Geçen ay, bu yılın ilk altı ayında TÜFE’nin yüzde 40 artacağını dolaysıyla memur ve emekli maaşlarında da yüzde 40 artış yapılacağını iddia etmiştim.
Memur ve emeklilere yüksek zamların verildiği bir ortamda, asgari ücretlilere de, bu temmuzda en az %20 zam yapılacağını fakat bu zammın %40’a çıkmasının zor olacağını yazmıştım.
Ücretler ve ürünlere yapılan, ardışık ve birbirini besleyen zamlar yılın ikinci yarısında da %40 enflasyona yol açacaktır.
Hükümetin 1.475 milyar TL olarak belirlediği merkezi yönetim bütçe gelirleri, kurların ve enflasyonun yükselmesi sayesinde bu yıl, 2,3 trilyon TL’ye kadar yükselebilecektir.
Bu planlanmamış yüksek gelire rağmen Bütçe, GSYH’nin %3’ü oranında açık verecek ve bu açık da 300 milyar TL borç alınarak kapatılacaktır; çünkü 2022 yılı GSYH tahminim en az 10 trilyon TL.
Böylece hükümetin elinde harcayabileceği en az 2,6 trilyon TL imkân oluşacaktır.
Bu gelirler sayesinde yapılan KDV indirimleri de, Kur Korumalı Mevduat destekleri de bir sorun oluşturmayacaktır.
Bu tahminler minimum rakamları ifade ettiği için, bu bütçe, erken bir seçimi bile finanse edebilir.
Hükümetin “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” önermesi, anayasal bir ilke gibi kayıtsız şartsız yürürlükte olduğu sürece, enflasyonda bir iyileşme olamaz.
Hatta enflasyon, 2022 yılsonunda %100’e yaklaşacaktır; aynı hükümet ve aynı anlayış devam ederse 2023’te, enflasyonun, %200’e doğru yükselmeye devam edeceğini göreceğiz.
ENFLASYONUN NİHAİ ÇIKTISI YOKSULLUKTUR
Enflasyonun %200’e doğru ivmelendiği bir ortamda faizlerin %14’te tutulması, TL kredi alabilen şirketlere büyük yararlar sağlayacaktır.
Öte yandan birikimlerini TL olarak tutanlar, her tür vadeli TL alacağı olanlar, elinde vadeli çek ve senet olanlar zarar edeceklerdir.
Yani biriktiren zarar ederken, borçlananlar kazanacaktır.
İstisnai birkaç meslek grubu hariç bütün ücretliler, emekliler ve sabit gelirliler yoksullaşacaktır.
Aileler, ev ve araba sahibi olma umutlarını yitirecek ve belki de, temel ihtiyaç maddelerini bile temin etmekte zorlanacaklardır.
Yaygın ve kahredici bir yoksullaşma süreci milyonlarca insana hayatı zindan edecektir.
Geçen yıl 2.825 TL olan asgari ücretle satın alınan ekmek, peynir, zeytin, yumurta, şeker ve yağ miktarı, bu yıl 4.250TL’ye satın alınamıyor. Temmuzda asgari ücret 5.000 TL’ye yükselse, yine alınamayacak.
Burada yazdığım ilk günden beri hükümete, yararlanmaları umuduyla eleştiriler yaptım; ıslah olmalarını diledim; olmadılar. Tam tersine, istemeyerek de olsa, milyonları sefalete sürükleyerek “zalimlere” dönüştüler.
Düşük ihtimal verdiğim tahminlerimin hepsi aşıldı: Bir dolar 9 TL’yken 15 TL olabilir dedim, 18,’e çıktı. Enflasyon %40’ı aşabilir dedim, bugün %61 yarın %100 olacak.
Hükümetin ekonomide, doğru politikalara geri dönerek ıslah olma ihtimali kaldı mı bilmiyorum.
İktidara öyle bir aşkla yapışmışlar ki istifa akıllarının ucundan geçmiyor.
Geriye, ilk seçimde, AK Parti’nin seçimi kaybetme ihtimali kalıyor.
Yeni gelenler başarabilir mi? Kim gelirse gelsin AK Parti’den daha iyi yönetir.
Bütün erklerin “fiilen” tek elde toplanması anlamına gelen ve yoksulluğun da sebebi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişmeli.
TEK ÇARE SEÇİM
Değişim de sadece yapılacak bir erken seçimle mümkün görünüyor.
Dile getirildiği ilk günden beri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine (CHS) karşı oldum ve tanıdığım bütün etkili ve yetkili AK Partililere sakıncaları anlattım.
İkna etmek için, “Siz zaten ülkenin en büyük ve en büyük kalmaya aday partisiniz, her seçimde ya tek başınıza ya da küçük bir ortakla her zaman iktidarda kalabilirsiniz” demiştim.
Parlamenter sisteme geçiş çalışmalarını yeterli bulmadığım halde destekliyorum. Tepkisel değil vizyoner ve kapsayıcı, işleyiş mekanizması kolay ve sürdürülebilir nitelikte olan bir sistem mümkündür ve seçimden sonra kurulabilir.
Eğer muhalefeti oluşturan zümreler, sindirilmeye rıza göstermez ve Avrupa Ülkeleri evsafında bir “müzakere toplumu” olmanın yolunu açacak iradeyi gösterirlerse ve mesajları toplumda umut uyandırırsa…
Seçim pek çok sorunun çözümü için galiba, tek fırsat.