Türkiye’de herkesin geleceğini merak ettiği en önemli ekonomik gösterge, ne enflasyondur ne büyümedir ne de işsizliktir; varsa yoksa döviz dolar kuru tahminidir.
Bir arkadaşım yakın bir tarih için benden ısrarla kur tahmini yapmamı istemişti, ben de kırmayıp fikrimi söylemiştim. Tahmin tutmayınca (kısa vadeli kur tahminlerim nadiren tutar) “Kısa vadeli tahminimin tutmayabileceğini baştan söylemiştim, bak yine tutmadı” diye sitem etmiştim; hazır cevap bir şahsiyet olan arkadaşım, “tutmayacağını biliyordum, ne diyorsan tersini uygulamak için sordum” diye cevap vermişti.
Bir iktisatçı, başkasıyla paylaşsın veya paylaşmasın, tahmin yapması halinde mesleğini icra ettiğine inanır.
(Kur analiz ve tahminlerimi okurken yukarıdaki anekdotu hatırlamanızı öneririm.)
Bir dolar 8,55 TL ve TCMB gösterge faizleri 10,25 seviyesindeyken, 5 Kasım 2020 tarihli KARAR’daki yazımda, bakın ne tahmin etmişim.
“Mesela faizler 500 puan artırılırsa ve bazı ek makro ihtiyati tedbirler alınırsa, doların, 7,30’lara kadar düşebileceğini tahmin ediyorum.”
***
IMF ile kapsamlı bir anlaşma yapılırsa, kurların, yukarıda hesapladığım reel değerlere (yani, $6,16 ve €7,37) çok yakınsayacağını söyleyebilirim.
İnsanın aklına hemen IMF’nin isteyeceği tedbirleri kendimiz alsak da IMF’ye hiç gitmesek olmaz mı sorusu geliyor.”
HSBC’nin yılsonu için bir doları 6,50 TL, Societe Generale 6,20 TL ve Capital Economics 6,25 TL olarak açıklaması yeni sayılır.
Konuya şunun için girdim.
Finansal danışmanlar diyormuş ki, “eğer dolarınızı şimdi 7,20 TL’den bozdurup %17 faizle bankaya yatırırsanız veya katılım bankalarından sukuk alırsanız bir yıl sonra, toplam geliriniz 8,42 TL olacak. Eğer bir yıl sonra doların 8,19’dan, anlamlı bir oranda düşük olacağına inanıyorsanız, mesela 8,10 TL, dolarlarınızı bozdurun; yoksa bozdurmayın.”
Son üç aydır, bazı sıcak para fon yöneticileri böyle yapıyormuş; yabancının yaptığını vatandaş da becerebilir mi diye bana soruldu.
Sıcak para sahipleri istedikleri zaman çıkmak için mekanizmalar kurar ve kendilerini sigortalarlar; yani niyetleri yılsonu olabilir fakat gerektiğinde her an çıkabilirler.
Eğer vatandaşın birikimleri, bu mekanizmaları kuracak profesyonel bir fon yöneticisi tarafından yönetiliyorsa, belki; değilse, hiç kimseye “dövizini sat ve TL’ye geç” önerisi yapılmaz, bugünlerde.
Bir doların 8,55 TL olduğu bir günde, doların reel değerinin 6,16 ile 7,30 arasında bir yerde olduğunu iddia veya ima etmiştim; yani direnci ve sabrı olanın dövizlerini satmasını, örtük olarak önermiştim.
Bu fırsatın kaçtığı da çok açık.
Döviz birikimi olanların çoğunluğu şimdiye kadar yaptıklarının aynısını yapacaklar kanaatindeyim. Yani döviz birikimlerini satmayacaklar tam tersine artıracaklar.
Çünkü bu birikim sahiplerinin çoğu daha fazla kazanmak için değil zarar etmemek için döviz biriktiriyorlar.
DOLARIN GERÇEK DEĞERİ
Yine de insan, doların gerçek değerini merak ediyor
TCMB’nin yayınladığı ÜFE ya da Gelişmiş Ülkeler Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru endekslerinin 100 olduğu dönemi, doların, tam değerinde olduğu dönem verisi olduğunu varsayalım. Mesela ÜFE’de Nisan 2015.
Ardından da, bu verilere enflasyon serileri, çapraz kur vs. gibi başka verilerle ince ayar uygulayıp yaptığım değerlemede, doların reel değerinin 6,7120 TL olduğunu hesapladım.
Ancak gelecekle ilgili beklentiler ve cari açık verileri, döviz kuru seviyesi üzerinde daha etkili olmaktadır.
Eğer ikna edici miktarda ihracat artışı ve/veya ithalat azalışı gerçekleşir ve cari fazla da sürdürülebilirliğe inanılırsa, önümüzdeki 6 ayda, dolar: 6,50 – 7,00 TL arasında dalgalanabilir.
Eğer cari açık %2’ye yakın veya fazla olursa, doların, bu seviyelere yaklaşması imkânsız.
İthal ürünlere tutku derecesinde bağımlı bu tüketim toplumunun, krizler hariç ithal ürün talebini azalttığı görülmemiştir.
Kaynar su kazanına atılan kurbağa, ölmemek için zıplayıp kaçar fakat soğuk su kazanına atılıp, su yavaş yavaş kaynatılırsa kaçmaz ve kaynayan suda pişerek ölür.
Sıcak para ve değerli TL başlangıçta çok hoşumuza gidiyor, sonra…