7 haziran seçim sonuçlarını seçmenin Ak Partiye verdiği mesajlar üzerinden okuduk, tartıştık.1 Kasım seçimlerini ise seçmenin bir bütün olarak muhalefete verdiği mesajlar üzerinden okuyacağız gözüküyor.
Kampanya yönetimi, istikrar talebi, ekonomik vaatlerin seçmen tercihine etkilerine ilaveten, Kürt seçmenin yönelimini etkileyen hususları konuşacağız.Kürt seçmenlerin tercihinin her iki seçimde de ana belirleyici unsur olduğunu söylemek abartı olmaz herhalde.Ak Partili 2 milyon Kürdün HDP'ye yönelimi 7 Haziran sonuçlarına damgasını vurmuştu.Bu tablo belki de ilk kez "muhafazakar/dindar Kürtlerin" siyasi taleplerini kategorik olarak ele alınıp tartışılmasını doğurdu.
Uludere'den Dolmabahçe'ye, Zerdüştlükten Kürtçe Kuran meali tartışmalarına, adaylardan süreç yönetimine kadar Kürt seçmenin tutumuna etki eden tüm konular çokça konuşuldu. Bu yönelimde esas itici gücün ise HDP'yi siyasi zeminde tutarak sorunun çözümünü siyasallaştırmak fikrinin olduğu tartışmasız kabul gördü.
Ak Parti bu başlıkları anlamaya çalıştı, tartıştı, hatalarını kabul etti ancak 1 Kasım kampanyasında bu hususlara dair "yeni bir şey söylemekten" de imtina etti. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında sonucu etkileyen en önemli tutum değişikliği, Davutoğlu ve Erdoğan'ın, konuşmalarında HDP/Demirtaş'a ayırdıkları zamanın azalması oldu.
7 Haziran'da HDP'ye giden yaklaşık 2 milyon oyun 1 milyonu "yeni bir şey söylemeyen" Ak Partiye geri dönüyorsa, o zaman 1 Kasım'da seçmenin HDP'ye ne dediğini ve neden dediğini anlamaya çalışmak gerekir.
Artan katılım ve seçmen sayısına rağmen oylardaki 3 puanlık düşüş, HDP'ye ilk kez oy veren seçmenin yarısının yani 1 milyon seçmenin sadece 4 ayda HDP'den uzaklaşması ne anlama geliyor?7 Haziran'da HDP'yi Meclis'e taşıma fikrinin yüksek ateşi, o zaman hangi tartışmaları örtmüştü? Bu seçimin belirleyici fikri ne oldu? Bu sorulara uzun analizlerle cevaplar aranacaktır şüphesiz. Biz konulara giriş babında değinmeye çalışacağız.
Seçmenin ilk hayalkırıklığı Çözüm Sürecinde ağırlığını arttıracağını umduğu HDP'nin, koalisyon ortağı olmayacağını ilan etmesiydi. Deprem etkisi yaratan ikinci olay ise KCK'nın ateşkesi sona erdirdiğinin ilanı idi.Siyaset güçlensin, Çözüm süreci tamamlansın diye verilen oylar birden bire yeni bir şiddet dalgasını ateşlemişti. Bu, seçmen için anlaşılmaz bir durumdu. Öyle ya "yine silahlar konuşacak bombalar patlayacak" ise %13 oy, 80 milletvekili ile verilen destek anlamsız mıydı ? Gereksiz miydi?"Ak Parti Dolmabahçe mutabakatını bozdu, bize oy verin süreci rayına oturtalım" diye toplanan oylar süreci bitirmek için mi kullanılacaktı? HDP, seçmeninin hukukunu korumakta niçin bu kadar yetersiz ve isteksizdi?Zihinleri kemiren sorular, eşleri çocuklarının yanında katledilen asker/polisler gibi izahı zor olaylarla beslendi.
Diğer yandan Hendek savaşları ile şehirlerin huzuru kaçırıldı.
Yüzbin nüfuslu ilçelerde ilan edilen Hendek savaşlarına katılımın bir kaç yüz kişiyle sınırlı kalmasını dahi okuyamadı örgüt ve bu politikasında ısrar etti. Bu ısrarla dayatılan çatışmalar bir iç göç dalgasını tetikledi. 90'larda köylerini kaybetmiş insanlar bu kez varoşlardaki gecekondularını terketmek zorunda kaldılar. Siviller iki ateş arasında kalarak hayatını kaybetti. Devrimci Halk Savaşı girişimi sadece o ilçelerde değil tüm bölgede esnafı ve günlük hayatı felç etti. 24 saatlik şehir yaşamları 10 saate düştü ve bu, insanlarda büyük bir huzursuzluk yarattı.Bu huzursuzluk o kadar büyük idi ki; eğer Ak Parti "yeni bir şey" söylemiş olsaydı belki de son seçimde kaptırdığı oyun tamamını geri alabilirdi.
Vatandaş çatışmalardan uzak durup, serhildan davetlerine katılmayarak "bu savaş benim savaşım değil" demişti zaten, şimdi sandıkta da bu savaşı reddetmiş oldu.
Tartışmalar, HDP'nin 7 Haziran başarısına rağmen siyasete fırsat vermeyen KCK kararları ve PKK saldırıları etrafında döndü ama bunu besleyen farklı konulara da değinmek gerekir.
- Mesela Türkiyelileşmeyi sadece Türk solu ile entegrasyon olarak anlayan kadrolar daha çok tartışılacaktır şimdi. 7 Haziran'da seçilen 80 milletvekili arasında; bir kısmı sadece 500 kişilik potansiyele sahip örgütler, federasyonlar, kolektiflerden toplamda 40'a yakın temsilci varken; kendi ifadeleri ile Kürt siyasi hareketinin kadrolarından sadece 18 kişinin olmasını kemikleşmiş HEP tabanı dahi sindiremedi.- Çözüm sürecini başlatan ve yürüten bir lideri; Kemalistlerle, Oslo'yu deşifre eden KCK davalarını yürüten paralel yapı ile birlikte "şeytanlaştırmayı" hiç anlayamadı ve hazmedemedi Kürtler.- Önce Erdoğan'ı sonra Barzani'yi hedef alan sert ve ölçüsüz söylemin dindar tabanın hiç hoşuna gitmediği aşikardı.- IŞİD aleyhtarı mücadelenin yüksek satın almasının şehvetine kapılıp, İslam dinini ve Aziz Peygamber'ini hedef alan söylemi şiddetle reddetti Kürtler.- Keza yerel ve global ölçekte Ak Parti karşıtı söylemin İslami kimliğini hedef almasından, HDP'nin de bu koroya katılmakta tereddüt etmemesinden rahatsız oldu Dindar Kürt seçmen.
Bu halde, biraz da aklı ve duyguları karışık bir ruh hali ile sandığa giden Kürtler, Ak Partiye gösterdiği kırmızıya çalan pembe kartı tekrar yeşile çalan bir sarı karta çevirdi. Böylelikle tıpkı 2009 seçimlerindeki gerilemeden sonra 2010 referandumundaki destekte olduğu gibi konjonktürel tutumlarını aşabileceğini/dönüştürebileceğini bir kez daha gösterdi.
HDP'yi tekrar Meclis'e göndererek te silaha, şiddete, teröre karşı siyaset talebini yeniledi. Siyaseti oyundan düşürmeyerek TBMM zeminini sorunların çözüm mercii olarak gördüğünü teyit etti. Böylelikle tarihin bir kırılma noktasında daha yüzlerini Ankara'ya dönmüş oldular.
Kobane'yi Suruç bildiler, Rojava gelişmelerini çoğunlukla büyük bir kaygı bazen de en az Irak'taki Bölgesel Kürdistan'a duydukları heyecan ve ilgi ile izlediler ama bunun Türkiye için bir kabusa dönüşmesini de kabul etmediler Kürtler.
Üstelik Kürtler bunu, 90 günü bulan çatışma ortamının yarattığı duygusal etkiye, oluşturulan dehşetli ve yıkıcı propagandaya rağmen yaptılar.
Bakalım hızla ve adeta kafadan daldıkları emanet oy tartışması ile HDP'nin insicamını bozan Kandil'deki PKK yöneticileri, seçmenle ilişkileri yönetmenin arazideki alan hakimiyetine benzemediğini görecek ve pozisyonunu buna göre yenileyebilecek mi?
Siyasi jargonla mesajı alacak mı?
7 Haziran seçim sonuçlarını sadece baskı/tehdit ile okuma hatasına düşen o dalganın sosyoloji ve psikolojisini okuyamayanlar oldu. 1 Kasım'ın da dinamikleri okunmazsa bu sonuçların tanıdığı fırsatlar heba edilir.
Kısaca Kürtler Kandil'e Van minut çekerken Ak Parti'ye yeni bir zemin açtılar.
Ak Parti'ye tekrar tek başına iktidar vizesi vererek; sessiz devrimin tamamlanmasını arzu ettiler. HDP'yi Meclise göndererek çözümün parçası ol, birlikte çöz dediler.
Top şimdi Ak Parti'de, Hükümet'te.
Ak Parti Çözüm Sürecini yeni bir ruhla ve hatalarından ders alarak ele alacak, Yeni Anayasa yaparak, bireysel ve idari reformları tamamlayarak Kürtleri yeniden ve çoğunlukla kazanma fırsatını değerlendirecektir muhtemelen.
Başbakan Ahmet Davutoğlu bu satırlar yazıldıktan hemen sonra yaptığı geleneksel balkon konuşmasında bu iki konuya özel olarak değinerek yeni durumu değerlendireceklerine dair güçlü bir mesaj vermiş oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yaptığı yazılı açıklama ile seçimlerin ilk ve en önemli sonucunun Kürtlerin silah, şiddet, terör ve örgüt ile arasına koyduğu mesafe olduğunu belirtti.
Kimbilir, 7 Haziran ve 1 Kasım sonuçları; Kürtlerin bazen %70'e varan desteğini özel olarak adlandırmayan yorumlamayan Ak Parti için yeni bir siyasi okumaya ve buna uygun politikalar üretmeye vesile olur belki.
Kürtler Kandil'e "Van Minut", AK Parti'ye "Yola Devam" dedi!
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.