Koronavirüs ile ilgili olarak bütün dünya, benzeri görülmemiş bir mücadele içindeyken; insanlık, hayatın idamesi için çaba gösterirken, iç çekişmeler bazı ülkeleri trajikomik duruma sokuyor.
Ne yazık ki, ülkemizde de bu absürd hallerden statü kazanma yahut statülerini muhafaza etme peşinde birçok gayretkeşliklere şahit oluyoruz.
İktidar cephesinde de, muhalefet cephesinde de bu saçmalıklar mevzubahis…
Hâlbuki iktidarıyla muhalefetiyle yüzyılın en büyük âfetiyle mücadelede gerçekten daha öncesinde görülmemiş bir işbirliğine hatta evrensel bir yeni açılıma ihtiyaç var. Neredeyse yüzyılların alametifarikası ideolojiler, dâvâlar, kabuller külliyen eskidi. Mevlana’nın dediği gibi “şimdi yeni şeyler söylemek lâzım cancağazım” demidir.
Toplu konutlar, toplu taşım araçları, megakentler, twinsler, towerslar, AVM’ler, plazalar hep salgının yayılma hızını artıran ortamlardır. Alışageldiğimiz kalkınma politikaları da tamamen tarihin çöplüğünde yerini alacak, artık habitatı bozmayan, doğal hayata uyumlu çözümlemeler dışında eski gevezeliklere pirim verilmeyecektir.
Sadece kendi ülkesi adına değil, bütün dünya için ‘yeni fikirler’ peşinde olmak varken eski lüzumsuz çekişmelerden medet umanlar yarınların tarih muhasebesinden nasıl sıyrılacaklar?
Hele hele bu süreçte bir takım ‘darbe söylentileri’ni didikleyerek gündemi değiştirme hevesleri, abesle iştigalin ötesinde derin bir sapkınlıktır.
Bunda da yine hem iktidar cephesinde hem muhalefet cephesinde echel ve ebleh lakırdılara tesadüf ediyoruz ma’teessüf…
Darbe lakırdıları, bana göre, cemiyetimizin belleğinde bulunan bir hikâyeyi hatırlatıyor yalnızca; ‘Yalancı Çobanın Hikâyesi’ni:
Boğazın incisidir Hasip Paşa Yalısı
Köy seçer, sürü seçer çobanın havalısı
Bizim köy çoban seçmiş bir havalı çobanı
Çobanın hal ve tavrı andırsa da yabanı
Çoban köye yaban ya, her geçen gün sıkılmış
Hissedermiş bu köye, kendisini tıkılmış
Otlağa her çıkanda çıkarırmış vaveyla
Sesinden titrer imiş neredeyse tüm yayla
“Koşun koşun köylüler! Kurt saldırdı sürüye!”
Bağırırmış bazı gün eğlence olsun diye
Köylüler koşup bakar yoktur kurttan bir eser
Çoban da eğlenirmiş bir kenarda güleser
Heyecanla her sefer silahını yanına
Alan köylü aldanmış çobanın yalanına
Çobanın havalısı pek sevmiş bu oyunu
Hem köylüyü gezdirmiş, hem onun koyununu
Bir gün gerçekten bir kurt dalıvermiş sürüye
Aşkla bağırmış çoban “koşun köylüler” diye
Köylü sanmış çobanın eğlencedir maksadı
Fakat çobanın şansı bu sefer tam aksadı
Köylü gelene kadar kurt sürüyü dağıtmış
Hayli koyun yiyerek yüreğini soğutmuş
Bendeki aksi budur dildeki pelesengin
Hep tekrarı edilen darbe söylentisinin
Bence eskimiş çekişmeleri, gerginliklere dayalı siyasetleri, darbe söylemleri gölgesinde statü kapma yarışlarını bir kenara bırakmak yetmez; NORMALE DÖNME adına bütün bugünkü kirliliklerin müsebbibi çarpık kentleşme ve sanayileşmeyi, İngiliz – Yahudi aklının ürettiği hadnaşinas sapkınlıkları terk etmek ve çevreye duyarlı yepyeni bir insanî huzur ve kanaat iklimi inşa etmek vaktidir.
Lâkin kendini İslâm sayanlarda ‘Batının Çöküşü’ ezberlerinin dışında zerre-i miskal teceddüt emaresi göremiyoruz. Onlar için de NORMAL: merhamet, samimiyet, mesuliyet, hürmet, hikmet ve aşktan nasipsiz eskinin tamahkâr, hadnaşinas, hırçın, klientalist obskürantist, vahşi, korkak ve bencil vasıflarıyla nümayan beton ve demirin soğuk yüzünden ibarettir.