Akıntıya karşı kürek çekmek: Parasal sıkı duruş

Mehmet Ali Verçin

Fiyat istikrarını sağlamak için TCMB, beklendiği kadar faizleri artırdı, piyasaların duymak istediği her şeyi söyledi ve gelecekte de, öğretiye göre en doğru kararları, tam kıvamında, tam zamanında ve kararlılıkla alacağı sözünü verdi. 

Enflasyon düşürülecekse, bu kararların alınması zorunlu, gerekli ve doğrudur fakat asla yeterli değildir. 

Çünkü dış borç sarmalındaki Türkiye’de, enflasyonun tetikleyicileri ve önlenemez kök sebepleri dönüşmüş ve değişmiştir. 

Yükselen enflasyon, sadece, parasal genişleme kaynaklı değil; daha çok, ödemeler dengesi bileşenlerindeki, cari açığı artırıcı olumsuz gelişmeler kaynaklıdır. 

Parasal genişlemenin enflasyonu artırdığı şüphesizdir fakat enflasyon ve işsizlik dâhil pek çok olumsuzluğun cari açık kaynaklı olduğu, hep göz ardı edilmiştir. 

Dış ticaret açığı, en önemli kök sebeplerden biri olarak, hiçbir analizde “merkezi önemde öncelikli” olarak ele alınmamıştır. 

Bu farkındalığa ulaşılamaz ve radikal tedbirler alamazsa, geçmişteki her fiyat istikrarı politikası gibi, Ağbal’ın da uyguladığı politikalar da, eninde sonunda başarısızlıkla sonuçlanacaktır. 

Çünkü “cari açık” denilen olgu, TCMB’nin “parasal sıkı duruş”unu, tabir caizse takmamakta hatta ondan beslenmektedir. 

Eğer Türkiye “bir daha asla cari açık vermeyeceğiz” kararı alıp, “cari fazla” verirse; başta hükümet olmak üzere her işletme ve kurum “fiyatlama davranışlarında endeksleme alışkanlığı”ndan vazgeçerse ve bu politikalar en az üç yıl sürdürülürse; ancak o zaman enflasyon düşebilir, kanaatindeyim.  

Peki, hükümet ve toplumun üç yıl dayanacak sabrı var mı? Yok. Çünkü mevcut hükümetin ömrü daha kısa. 

ENFLASYON % 5’E İNER Mİ? 

Bugün enflasyon oranları açıklandı. TÜFE, Tüketici Fiyat Endeksi %14,97’ye yükselmiş, önümüzdeki aylarda %16’yı da aşacak. Çünkü ÜFE, Üretici Fiyat endeksi de % 26,2 çıkmış.  

Cari açığa karşı köklü tedbirler alınmadıkça, bırakın enflasyonun %5’e inmesini %9’lara bile inmesini öngörüyorum. 

Niçin böyle düşünüyorum? 

Çünkü Türkiye, akranları içinde en yüksek dış borç oranına sahip ülkedir. Borçların GSYH’ya oranı, Eylül 2020 verilerine göre % 59’dur. 

Gelişmekte olan borçlu ülkeler aldıkları borcun, genellikle, %40’ını rezerv olarak tutar %60’ını da harcarlar. Türkiye de bir zamanlar öyle yapardı. 

Fakat zamanla oluşturduğu rezervlerin bir kısmını harcadı ve rezervlerin dış borçlara oranı % 20’ye kadar düştü. 

Akranları içinde “en yüksek dış borç ve en düşük uluslarası rezerve sahip bir ülke” olmasına rağmen, Türkiye, inanılmaz miktarlarda cari açık vermeye devam ediyor. (2020 yılında 40 milyar dolar) 

Vermeye de devam etme kararı var: 2021’de 24 milyar dolar. (son üç ayda gelen 16 milyar dolar sıcak paradan fazla) 

Dünyada yüksek faizi amaçlayan maceracı fonlar elbette var fakat normal şartlar altında kredi veren kuruluşlar, Türkiye gibi bir ülkeye, parasını sigortalatmadan kredi vermez, veren ihtiyatsızlara, maceracı denir.  

VARSAYALIM Kİ… 

Varsayalım ki Türkiye bir imkânsızı başardı ve 20 milyar dolar kredi buldu; ilaveten 40 milyar dolar da sıcak para girişi oldu; böylece uluslararası rezerv oranı da % 29 oldu, yeterli olur mu? 

Dış borçlarının GSYH’ya oranı %38 olan (Türkiye %59) fakat rezerv istatistikleri bize en yakın ülke Endonezya’nın bile, rezervlerinin dış borçlarına oranı %32’dir. Yani 60 milyar dolar ilave borç bulmak bile, kredibilite için yeterli değil. 

Değil çünkü bu 60 milyar dolarlık yeni borçla birlikte dış borçlar 495 milyar dolara yani dış borçların GSYH’ya oranı % 68’e yükselecek ve Arjantin dâhil dünyanın en kötü dış borç istatistikleri oluşacaktır. 

Bütün bu istatistiklere rağmen cari açık vermek, bir “öğrenilmiş çaresizlik” olgusu olarak adeta kanıksanmış maalesef, hem toplum hem hükümet hem de iktisatçılar tarafından. 

Dolar 8,50 TL iken ithal otomobil kuyruğu oluşturan bir toplumu dönüştürmek mümkün değildir. 

Sayın Ağbal’ın bildiklerini ve yaptıklarını gelip giden bütün TCMB başkanları biliyordu, hepsi de, açık veya örtük olarak parasal sıkılaştırma yapmaya çalıştılar, sonuçlar malum.  

Çare basit fakat ithalat lobisi, hem açgözlü ve çok güçlü. 

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (19)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.