ABD Kudüs Gücü Komutanı efsanevî Kasım Süleymani’yi ortadan kaldırdı. Haşdi Şabi’nin ikinci adamı el Mühendis de onunla birlikte öldürülenler arasında.
Kasım Süleymani’nin yerine Kudüs Gücü komutanı olarak atanan kişi de hemen belli oldu. Tuğgeneral İsmail Gani, Süleymani’nin yerine geçti.
Dikkat ettiniz mi, bizim coğrafyada terör örgütlerinin liderleri hiç de gizli saklı değil.
Haşdi Şabi ABD tarafından terör örgütü ilan edildi. Haşdi Şabi’nin şefleri dünya kamuoyunca biliniyor. Bırakınız Haşdi Şabi’yi PKK’nın, YPG’nin de bütün şefleri ma’lum. DAEŞ’in, Hizbullah’ın, bütün terör örgütleri olarak yaftalanan ve şiddeti araç hatta amaç haline getirenlerin bilcümlesi âşikâr… Ortadoğu’daki örgüt şeflerinin adları bilindiği gibi, bu adamlar ne içer ne yer, o da biliniyor.
ABD istediği anda bu liderleri keklik gibi avlıyor. İstihbarat örgütlerinin ayrıca hangisiyle nasıl bir irtibat içerisinde olduğunu da Ortadoğu’nun halkları asla bilemiyor.
Fakat siz ABD tarafından işlenen suikastların kim ve kimler tarafından bizzat yapıldığını biliyor musunuz?
Biz daha DEAŞ mi, DAEŞ mi, İŞİD mi diye ne diyeceğimizi bile kestiremezken, adını koymakta zorlandığımız bu örgütün içinde kimler var, CIA ve MOSSAD hangileriyle temasta, parasal kaynakları nasıl tedarik ediliyor; küresel aklın ve yönetim merkezinin tamamen bilgisi dâhilinde değil miydi?
Terör örgütü ilan ettiğiniz bilcümle yapılanmaların merkezi karargâhını lideriyle birlikte ABD içinde ve/veya başka yerde berhava ettiğiniz gün bu küresel akıl ve merkezle mücadelede eşdeğer bir noktaya varmış olabilirsiniz.
Ülkeler şaşkınlıkla izlediğimiz biçimde vekâlet savaşlarını âdeta normal bir şeymiş gibi benimsemişe benziyorlar.
Bunda batılı sözde demokrasilerin de herhangi bir şikâyetine doğrusu rastlamadık. Yahut da şikâyet, çok cılız birkaç sesten ibaret...
Şöyle bir yakın geçmişi kısaca gözden geçirecek olursak;
Otuz yılı aşkın bir zaman önce küresel akıl, fundamentalist kavramını ortaya attı ve Komünizm tehdidinin yerine ikame olacak olan İslâm tehdidini önce tâyin ve kabul etti, sonra da pivot seçti.
Hedef tahtasına da koyacaklarını bir güzel işledi.
Fundamentalizm söylemleri ile ikiye bölünen İslâm dünyasındaki siyaset oluşturma mekanizmalarının tümü, bu zihinsel çözümlemenin ardından matematiksel çözümleme ve uygulama ile radikal İslâm – ılıman İslâm kurgusuna alet oldu.
Afganistan’da Sovyet işgaline karşı ABD ile işbirliği yapan mücâhid gruplar masum bir vatanseverlik kavramı etrafında haklı birer mukavemet örgütler olarak bilinirken giderek Taliban adında bir terör örgütünün kalıpları arasına sıkıştılar.
Irak işgalinden sonra küresel akıl kuzeyde bir etnik bölgesel yapılanma öngörürken Türkiye içerde bir çözüm süreci yaşamaya çalışıyordu. Kuzey Irak yapılanması de-facto olarak dayatılırken merkezi siyasette de Şia siyasetleri, Sünni Arapları hem vatanlarından, hem devletlerinden eder hale getirdi. İran desteğinde şii hareketler Irak’ta güçlenmeye başladı. Araplar ister istemez IŞİD’e kapı aralayan bir Arap milliyetçiliğine evrildiler. Daha da ötesi yitirdiklerini devletsiz, siyasetler üstü bir eylem pratiği ile bulacaklarını sandılar.
Bu potansiyelin de küresel aklın ve istihbaratlarının kontrolüne girmemesi imkânsızdı. Nitekim batılı istihbaratların neredeyse tamamının DEAŞ’ta etkin ajanlarının bulunduğu kısa sürede anlaşıldı. Bu kanlı terör örgütü, batılı operasyonel istihbarat hevesine ve vekâlet savaşlarına müthiş fırsatlar ve bahaneler oluşturdu.
Suriye’de de bu plan tuttu.
Gerçekte İngiliz – Yahudi aklının ürünü olan İkinci İsrail yani Kürdistan planı çok maliyetli ve çok örgütlü bir vekâlet savaşlarının bu mıntakada yerleşmesine sebep oldu. BOP ile küresel akıl, Ortadoğu’da hem elli yılı bulacak bir de-stabilizasyon ortamı hazırlamış oldu, hem de kendisini bölgeden kovacak ne kadar alternatif düşünce; sosyal, etnik, kültürel dinamizm varsa iğdiş edip onları alternatif olmaktan çıkaran bir vekalet savaşlarını sürdürülebilir kıldı.
Biz bu planları yapanların kimliklerini bilmiyoruz. Açıkça terörü kullanan bu batılılar kim, müşahhas olarak bilen var mı?
Ama onlar, onlarca terör örgütü tayin ettikleri bu coğrafyada istedikleri gibi düğmeye basabiliyorlar.