Almaz Seidov Sakarya’da öğrenci. Türkmenistan’dan kalkmış gelmiş ve bir başka Türkmen elinde tahsiline devam etmiş. Daha batıda ve daha müreffeh bir ülkede mesleğinde ilerleme şansı bulmak için belki de...
Türkiye gençliği de daha batıya boşuna gitmiyor elbette. Bilgi ve teknolojiyi kullanabilecekleri, sınırlarını zorlayabilecekleri, kendilerini aşacakları iklimlerde dolaşıp kendisine, ailesine ve şüphesiz ülkesine yararlı olmaya çalışıyorlar. Ülkelerinde zaman zaman nefes almak bile güçleşiyor diye kimse sevdasını kaybetmiyor. Ancak özgürlük başka bir şey… O hiçbir şeye benzemez.
Kurucuları, hızlı mesajlaşmanın ve fotoğraf gönderiminin ortamını hazırlamışlar; üç büyükler arasına girmeye hamletmişler, kelime cambazlığı yapıp ‘insta-gram’ oluşturmuşlar ama güvenliği biraz ihmal etmişler, kimse de fark etmemiş, meşhur instagram açık vermiş. Almaz bunu keşfetmiş, iyi niyetli olduğu için hem kullanıcıları hem de instagramı uyarmış; instagram da Almaz’a teşekkür edip on bin dolar ödül göndermiş.
Almaz gibi çok gencimiz var. Önlerine imkân konulsa, ilim ve teknolojinin fırsatlarından yararlanabilseler, ar-ge çalışmaları ‘Plan Bütçe’de hoş bir seda olmaktan çıkıp genç araştırmacıların zekâlarına oyun alanı olsa neler olmaz?
Türkiye sınırlarını zorluyor ve zorlarken de birçok fırsatı kaçırıyor.
Bir kere sıklıkla darbelere maruz kalıyor. İki; darbelere açık kapı bırakan kötü yönetimler sergiliyor. Üçüncüsü; siyaset, medya, iş dünyası gibi ‘devlet yönetişimi’ne tesirli alanlar maalesef bir takım bölgesel ve küresel güçlerin kolayca hükmedebileceği oynaklığı sergiliyor.
İlk bilgisayarı TEK(Türkiye Elektrik Kurumu)’nda görmüştüm. Bir salon dolusu dolaplar… İnterneti Agris ve Caris’te kullandık, Dünya Gıda Örgütü ile… Sonra dizgi yaptığımız siyah beyaz küçük ekran Macintosh’lar. Sonra malum gelişme. Bilgisayarların küçüklü büyüklü çeşitleri, cep telefonlarına sığan zengin ortamlar…
Siber güvenlik işte tam da bu dönemde önem arz etmeğe başladı. Bu teknoloji iyiydi hoştu da kişi ve kurumların içini dışını saydamlaştırabiliyor, güvenliklerini tehdit için de ortam yaratabiliyordu. O yüzden resmî, özel her kurum siber güvenliğe meyletmeğe başladı.
İşte Tolga da Antalya’dan gelmiş memleket sevdalısı, heyecanlı, atılımcı, inançlı bir ülkücü olarak bu siber güvenliğin ne kadar önemli bir konu olduğu noktasında kurumları aydınlatmamız gerektiğini söyleyen cevval bir genç.
Ve kardeşiyle kurduğu firma ile bu konuda yoğunlaştı, Türkiye’nin birçok resmi kurumunun siber güvenliğini sağladı. Bu arada da Türk siyaseti, devlet yönetişimi; istihbaratıyla, ordusuyla, polis teşkilatı ve handiyse ağırlıklı olarak adliye teşkilatıyla iki koyun güdemeyecek bir vaizin oyun alanı haline gelmeğe başlamıştı. CIA’ya okullarını açan bu sözde himmet örgütü bir yandan yerli ve milli bir yandan küresel ne varsa iğdiş edip karanlık emellerine alet etmişti bile… Avrasyacılık da, millicilik de, dindarlık da, ilim ve teknoloji de, AB ile uyum da, Amerika zaten çantada keklik her ne varsa gündemde “Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri” diyerek konuşmasına başlayan politikacının, belediye başkanının, gazetecinin, profesörün, yüksek hâkimin, Zekeriya Özlerin tekelindeydi. Keza medya, her türlü ar-ge, siber güvenlik işleri ve daha aklınıza gelebilecek her sektörde, turizmde bile cemaatin dühulü söz konusuydu. “O devirde kurban derisini cemaatlere kaptırmayan kaç kişi vardı?” diye de sorabilirsiniz.
Elbette ki meyveli ağa taşlanır. Elbette ki böylesine cevval bir genci kimse kaptırmak istemez. Örgütün de Tolga gibi bir cevheri ele geçirmek için ne haltlar yediğini biliyorum. Ama Yargıtay’ın da nihai kararında olduğu gibi devlet sırlarını örgütten nasıl sakladığı ortaya çıktı ve Tolga beraat etti. Tolga ile yıllar sonra karşılaştık. Bütün bu evreleri sordum. Tuskon’a ya da diğer benzeri örgütlere üye olmadığı için Fetö’nün kontrolündeki kuruluşlardan ihale alamadığı gibi sunum dahi yaptırmamışlar.
“Beni yurt dışında da engellediler. Münih Üniversitesi Teknoloji kentinde Avrupa Merkezimizi açacaktık. Alman yetkililer yardımcı olduğu halde bunlar her türlü zorluğu çıkardılar. Ben bunlara kurban derisi bile vermedim. Dubai’de de karşıma çıktılar. Aleyhimde yayın yapan Samanyolu TV ve Taraf gazetelerini mahkemeye verdim ve tazminata mahkûm ettirdim. Natek 12 yıl boyunca siber güvenlik alanında millî ürünler geliştirmiş, bu alanda sadece ülkemizde değil, bütün İslâm âleminde arge çalışmaları yürütmüş tek firmadır. ABD ve Rusya’nın ne kadar ileri oldukları bilinmektedir. Yarıştan vazgeçemeyiz. Mesela bizim keskin nişancı tespit sistemi projemiz Kenes uygulansa idi, Fetö engeline takılmasa idi keskin nişancı mermisiyle şehit olan vatan evlatları görevlerinin başında olacaklardı.”
15 Temmuz, hatta 17-25 Aralık sonrası Fetö yapılanmasının Fetö-Pdy irtibatlarını tespitte de destek sağladığını iddia eden Erpolat, log kayıtlarını ilgili makamlara iletmiş.
1961’deki ikinci darbede de Kuleli ve Harp Okulundaki vatan evlatlarını kandıran darbeci idam edilmiş ama okuldan atılan bütün öğrencilere devlet o zaman sahip çıkmıştı. Şimdi onurlu bir devlete düşen, çıbanbaşını yok edip masumlarla barışmaktır.
Sözün özü, Türkiye korku ve içgüdü asrını geride bırakıp sadece bir cemaatle değil bütün benzer tek adam otoritesine kapı aralayan, iradesini başkasına kaptıran metodlardan uzaklaşmalıdır. Özgürlüğe ve bireyin iradesine dayanmayan hiçbir adalet ve kalkınma projesi, milliyetçilik, büyük birlik, iyilik, ya da cumhuriyetçilik layık-ı veçhile insanlığın gelişmesine ve Hakkın tecellisine imkân vermez.