Güzel Müslüman olma”nın öteki ucunda olumsuzluklar var. “Güzel Müslüman olma” vurgusu, aslında olumsuzlukların gündeme getirdiği bir arayıştır.
Aslında İslam güzeldir ve kendisiyle buluşan insanı güzelleştirir.
Ne demek güzelleştirir?
Bir “insanlık kalitesi” inşa eder buluştuğu insanda.
İnsanı arındırır. İnsanın negatif potansiyellerini terbiye eder.
Ama otomat bir varlık oluşturmaz İslam.
İnsanın gel – gitleri her zaman olur. İslam dairesi içine girdikten sonra da olur.
Onun için İslam insandan, sürekli bir teyakkuz hali ister. Bir duyarlılık. Müslümanlığının bilincinde olma durumu.
İşte hem İslam dairesinde görünüp hem de negatiflerle yüklü insanların çoğaldığı bir toplumsal iklimde, “Güzel Müslüman arayışı” kaçınılmaz hale geliyor.
Diyelim genç insanlar, İslam’ın nasıl bir insan inşa ettiğini nasıl öğrenecekler?
Din Kültürü Ahlak Bilgisi derslerinden mi, yani kitaplardan mı?
Kitaplardaki bilgilerin çevresinde yaşayan insanlarda nasıl bir kişilik oluşturduğuna bakmayacaklar mı? Baktıklarında kitabi bilgilerle çevresindeki insanların bütünleşmemesi nasıl bir çelişki doğurur genç zihinlerde?
Bir araştırma yansıdı medyaya. İslam’ın sunduğu insani değerlerle farklı toplumların hangi ölçüde buluştuğunu ortaya koyan araştırma… Diyelim o değerler Yeni Zelanda’da daha çok, şu veya bu İslam ülkesinde daha az gözüküyorsa, İslam toplumlarının İslam’la ilişkisinde bir sorun var demektir.
İslam evrensel bir din. Yani çağrısı tüm insanlığa. Yani kendi ülkelerimizdeki gençler İslam’ı nasıl, kimden, hangi örnekten öğrenecek sorusu kadar, tüm insanlar İslam’ı nasıl öğrenecekler sorusu da önemli. Bir Yeni Zelanda’ya bir de falanca İslam ülkesine baktığında ne diyecek dünya gençliği?
İslam’ı yaşadıkça güzelleşiriz, hayatımızda İslam azaldıkça da kişilik değerimiz aşınır, düşer.
Ben hep derim, Rasulullah’ın yanına yakışır Müslüman olmaya çalışmak lazım. Kur’an ile hayat bulan insan.