Duası kabul olunan cami

Lütfü Şahsuvaroğlu

Ayasofya, CAMİ-MÜZE statüsünden MÜZE-CAMİ’ye evrildiğinden itibaren ilk Cuma namazının nasıl kılınacağı, imamın kim olacağı, VİP salonuna kimlerin alınacağı tartışıldıktan sonra nihayet dün Protokol Cuması ile “Ayasofya yeniden fethedildi."

Ama fetihte hasbelkader katkısı bulunanlar bile ma’şerî bir vicdanın mümessili olmanın hazzını yaşamadılar. Beklendiği kadar aksülamel bulmadı açılış. Bin beş yüz kişi davet edilmiş ilk Cuma namazına. Acaba sosyal mesafe kuralına uyuldu mu, uyulmadı mı diye endişe etmenin lüzumu var mı? Şüphesiz mâsum bir milletin kalbi oradaydı. Davetliler o günün hâtırasını yaşatacaklar, şüphesiz ki ilk hızlı trene binenlerin hepsi davet edilmemiş olduğundan protokolün bir kısmı “camiye davet, davetiye ile değil ezanla olur” diye mırıldanacaklardır.

Padişahlar tıpkı eski Türk hakanları gibi Tanrı’nın yeryüzündeki kılıcı olma vasıflarını taşırlar. Bunun şuuru ve bilgisine, kararlılık ve yetisine sahip olmak için de çalışırlar. Padişahın kulları, padişaha hizmet etseler de gerçeği anlatırken bazen lafı eğip bükmezler.

Evliyâ Çelebi meşhur Seyahatname adlı eserine başlarken bir rüya gördüğünü ve orada ‘duası kabul olunan bir camide Cuma Namazı kıldığını Peygamber Efendimizin de hutbede’ olduğunu aktarır. Yanındaki şahıs “git şefahat dile!” deyince o da heyecanla Peygamberimize “Seyahat Ya Resulullah” diyerek ilhamını anlatır. Evliyâ merhum, 1. Ahmed gibi bir sultan zamanından 1685 yılına yani 2. Viyana Kuşatmasına yani 4. Mehmed devrine kadar seyahat eder durur. Savaşlara kervanlara katılır. Gezdiği her yeri de bir güzel anlatır. Güçlü kudretli padişahlar görmüştür. 4. Murad mesela… Sonra 1. Mustafa ve Deli İbrahim gibi problemli padişahlar da görmüştür. Kolay değildir yani kelleyi korumak!

Nef’î ki Genç Osman ve 4. Murat için ‘Şehsuvar’ namlı pek çok şiir yazmıştır. Gel gör ki arkadaşı 4. Murat hükmüyle kellesini vermiştir.

Evliyâ, Seyahatname’ye başlarken neden ‘duası kabul olunan cami’ dedi, diyebildi o zaman? Fatih Camii var, Süleymaniye Camii de var, inşaat halindeki Sultanahmet de…

Bunlar büyük selâtin camileri…

Ayasofya da var.

Cami-i kebir…

O da selâtin camii…

O halde DUASI KABUL OLUNAN CAMİ ne demek?

İşte o cami, fetihten önceki imanlı millet mistiklerinin, alperen ve dervişgazilerin, ta Horasan’da atılan mayanın erdemlilerinin namaz kılıp ma’şerî dua ile ortak bir şuur ve imanla fethi dileyen nesillerin kıyama durduğu, rükûya eğildiği, alnını dayadığı mübârek bir cami.

Evliyâ neden Ayasofya, ya da Fatih, ya da Süleymaniye yahut Sultanahmet demedi de surların dışındaki o küçük camiyi duası kabul olunan cami olarak tarif etti.

Oradaki cemaatin ortak şuur ve Îmânı caminin elbette ki hacminden ve kütlesinden çok daha kıymetli olsa gerektir.

Evliyâ’nın bu tarifinden padişahların alınmış olması düşünülebilir mi?

Bilemiyoruz.

Fakat eser ortada ve asırlardır sadece bizde değil, bütün dünyada okunan en önemli eserlerden…

Şimdi Ayasofya’da Cuma namazı kılmanın hazzını yaşayanlar var.

Ben defalarca kıldım.

Belki o heyecanı ilk defa tadanlar olacaktır.

Turistler de memnun, çünkü artık müze için ödedikleri parayı ödemeyecekler.

Davalı taraf yani Cumhurbaşkanlığı Danıştay’a verdiği savunmasında davanın reddini talep etmiş. Sayın Erdoğan da geçen yıl “ben bu oyuna gelmem, gidin Sultanahmet’i doldurun!” mealinde açıklamalar yapmıştı. Ama Danıştay kararı ile Ayasofya’da ibadet yeri genişletilecek ve cami tabiri öne çıkacak. Gerçi dışta İngilizce ve Arapça metinler arasında birbirine zıt açıklamalarımız oldu ama olsun.

Burada asıl ödül –bir ödül varsa- İsmail Kandemir’indir.

İsmail Kandemir Bursa’dan kalkıp Ankara’ya geldiğinden çeyrek asrı aşkın zaman geçti. Muhtemelen ben de Yazarlar Birliği Başkanı ve Yayın Dairesi Başkanı idim. Elinde üç beş dosya vardı. Atatürk’ün imzasının patates baskılı imza olduğunu ileri sürüyor, Ayasofya ile ilgili ne kadar doküman varsa devlet yetkililerine gösteriyordu. Ben de Vakıflar Genel Müdürlüğü ve benden sonra Yazarlar Birliği Başkanlığı yapan Vakıflar konusunda eseri ve deneyimi olan Nazif Öztürk’le tanıştırmıştım. İsmail Bey çok iddialı idi… Hazırladığı kitabın tertibinde de hasbelkader yardımcı olmuştuk.

Sonunda iddiasının izinden gitti. Asla vazgeçmedi ve başardı.

Başarı onundur. Danıştay ve diğerleri ikincildir.

İsmail Bey ilk Cuma namazına davet edildi mi bilmiyorum ama bence imamın hemen arkasında yer almalıydı.

Pekâlâ protokol camiinde dualar kabul olunur mu?

Bunu benim bilmem imkânsız. Evliyâ Çelebi bugün yaşasa bir şeyler söylerdi muhtemelen.

Ama bu kutlu gün, ekonomik krizleri, siyasal krizleri, komşularımız ve bütün dünya ile yaşadığımız problemleri ortadan kaldıracak bir gayret ve azme yerini bırakır mı?

Yani bu ilk Cuma Namazından sonra ‘fetih ruhu’* canlanır mı? Sezai Beyin pek sıklıkla vurguladığı Diriliş nesli, o kutlu mabetlerde ortak bir duaya, kubbelerini dolduracak bir aşk iradesine milleti, ümmeti, insanlığı kavuşturur mu?

(*)Fetih Ruhu, 70’li yılların ortasında 1111.ci teşkilatımızı açtığımız gün bastığımız bir derginin adı olup daha yirmi yaşımızda bile ‘Ayasofya Cami Olsun’ saçmalığını yapmayıp ‘ibadete açılsın’ sloganı ile meseleye nasıl sağlıklı yaklaştığımızı gösterir. Nitekim sonraki yıllarda ibadete bir bölümü açıldı, içinde Kur’an okunmağa başlandı. Babamın can dostu eski Kültür Bakanımız Tevfik Koraltan’ın çok emeği var. Gazetemizin internet sayfasında işbu derginin sayfalarını görebilirsiniz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (17)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.