Porta San Paola’yı ziyaretinden sonra Via Ostiense caddesinden yürürken bir zamanların Roma İmparatorluğunu düşledi. Pax Romana hakkında okuduklarını hatırladı. Böyle bir şey tekrar mümkün olabilir miydi? La Villetta’daki davete geç kalmamıştı. İtalyan lokantası gibisi var mıydı? “Bir güzel ziyafet çekeceğim bugün” dedi Semra Tayanç. Almanya adına FAO’daki toplantıya davet edilmişti. Gıdalardaki katkı oranlarının azaltılması komisyonunda görev yapıyordu.
La Villetta’dan çıkınca Via Ostiense’den merkez binaya ulaşabileceğini telefonundaki Google Earth’ten keşfetmişti. “Yürüyerek çeyrek saat kadar ancak sürer” diye düşündü.
İsminin bulunduğu masaya yaklaştı. Servis açılmıştı ve her işlemeli servis tabağının yanında Caprese salata bulunuyordu.
Hoş beşten sonra servis başladı ve çeşit çeşit İtalyan yemekleri konuklara sunuldu.
“Ekmeği çok azalttım, evet sadece parmak kadar alıyorum” dedi Sergio Mattarella. Sergio, FAO’nun İtalyan sorumlularının başında gelen bir isimdi.
FAO Genel Direktörü Qu Dongyu, “ben ekmek kullanmazdım zaten ama burada her birinin tadına bakmadan geçemiyorum, elimde değil” dedi.
Ne yoktu ki sofrada? Caponata, Ravioli, Risotto, Tortollini, Bruschetta, Lazanya, Gnocchi, Stramboli, Pansotti, Tiramisu ve çeşitli meyveli, hamurlu tatlılar…
İtalyan direktör Jose Graziano da Silva ise Bruschetta’nın üstünü ısırıp altındaki ekmek dilimini bırakarak: “tatlılara yer bırakmak lâzım” diyerek sohbete katıldı.
Qu Dongyu, İtalyan sanatçı Pierro’yu bu yılki Gıda Gününün konusunu çok iyi afişlediği için tebrik etti.
Pierro, “lütfen stüdyomu teşrif ederseniz, o tek afişi çıkarmak için yaptığım yüzlerce afiş denememi size göstermek isterim sayın şansölye” diyerek kartvizitini genel sekretere uzattı.
Yemek uzun sürmüştü, ardından çeşitli şarapların tadına bakıldı, bir hayli sohbetten sonra lokantanın önüne çıkıldı. Zira öğleden sonra oturumuna yarım saat kadar bir zaman kalmıştı. Önemli konukları FAO merkezine götürecek İngiliz Rolls Royce limuzin kapıda bekliyordu. Birkaç Mersedes, Audi, Alfa Romeo arkasına dizilmişti.
Araçlar çalışıp konuklardan bazılarını aldıktan sonra hareket ettiler. Kimi delege, “zaten yakın buraya merkez” diyerek yürümeyi tercih etti.
FAO Merkezinden o gün akşam tam sekiz ton ekmek artığı çöpe gitti. Her gün koca binadan çöpe giden yemeğin ve ekmeğin haddi hesabı yoktu.
1945 yılından beri Dünya Gıda Örgütü 16 Ekim’i Dünya Gıda Günü olarak kutluyor.
Benim de dahil olduğum birçok toplantı, seminer, sergi düzenlendi yıllarca… Birçok filmler hazırlandı… Filmler, afişler, broşürler, lifletler, kitapçıklar, kitaplar…
“Bir Yanda Açlık, Öbür Yanda Oburluk!”
“Açlığa Son!”
“Herkes İçin Gıda Güvenliği”
“İklim Değişikliği ve Yeterli Gıda”
Açlığın Önlenmesi ve Gıda Güvencesinin Sağlanması”
***
2019 yılının Dünya Gıda Günü konusu biraz uzun bir başlık: ‘Eylemlerimiz Geleceğimizdir. Sağlıklı Beslenme İle Açlığa Son Verilmiş Bir Dünya”
Eylemlerimiz geleceğimizdir, evet!
Değişen bir şey yok yani…
Son çeyrek asırdır hep aynı şey!
Beklenen, ümit ettiğimiz o herkese gıda güvencesi ve açlığın ortadan kaldırıldığı bir dünya ne yazık ki hâlâ hayâl…
Açlık dünden daha küresel bir tehdit olarak insanlığın en büyük imtihanı… 100 milyondan fazla insan açlık çekiyor ya da gıda güvencesinden yoksun.
Hâlâ silahlanmaya ayrılan payın binde biri açlıkla mücadeleye harcansa yeryüzünde tek bir aç insan kalmaz.
2 trilyon doların silahlanmaya ayrıldığı, emperyalizmin fakir halkların yaşadığı bölgeleri bitmeyen sömürgeci zihniyetleriyle sömürmeye devam etmeleri FAO’nun toplantılarını, gösteri ötesine taşımıyor hayfa ki…
Açlığın kürenin yarısından fazlasını kuşatması, oburluğun ise daha az ama daha hırslı insanların yaşadığı bölgede olması medeniyetimiz adına yüz kızartıcı bir durum değil mi?
Biz kendimizi o tek dişi kalmış medeniyetten müstağni farz edebilir miyiz?
DÖRTLÜK
Aşkın mezhebinde aşk da yok olur
Her zerren onda hiç, her hiç çok olur
Sen onda olursun, o da artık sen
Hiç aç, açık kalmaz, herkes tok olur