Önceki yazıda, Altılı masanın biri seçime yönelik diğeri seçimden sonra iki kademeli bir anayasa yapım sürecini planlaması gerektiğini ima etmiştim.
İki aşamalı bu stratejinin birinci safhasında, yani seçimin kazanılacağı safhada sorulacak temel soru şu olabilir: Seçimler, hangi aday ve hangi söylemle kazanılabilir.
Seçimi Kazanmak: Altılı Masanın göstereceği adayın başkan seçilmesi ve parlamentoda basit çoğunluğun sağlanması olarak tanımlıyoruz.
Seçimin kazanılmasıyla TBMM kendiliğinden bir kurucu meclis niteliği kazanacaktır.
Bu meclis beş yıl için seçilmiş olmasına rağmen, amaçladığı işleri daha erken sürede bitirip, mesela iki yıl, yeni bir seçime gitmeyi hedeflemelidir.
Yani seçilecek yeni Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin görev süresi, en fazla iki yıl kadar olabilir.
Altılı Masa, bu farkındalıkla müzakereleri ve Cumhurbaşkanı adayını belirlemelidir.
Peki, Cumhurbaşkanı adayı kim olmalıdır?
Altılı Masa üyeleri, “geçici” Cumhurbaşkanının adını değil fakat niteliklerini anlatıyorlar; açıktır ki tartışılmaz tek nitelik, seçimi kazanma kapasitesidir.
Peki, seçimi kazanacak ve Altılı Masayla uyum içinde çalışacak kişi kim olabilir?
Cevap: Altılı Masadaki partilerin henüz ikna edemedikleri “küskün ve mütereddit” Ak Parti seçmeninden oy alabilecek kişilerdir.
Altılı Masadaki partilerin, “geçici cumhurbaşkanı adayı”nı, %99 oranında destekleyeceklerini ve adayın nitelikleriyle ilgili beklentilerinin karşılanmaması durumunda alınganlık göstermeyeceklerini varsayıyorum.
Ak Parti’nin “küskün veya mütereddit” seçmenlerinden en çok oyu kim alabilir?
Sanırım en isabetli kamuoyu araştırma şirketi, bu sorunun cevabını araştıran ve doğru tahmin edenlerdir.
Bütün araştırmalar küskün ve mütereddit Ak Parti seçmeninin, partisini terk edip başka bir partiye geçmeye hazır olmadığını gösteriyor.
Bu seçmene yapılacak çağrı “parlamenter demokrasiyi hedefleyen yeni bir Anayasa, kamuda liyakat ve ekonomiyi düzeltmek” başlıklarıyla sınırlı olmalıdır.
Ne bir eksik ne bir fazla.
Bu çağrıyı olumlu bularak, Altılı Masa ittifakına oy verecek kişilerin bu tercihleri, partilerini terk etmek anlamına gelmez. Çünkü “kurucu meclis” Anayasa’yı yaptıktan sonra herkes partisine geri dönebilir.
İsabetli bir söylem ve güvenilir bir aday sayesinde, Ak Partiden “kurucu meclis”e seçilecek milletvekilleri de yeni bir Anayasa yapım sürecine destek olabilir.
Çünkü Parlamenter Sistem, Ak Parti’yi cezalandırmak amacıyla inşa edilecek bir sistem değil ülkenin hatta Ak Parti’nin bile yararına olabilecek bir sistemdir.
Sayın Kılıçdaroğlu, seçilecek Cumhurbaşkanın sahip olması gereken nitelikleri çok doğru bir şekilde tanımlıyor; ben de onun “devleti çok iyi tanıyan…” tanımına şu cümleciği de eklemeyi uygun buluyorum: “Devletin de seçilecek Cumhurbaşkanını çok iyi tanıması…”
Devlet dediğimiz olgu, bir bakıma, yasama, yargı ve yürütme erklerinin yöneticisi durumundaki bürokratların iradeleridir.
Unutulmamalıdır ki sayısı elli bini kişiyi aşan bu bürokratlar, ya Başkan Erdoğan tarafından doğrudan atanmış ya da Başkan Erdoğan’ın rızası gözetilerek seçtirilmişlerdir.
Bu bürokratlar Başkan Erdoğan’ın emrinden çıkarken, yeni dönemde kimin emrine gireceklerini devamlı tartacaklardır.
ALTILI MASA NEYİ AMAÇLAMAKTADIR
Altılı Masa’nın amacı, “kimsenin kimseyi ezemeyeceği, güçler ayrılığına dayalı yeni bir Anayasa yapmak”sa bu analizimiz bir kalkış noktası olabilir.
Elbette, hiçbir şahıs, zümre, parti veya hükümet layüsel değildir, AK Parti de denetlenmekten muaf olamaz.
Yeni Anayasasının sağlayacağı meclis denetimleri eksiksiz yapılacak ve yargıya intikal etmesi gereken konular varsa, onlar da bağımsız ve tarafsız yargıya intikal ettirilecektir.
Eğer “kurucu meclisi belirleme seçimleri” bir intikam, cezalandırma ve hesap sorma söylemine dönüşürse, korkarım ki, tehditkâr söylemler ters tepebilir.
Altılı Masa kendine tek bir soru sormalı: Biz kime yaradığına bakmaksızın ilelebet payidar olacak bir Anayasa mı yapmak istiyoruz yoksa Ak Partililerden hesap soracak bir gücü mü ele geçirmek istiyoruz?