Ben Kurtalan’da doğdum. Haydarpaşa’dan kalkan trenlerin güneydoğuda gittiği son istasyon.
Barış Manço’nun efsane müzik grubu “Kurtalan Ekspresi’ne adını veren ilçe. Küçüklüğümüzde Barış Manço’nun Kurtalan’lı olduğuna kesin olarak inanırdık ve çoğumuz için bir rol modeldi. Rahmetli Barış Manço inkâr etmesine rağmen biz onun Kurtalan’lı olduğundan emindik, hiç şüphe etmedik.
Kurtalan’ın bir diğer özelliği de Batman/Raman’da bulunan petrol kuyularının bazılarının bulunduğu bölgeydi.
At başına benzeyen ve topraktan tulumba mantığıyla petrolü borulara aktaran bu düzeneklerle ilgili çocukluğumuzda kalma pek çok hatıramız var. Çocuk aklımızla bunlar hakkında ürettiğimiz canavar efsaneleri ve masallarımız vardı. Fakat bu “atbaşı”larına yaklaşınca farkında olmadan üstümüze başımıza petrol artıkları veya yağlar yapışırdı. Bu efsanelerimizin yanı sıra annelerimizden yediğimiz dayak ve işittiğimizi azar gibi gerçeklerimiz de vardı.
Musul/Kerkük’ü kaybettikten sonra büyük umutlarla Raman bölgesinde petrol arama çalışmalarına başlayan Türkiye Amerikalı mühendislerin de yardımıyla 1947 yılında petrol bulur. Bu keşif çok büyük heyecan yaratır. Kaybedilen Kerkük’ün yerine ikame edilebilecek bir petrol sahası bulunduğuna inanılır.
1970’li yılların yaz aylarında Batman’a giderdim. O zaman Batman tel örgülerle ikiye ayrılmıştı. Biz de arkadaşlar arasında Berlin’den mülhem Batı Batman – Doğu Batman ayırımı yapardık. Batı Batman TPAO’nun sosyal tesislerinin bulunduğu bölgeydi ve orada çalışmayanların veya oturmayanların giremediği bir bölgeydi.
Yeşillikler içindeki bu bölge bizim gözümüzde cennet gibi bir yerdi. İçinde yüzme havuzu, futbol, voleybol ve basketbol sahaları vardı. Yaz aylarında maç yapmadıkları için Batman Petrolspor’un antrenmanlarını izlerdik ve bu bile çok büyük bir ayrıcalıktı. Tatil bitip okullar başlayınca arkadaşlarımı başıma toplar ve Batman Petrolspor’u bütün boyutlarıyla anlatırdım.
Burada edindiğim görgü sayesinde mahalledeki tüm maçlarda ortaya çıkan kural ihtilaflarında bilgime başvurulur ve otorite kabul edilirdim. Amatör futbol hakemliğimin kökenleri bu yıllara dayanır.
Buna ilaveten sinema ve tiyatro salonları, ne olduğunu tam bilmediğimiz geniş çimenler ve galiba golf sahası vardı. 1957 yılında Türkiye’den ayrılan Amerikalı mühendislerin kurdurduğu bir Amerikan şehri gibiydi.
Petrol demek zenginlik demekti.
Petrol bulunmadan önce bir köy olan Batman, petrol bulunduktan sonra, TPAO’da ve rafineride çalışanların maaşları ve sulu tarımın artmasıyla oluşan sermaye birikimleri sayesinde her geçen gün modern bir şehir olarak gelişiyordu. Nüfusu, bağlı olduğu Siirt’ten daha fazlaydı, nihayet il yapıldı. Şimdi 500.000 kişiye ulaşan merkez ilçe nüfusuyla her geçen gün büyüyen ve güzelleşen bir şehir olmaya devam ediyor.
Bölgede şimdiye kadar 210 milyon ton petrol rezervi tespit edilmiş ve bunun 165 milyon tonu çıkarılmış. Yaklaşık 45 milyon ton daha rezerv olduğu tahmin ediliyor. Bugünlerde, hala, günde 50.000 varil petrol çıkarılıyor.
Bugüne kadar çıkarılmış petrolün piyasa değeri bugünkü fiyatlarla yaklaşık olarak 52 milyar dolar ediyor.
Yurtiçinde tüketilen petrolün yaklaşık olarak %8’i bu bölgede üretiliyor.
Bütün aramalara ve çabalara rağmen, Türkiye, sadece 1990 -2000 yılları arasında 3,5 milyon ton/yıl üretime ulaşabildi ve 2000’li yıllarda üretim yine 3 milyon ton/ yıl’ın altına indi ve artırılamıyor.
Bu da bir taraftan hem komplo teorilerine zemin hazırladı hem de derin hayal kırıklığına yol açtı.
“GAZ BULDUK SIRA PETROLDE”
Karadeniz/Sakarya gaz arama sahasında bulunduğu açıklanan 320 milyar metre küp doğal gaz rezervi, müjdesi, Türkiye’nin yetmiş yıldır beklediği bir müjdeydi.
Velev ki rezerv 320 değil de 120 olsun, velev ki çıkarılması için 3 yıl yetmesin beş yıl gereksin, velev ki 65 milyar dolar değil 15 milyar dolar etsin, velev ki siyasetçiler bu işin cılkını çıkarıp bundan menfaat elde etmeye çalışsın; fark etmez.
Halk olarak beklenen bu müjdeye bütün kalbimizle inanmak istiyoruz, şimdilik.
Bırakın da sevinelim.