Geçen hafta burada “Allah’ın varlığı matematiksel olarak kanıtlanabilir mi?” diye sordum ve tarihte bu soruyu bu şekilde sormuş bilinen ilk din alimi olan, İslam dünyasından Kindi’nin akıl yürütmesini anlattım.
Yazının içinde Tanrının varlığını kanıtlama çabası içinde olan başka pek çok yöntemin varolduğunu, benim yazılarımın “ontolojik” adı verilen, yani insan aklının kendi akıl yürütme biçimleriyle öne sürülen önermelerle sınırlı olacağını söyledim.
Belki yeterince vurgulamadım bunu, çünkü geçen hafta yazının altına yağmur gibi yağan okur mesajlarının önemli bölümü ontolojik olmayan, daha çok da teolojinin alanına giren önermelerden oluşuyordu. Bir kez daha söyleyeyim: Bu yazılarda sadece “ontolojik önermeler”le ilgili tartışmaya ve bilgi aktarmaya çalışıyorum; bu çabam açısından gerekli olmadıkça diğer türden önermelere değinmeyeceğim. Benim değinmeyecek olmam o önermelerin var olmadığı anlamına gelmez.
Bu minik zorunlu açıklamadan sonra konumuza geri dönelim.
İnsanlık, çok ama çok uzun zamandan beri tanrı inancına sahip. Bu inancın değişik tezahürleri ve tanrıya atfedilen değişik güçler veya özellikler olmuş. Tanrı inancına sahip insanların herhalde ezici çoğunluğu “Peki ama gerçekten tanrı var mı? Varsa ben bunu idrak edebilir miyim?” diye sormamış.
İçlerinden bir bölümü tanrının varlığına çeşitli kanıtlar bulmuş. Bunların. önemli bölümü “kozmolojik kanıt”, “teolojik kanıt” ve “ahlaki kanıt” kategorilerine giriyor. Pek azı ise tanrının varlığını kendi aklıyla kanıtlamak istemiş.
Bazı inananlara göre tanrıyı akılla idrak edebileceğini düşünmek bir “kibir”. Bütün din felsefelerinde insanın tanrıyı kendi aklıyla kavrayıp kavrayamayacağına dair geniş bir tartışma var. Örneğin, “İslam’ın Altın Çağı” adı verilen yüzyıllara hakim anlayış Mutezile adı verilen yorum okulunun anlayışıydı ve onlar Allah’ın kelamının akıl yoluyla anlaşılıp yorumlanabileceğini söylüyorlardı. (Kindi bu okulun düşüncelerine hayli yakın bir isimdi.)
İşte tanrıyı aklıyla kavrayabileceğini düşünenlerin vardığı en uç nokta, tanrının varlığını kendi akıllarıyla kanıtlayabilecekleri düşüncesiydi.
Tanrının varlığını kanıtlamaya ilişkin ontolojik, yani akıl yoluyla üretilen önermeleri uzmanları 8 çeşide ayırmış. Bunları Stanford Üniversitesi’nin Plato adlı felsefe ansiklopedisinden aktarıyorum ve birer örnek de veriyorum:
1. Tanımsal ontolojik önerme: “Tanrı her türlü mükemmelliğe sahip bir varlıktır. Var olmak mükemmelliktir. Dolayısıyla Tanrı da vardır.”
2. Bağlamsal ontolojik önerme: “Ondan daha büyük bir şeyin düşünülemeyeceği bir varlık düşünüyorum. Eğer ondan daha büyük bir varlık düşünülemeyen bir varlık yoksa, ben kendisinden daha büyük bir varlık düşünülemeyecek kadar büyük bir varlığı, yani kendisinden daha büyük hiçbir şey olmayan bir varlığı düşünebiliyorum. Ayrıca bu düşündüğümden daha büyük bir varlık düşünemiyorum. Dolayısıyla ondan daha büyük bir şeyin düşünülemeyeceği varlık, vardır.”
3. Modal ontolojik önerme: “Tanrının varlığı mümkündür. Tanrı şarta bağlı; yani varlığı mümkün olan veya olması gereken bir varlık değildir. Öyleyse tanrının varolması gereklidir. Dolayısıyla tanrı vardır.”
4. ‘Meinongian’ ontolojik önerme: (Önce ‘Meinonginan’ nedir anlatmalıyım: Bu terim, 19. yüzyılda yaşamış Avusturyalı felsefeci Alexius Meinong Ritter von Handschuchsheim’dan geliyor. Çok kabaca özetlemek gerekirse, gerçekte var olmayan ama hayal edilebilen şeylerin de bir gerçeklik taşıması anlamına kullanılıyor. Örneğin ‘Altın dağ’ diyebiliriz; hepimiz biliriz hiçbir dağ altından değildir ama böyle diyebiliriz ve bu deyişin de kullandığımız yere bağlı olarak kendine göre bir gerçekliği olur.) “Her cümle kendine göre gerçeğin ifadesidir. Dolayısıyla ‘Mükemmel bir varoluşu temsil eden bir varlık vardır’ cümlesi de gerçeği ifade eder. Yani mükemmel bir var oluşu temsil eden bir varlık vardır. Dolayısıyla tanrı vardır.” (Mükemmel olmanın sadece Tanrıya özgü olduğu teolojik varsayımıyla.)
5. Deneyimsel ontolojik önerme: “Bir kelime olarak ‘Tanrı’nın anlamı dini deneyimlerle açıklanır. Yani ‘Tanrı’ kelimesi ancak tanrı varsa bir anlam ifade eder. Dolayısıyla tanrı vardır.”
6. Mereolojik ontolojik önerme: (Yine açıklama yapmam gerek: ‘Mereoloji’ bir bütünü oluşturan parçalarla o bütünün ilişkisini araştıran bir mantık disiplini. Bugün yapay zeka uygulamalarında sıkça başvurulan bir şey.) “Ben varım. Dolayısıyla bir şeyler var. Ne zaman bazı şeyler var olsa, onların mereolojik toplamı da var olur. Öyleyse, her şeyin toplamı var (mevcut). Yani (her şeyin toplamı olarak) tanrı da var.”
7. Bir üst seviyeden ontolojik önerme: “Diyelim ki, ‘tanrısal özellikler’ sadece tanrının var olduğu dünyalarda ve sadece tanrıya ait özellikler. Tanrıya ait olduğu düşünülen her özellik de zaten kendiliğinden tanrısal özellik. Bu özelliklere tanrının var olmasının gerekiliği, onun kadiri mutlaklığı, onun her şeyi bilen olması ve iyiliğin en mükemmel halini temsil etmesi de dahil. Dolayısıyla mevcudiyeti gerekli, kadiri mutlaklığı, her şeyi bilenliği ve iyilik timsali bir varlık (tanrı) vardır.”
8. Hegel’in ontolojik önermesi: Buna örnek veremeyeceğim, çünkü bu önermenin tam olarak ne olduğunu Hegel’den başka anlayabilen yok.
Çerçeveyi de belirledik, haftaya devam edelim.