Kişilik diyetinde en önemli sınav mal ile ilişki sınavıdır.
Bedenini Yaratan’ın verdiği hayat çerçevesine oturtmak için gayret sarfettin, şimdi “O’nun verdiği rızık”tan, O’nun işaret ettiği sarf alanına imkan taşıyacaksın. Burada en önemli husus, senin, mal-mülkten kopup, Yaratan’a yönelme kıvamı kazanmandır. Yoksa Yaratan, sana verdiği gibi cümle âleme verebilir. Çünkü senin de herhangi bir şeyin yoktu, başkalarının da... Hatta sen de yoktun, başkaları da... Seni ve başkalarını yaratan, sana ve başkalarına imkan veren veya vermeyen, seni “Allah için verebilmek”le sınıyor, bir başkasını “Yokluktan Allah’a gidebilmek”le sınıyor. Varlıktan Allah’a gidebilmek mi zor, yokluktan gidebilmek mi? Kimbilir?
Ama var olandan verebilmek de bir kalbi antreman işi... Diyetle bunu da kazanmamız lâzım.
Zekat ve sadaka...
Keşke her güne bir sadakamız düşse...
Keşke 30 gün süreyle her gün, küçücük ikramlarla bile olsa, bir fukaranın kalbini ışıtabilsek...
Kendi kalbimiz ne kadar ışırdı kimbilir!
Ama eğer geçen 10, 20 günümüz bize kalbi anlamda bir şeyler kazandırmışsa, artık, malımız içindeki fukara hakkını, hakkıyla ayırma zamanı gelmiş demektir.
Koy önüne bütün mali imkanını ve Yaratan seni görüyormuş gibi bir hesaplama yap. İçini ferah tut. İçinden hiçbir yanlış hesap geçirme. Veren’in cömertliğini unutma. Bütün bunların sana Rızık olarak verildiğini unutma. Asla karunlaşma. İçinde Karun’un kalb karanlığnıdan en küçük bir kırıntı barındırma. Tabib-i Kulubumuz, bu günlerde, esen rüzgar kadar cömert olurmuş. Ona bak. Onu düşün. Onun gibi olmaya çalış. Bu 30 gün, özel bir 30 gün olsun hayatında. Hani denir ya: Bu Ramazan değilse hangi Ramazan? Ayır malının içindeki fukara hakkını, gönül huzuru içinde ver.
Keşke, onları en güzel zarflar içine koyabilsen, fukara kapılarını çalabilsen, yüzüne yansıyan kalb tebessümünle onların gönlüne aksan... Dualarını alsan. Dualarına mukabele etsen. Her kapı çalışta, kalbinin bir hücresinin daha dirildiğini, daha bir onarıldığını hissetsen.
30 gün doluyor mu?
İçimizde cennetin kapısına doğru ilerlemek gibi bir duygu uçuyor mu?
Bayramı hak ediyor muyuz?
Yüreklerimizde cennette buluşma gibi bir neş’e var mı?
Kutlu olsun. Receb’in ve Şaban’ın bereketiyle geldiniz, Rabbin lütfu ile Ramazan’a kavuştunuz, 30 günlük bir şahsiyet diyetine tabi oldunuz, kalbinizi Rabbani ışıklar altında ihya ettiniz.
Ve şimdi bayram.
Büyük sevinçler var içimizde. Bu, kuşandığımız yeni hayat disiplininin sevinci gibi yansımalı dünyamıza... Bu sevince biz, yeni bir hayat disiplini edinerek geldik. Öyleyse bundan sonra, kalplerimizin kirlenmemesine, dimağ ölçülerimizin darmadağın olmamasına, Allah’ın bize lutfettiği bütün melekelerin O’nun çizdiği hudutlar içinde hayat sürmesine itina etmeliyiz.