İnternet bu gezegende yaşayan herkesin hayatını değiştirdi. Sadece 30 yılda oldu bu. Onun sayesinde hayatımıza bütün insanlığa faydası olacak çok güzel şeyler de girdi, maalesef çok büyük kötülükler de.
O “büyük kötülükler”in üç tanesi aynı paket içinde geliyor: Hepimizin içindeki büyük kötülüğün ortaya dökülmesine neden olan sosyal medya; Google, Facebook, Twitter, Instagram, TikTok gibi tekellerin ortaya çıkması ve yalan haberler yayan dev bir sistemin bilgiye dayalı sağlıklı haber alma ve tartışma ortamını yok etmesi…
Bu paket, neredeyse “doğal” olarak ortaya çıkan bir arz-talep çemberi. Arz ilave talebi yaratıyor, ilave arz da yeni talebi… Ve bu sistemin enerjisini sağlayan parayı da Google veriyor.
Ekim ayının sonunda Amerika’nın en önemli araştırmacı gazetecilik organizasyonlarından biri olan ProPublica, merkezine Google’ın reklamlarını koyduğu ve yalan haber yapan sitelerin nasıl beslendiğini anlatan müthiş bir araştırma yayınladı.
Google, 2021 yılında dünya çapında 257 milyar dolar ciro yaptı. Bu cironun çoğu Google’ın kendi arama motoru sonuçlarında veya YouTube’da gözükmek isteyen reklam verenlerden geldi. Ama Google’ın yegane reklamcılık faaliyeti bu değil. Bir de dünya çapında 2 milyondan fazla web sitesine de müşterilerinin reklamlarını yerleştirmesine yardımcı oldu Google. Bu işten de 31 milyar dolar kazandı.
ProPublica’nın araştırmasından çıkan sonuca göre, Google defalarca söz vermiş olmasına rağmen yalan haber üreten, yayan web sitelerine reklam yerleştirmeye, yani bu sitelere para sağlamaya devam etti.
Araştırmanın Türkiye ile ilgili bölümü ilginç. ProPublica, Türkiyeli haber doğrulama sistemi Teyid’in rakamlarını kullanmış. Buna göre Teyid’in 2019 yılından beri “yalan” veya “yanlış” diye nitelediği 1000 haberi yayınlayan sitelerin yüzde 73’ünde Google reklam yayınlamaya devam etmiş. En fazla yalan haber yayınlayan 50 siteden 45’i parasını Google’dan kazanmış.
Haberde Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Türkiye Ulusal Komitesi başkanı gazeteci Emre Kızılkaya’nın hazırladığı bir araştırma raporuna da atıfta bulunuluyor. Kızılkaya’nın raporu, Google’ın arama algoritmasının ve YouTube’un tavsiye algoritmasının nasıl hükümete yakın medyadan yana çalıştığını ortaya koyuyor.
İşin ilginç tarafı şu: ProPublica’nın yukarıda linkini de verdiğim haberini internetten açtığınızda, yazının arasına serpiştirilmiş reklamlar görüyorsunuz; o reklamlar da Google tarafından oraya otomatik olarak yerleştiriliyor.
Daha traji komiği şu oldu: Bu yazıyı yazmak için haberi açtığımda gördüğüm ilk reklamlardan biri, kendini ‘SEO uzmanı’ olarak tanıtan bir Türk’ün kişisel ilanıydı.
Bazılarınız merak etmiş olabilir, başlıkta da geçiyor, “Nedir bu SEO?” diye. Anlatmaya çalışayım.
SEO, “Search engine optimisation”un kısaltması, yani “Arama motoru optimizasyonu.”
‘SEO uzmanı’ denen kişiler, sizin sitenizin Google aramalarında üst sıralarda çıkmasına yardımcı olan kişiler. Yani Google’ı kandırmaya çalışan kişiler.
Bir basit deneme yapın, açın Google’a mesela “optimizasyon ne demek” diye sorun, önünüze çıkan sonuçlarda ilk sıralarda Hürriyet, Akşam, Milliyet, MyNet, NTV gibi işi haber olan, kendilerini “haber kurumu” diye tanıtan sitelerin çıktığını göreceksiniz.
Oysa siz bir kelimenin anlamını merak ettiniz; karşınıza önce sözlüklerin ardından da belki bu konuda teknik bilgi içeren yazıları yayınlayan yerlerin çıkmasını beklerdiniz. Nitekim aynı aramayı İngilizce dilinde ‘What is optimisation’ diye yaparsanız, karşınıza sözlükler ve mühendislik eğitimi siteleri, yani normalde bu sorunun sorulduğu yerler çıkıyor, gazeteler ve haber siteleri değil.
Aklınıza gelen herhangi bir şeyi, rüya tabirinden yemek tarifine, sağlıktan leke çıkarmaya kadar herhangi bir şeyi Google’a sorun, Türkiye’de hep en ön sıralarda kendilerini haber sitesi, gazetecilik sitesi olarak tanımlayan web adreslerinin çıktığını göreceksiniz.
Bizim internet gazeteciliğimiz, sitelerindeki trafiğin de, gelirlerinin de önemli bölümünü işte böyle ‘SEO mühendisliği’ ile Google üzerinden kazanıyor. (Bu SEO işine hiç girmeyen web siteleri var, onları tenzih ederim.)
Amerika’da medya aracılığıyla yapılan ciddi bir kamuoyu denetimi olduğu için Google’ın reklam dağıtma algoritması farklı çalışıyor, o yüzden oradaki sansasyonel haber siteleri bile bizde herkesin yaptığı bu anlattığım türden SEO mühendisliğine tenezzül etmiyor.
Amerika’da Donald Trump’ın seçildiği 2016’da, Facebook üzerinden saptanan 300 bin Hillary Clinton düşmanı seçmene yönelik olarak özel olarak kampanya yapılmış olması, bunlardan 60 bininin gidip oy vermesi sayesinde Trump kazandı diye ortalık yıkıldı, sadece Amerika değil bütün dünya ABD’de seçimlerin nasıl yönlendirildiğini konuştu.
Peki ama bu seçmen yönlendirmesi sadece Amerika’da mı yapılıyor? Yoo hayır, seçim yapılan ve internet olan her yerde yapılıyor. Türkiye buna dahil. Ama Amerika konuşup çare arıyor, biz ise öyle bir şey yokmuş gibi davranıyoruz.
Partilerin sosyal medyadaki trol orduları, robotları vs demokrasi açısından çok önemli kuşkusuz ama esas şeytan SEO’da ve kendine “haber sitesi” adını veren yüzlerce yerde gizli.