Bu 30 gün içinde güne seherle ve sahurla başlanır. Orada teheccüdle Rabbin huzuruna durulur ve “Bela – Evet Sen bizim Rabbimizsin” ahdi yenilenir. Sonra Rabbin lütfu gıdalar alınır ve yola çıkılır.
Artık başta kalb için olmak üzere bir hassasiyet süreci başlamış demektir.
Kalb her an Rabbi ile birliktelik idraki içinde olacak.
Bu diyetin olmazsa olmaz şartı bu.
Göz itina ile bakacak.
Dil itina ile konuşacak.
Nefsi yönelişler kalbin disiplininden geçerek hayat bulacak.
Kalblerin tabibi, son nefeslerinde “Aman namaza dikkat edin namaza...” diye seslenmişti.
30 gün, günün beş vaktindeki çağrılara uyacaksın. “Haydin salaha- Haydin namaza” çağrılarına kulak vermeyen, onun ardından gelen “Haydin felaha – Haydin kurtuluşa” hedefine nasıl ulaşır.?
Günde 5 vakit derin bir heyecan içinde, huşuyu, kalbî bir kıvam haline getirerek koş camilerin engin iklimine...
Şunu söylemeliyim:
Bu 30 gün, mümkün olabildiği ölçüde dünya meşgalesini azalt. Yükünü hafiflet ki, kalben ve bedenen bu diyete mecal bulasın.
Camiye vakit bulmalısın, cemaate vakit bulmalısın. Cami ve cemaat, sana farkında olmadan kalbî akışlar sağlayacak, oradaki birbiri ile bütünleşerek yoğunlaşmış mü’min kalb yoğunluğu, birleşik kaplar gibi “Birleşik kalbler” ikliminde yaşatacak.
30 günün her günü, Ramazan’da Tabib-i Kulûbumuzun özel davranış modeli olarak, teravihlerle biter. Bu 30 günlük diyette Teravih, mü’minleri buluşturduğu coşkulu iklimde, her akşam yaşanan özel bir rahatlama terapisi gibidir. Gürül gürül gidilir camilere, gürül gürül kılınır teravihler ve sevinç yumakları gönüllere dolarak dönülür evlere... Adeta ertesi günün azmi ve kararlılığı yüklenilerek.
Diyette önemli bir kural şu:
30 gün süreyle her gece gözlerini dünyaya kaparken günün artı ve eksilerini düşün. Bir muhasebe yap. Tevbende gedik açıldı mı? Gözlerin ne durumda? Dilin, kalbin ne durumda? Tabib-i Kulûbun bizzat örnekleyerek sunduğu hayat disiplini içinde misin? Bunu her gece yap, bunu on gün geçince toplu olarak bir daha yap, 15 gün geçince, yani yol yarılanınca bir daha yap.