizler 15’ten 20’ye yükseltilirse, dolar kuru 25,50 TL ile 26,50 TL arasında dalgalanır. Mevduat faizleri de %35’in altına doğru süzülmeye başlar.
2)Nötr senaryoya göre, eğer faizler 18’e yükseltilirse kurlar 26,00 TL ile 28,00 TL arasında dalgalanır. Mevduat faizleri de bugünkü oranlar etrafında şekillenmeye devam eder.
3)En zayıf senaryoya göre, eğer faizler %17’ye yükseltilirse, kurlar derhal 28 TL’ye yükselir ve 30 TL’ye doğru tırmanır. Mevduat faizleri de %40’ı aşarak %45’e doğru yönelir.
İyinin iyisi senaryo faiz oranlarının 5 puandan fazla artmasıdır. Bu durumda kurlar 23,50 TL - 24,50 TL civarında dalgalanır. Mevduatlar da %30’a doğru inmeye başlar.
Kötü senaryo ise faizlerin sadece bir puan artmasıdır. Bu durumda kurlar derhal 30 TL’ye çıkar. Mevduat piyasası da karışır.
Hiç artmaması bir ihtimal bile değil.
Velhasıl ekonomi yönetimi rasyonel temel dediği akılcı, ölçümlere ve bilgiye dayalı politikalar izlemeye çalışıyor.
Etki analizlerine dayalı bir sistem içinde ve zamana yayarak sorunları çözmeye çalışmaları bazı sabırsızları üzebilir fakat bin düşünüp bir yapmak gereken bir dönemdeyiz.