Allah’a bağlı bir hayat” hassasiyetinin temelinde, insanın varı – yoğu ile Allah’tan geliyor ve O’na gidiyor olması gerçeği vardır.
“İnna lillah ve inna ileyhi raciun – Biz O’na aitiz ve O’na döneceğiz.”
Kur’an, insan zihnini ilmek ilmek dokumak istercesine varlık gerçeğinin Allah Teala ile alakasını anlatır:
“Her şeyin hakimiyet ve mülkiyetini elinde tutan, her şeyi koruyup kolladığı halde kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir? Biliyorsanız söyleyin.” de.
“Allah’tır” diyecekler. O halde nasıl aldanıyorsunuz” de.” (Mü’minun, 88-89)
Bu gerçeği idrak eden insan Kur’an’ın insandan beklediği şu idrak noktasına gelir:
-Böceği böcek, taşı taş, bizi insan yapan O’dur.
-Gözümüzü göz, kulağımızı kulak, beynimizi beyin, kalbimizi kalb yapan O’dur. Anneyi anne, babayı baba yapan O’dur. Yüreklere çocuk sevgisini koyup, zahmetlere tahammül gücü veren ve böylece insanlığın devamını kanunlaştıran O’dur.
-O’nsuz varlık muhaldir.
Eğer böyle ise, yani ez cümle, nefes alış - verişimiz bile O’nun lütfu sayesinde olmakta ise...
Nefes alış verişimiz dahil tüm hayatımızı, O’nunla rabıtalı hale getirmek gerekiyor.
Hayatın Allah’a bağlılığı bu kadar hayati iken, insan neden yalpalıyor? Neden savruluyor?
Problemin özü, hayat alakaları içinde zihnimizin dağılmasında, “gaflet”e düşmekte, varoluşun hikmetinden kopmakta toplanıyor.
İnsan Rabbini unutuyor.
O’nun her an, kendisi ile beraber olduğunu, insana şah damarından yakın olduğunu, her şeyin O’nun murakabesi altında bulunduğunu, O’nun bilgisi dışında bir yaprağın bile kımıldamayacağını unutuyor.
Bu dünya hayatının, Allah tarafından tayin edilmiş bir imtihan alanı olduğunu unutuyor.
Allah ile buluşulacak günü unutuyor.
Bu hayatın hesabının, Allah’ın huzurunda verileceğini unutuyor.
Hazreti Ömer’in “Takva nedir?” sorusuna Übey bin Ka’b ne cevap vermişti?
“-Dikenli bir yolda, nasıl eteklerini toplar ve diken batmasın diye ayağını yola seçe seçe basarsan, işte o takvadır.”
Takva neden vardır? Neden İslam’da en önemli mü’min kalitesinin ifadesidir?
Çünkü takva, mü’minin Allah’a bağlılık çerçevesidir. Allah’ın hoşnutluğunu kaybetme korkusu, endişesidir.
Allah’a bağlılıkta bir sınırı aştın, bil ki, ayağına acısını taa yüreğinde hissedeceğin bir diken battı. Kalbin yaralandı.
Acısını yüreğinde hissedersin, çünkü yüreğin, Allah’ a bağlılık şuuru ile donatılmıştır ve o diken batması o şuura saplanmıştır..
“Allah’a bağlı bir hayat” hedefi, mü’mine, hayatını bir süzgeçten geçirme vazifesi yükler.
Hayatın hangi alanı Allah’a bağlılık idrakindedir, tutarlılığındadır, neresinde aşınmalar vuku bulmuştur, nerede bağlılık idraki yerini, başıboşluğa bırakmıştır, bütün bunlar, bir tür MR hassasiyetinde tesbit edilmelidir.
Rabbin huzuruna, savunulması güç bir hayat dosyası ile gitmemeye özen göstermelidir.