Geçen hafta Merkez Bankası faizi indirip kuru patlatınca kamuoyunda bir “Türk ekonomisi yönetilmiyor” feryadı yükseldi.
Gerçekten de, kur önce 10 lirayı, ardından da 11 lirayı devirdi ama bizi yönetenlerden tek bir kişi bile çıkıp kamuoyuna hesap vermedi, bilgi de vermedi.
Derken tam o gürültünün ortasında Hürriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Hande Fırat, Beştepe’den adını vermediği bir kaynakla yaptığı görüşmeyi köşesinde yazdı.
Hande Fırat’ın konuştuğu kaynağın anlattıklarından sadece tek bir cümle aklımda kaldı: “Türk ekonomisi yönetilmiyor algısı yaratmaya çalışıyorlar…”
Kim çalışıyor? Eskiden olsa bu suçu “dış odakların, faiz lobisinin” üzerine yıkardık. Artık öyle yapmıyoruz. Her türlü kötülük muhalefetten geliyor. Yani muhalefet halka “Türk ekonomisi yönetilmiyor” diye yalan söylüyor.
***
Peki ama sahiden yönetiliyor mu Türkiye ekonomisi?
4 Ocak 2021 Pazartesi günü Merkez Bankası’nın açıklamasına göre 1 Amerikan Dolar’ının efektif satış fiyatı 7,3845 TL imiş. 1 Euro’nun TL karşılığı 9,0681 imiş. 100 Japon Yen’i almak için de 7,2135 lirayı gözden çıkarmak gerekiyormuş.
Aradan geçmiş 10 ay ve 15 gün, gelmişiz 19 Kasım Cuma gününe. Merkez Bankası’na göre 1 Dolar’ın efektif satış fiyatı olmuş 11,0631 lira. 1 Euro karşılığı 12,5228 ödemek gerekmiş. 100 Japon Yen’i ise 9,7367 liradan alınmış.
Dolar’ın fiyatı yüzde 50, Euro’nun fiyatı yüzde 38 ve Japon Yen’inin fiyatı yüzde 35 artmış anlayacağınız.
Japon Yen’ini şaka olsun diye söylüyorum, malum bir sivri zekalı Ak Parti milletvekili olmasa bu para birimini hatırlamayacaktık. Esas önemlisi elbette Dolar ve Euro. Çünkü dünyayla ticaretimiz çoğunlukla bu iki para birimi üzerinden.
Bakmayın son dört beş yıldır fakir düştük, ithalatımız da 210-220 milyar dolar seviyesine geriledi; 2013 yılında, yani ülkece ve ulusca zenginliğimizin zirvesinde tam 260 milyar dolarlık ithalat yapmıştık. Bu ithalatın da 165 milyar doları doğrudan Dolar üzerinden yapılmış, Euro cinsinden ithalatımız ise 81 milyar Euro’ya yaklaşmıştı. (Şaka değil, Japon Yen’iyle de 1 milyar Yen’den fazla ithalat yapmışız.) Yani, ithalatımızın yüzde 80’i aşan bölümünde Dolar ve Euro kullanıyoruz. Son yıllarda ithalatımız azaldı belki ama bu oranlar hala geçerli.
Dolayısıyla ekonomimiz yönetiliyor olsa, bu iki para biriminin ülkedeki resmi enflasyondan bir hayli fazla oranda (Ekim ayında, yıl başından beri toplam enflasyon yüzde 15,75’ti) arttığında hemen alarm zillerinin çalması gerekir, olağanüstü bir durum yaşandığı için acil çözüm arayışlarına girişilirdi.
Devleti ve dolayısıyla ekonomiyi yönetenleri telaşlandıracak tek şey bu da değil. Bir de Dolar ve Euro cinsinden devlet borcu ve diğer yükümlülükler var. Düşünsenize, ucuza gelsin ve bütçeden para bir kerede çıkmasın diye köprüler, otoyollar, hastaneler, havaalanları yaptırmış, bunlar için de dolar üzerinden garantiler vermişsiniz. Aaa, dolar birden yüzde 50 artınca yükümlülüklerinizin ve borçlarınızın TL karşılığı da yüzde 50 artmış. Buna telaşlanmayacaksınız ve önlem aramayacaksınız da neye arayacaksınız?
Ekonomiyi yönetenleri telaşlandıracak belki en önemli şey, elbette halkın fakirleşmesi, alım gücünün düşmesi… Doların fiyatındaki yüzde 50’lik artış mutlaka ve mutlaka içerideki, fiyatlara da yansıyacak. Siyasetçi, başka hiçbir sebeple olmasa bile hayat pahalılığının artmasını ona oy kaybettireceği için istemez. O yüzden hemen önlem arayışına girişir.
***
Bilenlere, görenlere, duyanlara soralım: Siz ülkemizde doların artışını durdurmak için gece gündüz demeden çırpınan, doların 11 lira olmasını engellemeye çalışan bir “yönetim” gördünüz mü?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bakacak olursanız ortalık güllük gülistanlık.
Hazine ve Maliye Bakanı için yakında savcılıklara kayıp ihbarında bulunulursa şaşırmayacağım.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyup cevap verin: Türkiye’de ekonomi yönetiliyor diyebilir misiniz?
Türkiye’de iktidar bir “ekonomik kriz” içinde olduğumuzu bile kabul etmiyor, önceki gün Ak Parti’nin bir genel başkan yardımcısı, “Sıkıntıların farkındayız” dedi. Evet, “sıkıntı” dedi, muhalif medya buna bile sevindi, “İtiraf geldi” diye yayınladılar bu sözleri.
Cennet vatanımızın son başbakanı, “Batıda enflasyon 7 kat arttı, bizde iki kat” dedi. Az kalsın “Başarılıyız” diye devam edecekti galiba, neyse ki etmedi.
Ortada bir sorun olduğu bile kabul edilmeyince, doğal olarak çözüm arayışına da girmiyor iktidar.
Bir çılgınlık hali yaşıyoruz. Bugünküne benzer bir çılgınlığı bize en son 1994 krizinde Tansu Çiller yaşatmış, haftalarca piyasada oluşan faizi beğenmeyip Hazine ihalelerini iptal etmiş, Hazine’nin nakit ihtiyacını da Merkez Bankası’ndan borç alarak, yani para basarak karşılamıştı. Neyse ki bu çılgınlık kısa sürdü, sonunda akıl başa geldi, ağır bir devalüasyon sonrası yüzde 400 faizle “istikrar” sağlandı.
Bu seferki çılgınlığımız en azından üç aydır devam ediyor ve aklın ne zaman başa geleceğini kimse bilmiyor.
Bu ekonomimizin “yönetilen” hali, anlayın yani…