Biliyor musunuz ki, İstanbul Büyükşehir Belediyesi taksi işletiyor.
‘Ne alaka, belediye niye taksi işletsin’ demeyin, İstanbul’da dolaşan taksilerin bin tanesinin sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Bunların içinde çalışan sürücüler, belediyenin maaşlı elemanları.
Neden belediye taksi işletir?
Bu sorunun cevabı çok acıklı aslında: Ekrem İmamoğlu, 2019’da belediye başkanı olduğunda başa çıkması gereken onlarca meseleden biri de şehirdeki taksi sayısının yetersizliğiydi.
Normalde bu sayı çok önce artmış olmalı ve düzenli biçimde artmaya da devam etmeliydi; şehirde 7 milyon kişi yaşarken de 16 milyon yaşarken de aynı kalan taksi sayısının yetersiz olmasından daha doğal bir şey yoktu çünkü.
Ama İmamoğlu taksi plakası sayısını arttırmak istediğinde direnişle karşılaştı. Şehirdeki ulaşım sorunlarından başka pek çok şeye kadar yetki UKOME adı verilen bir kuruldaydı.
İmamoğlu başkan seçilince Ankara’daki hükümet UKOME’nin bileşimini değiştirdi ve birden bire İstanbul Belediyesi bu kurulda azınlık duruma düştü. Yani Ankara ne derse UKOME’de o olacaktı.
Taksi sayısını arttırma kararının da bu kuruldan çıkması gerekiyordu ama Ankara 5 yıl boyunca engel oldu, kuruldan karar çıkmadı, taksi sayısı artmadı. Bunun üzerine belediye bazı dolmuş ve minibüs hatlarını kapattı, bu plakaları taksi plakasına çevirdi ve onları bizzat kendisi işletmeye başladı.
Bu yeni taksi plakaları için ihaleye çıkıp onları satacak olsa taksi plakası lobisinin direnişiyle karşılaşacaktı çünkü, rekabet yaratıp plaka fiyatını düşürmekten korktu.
İstanbul’da 18 binden biraz fazla taksi var. Kimse tam olarak bilmiyor ama bu 18 binden fazla taksi plakasının önemli bölümü birkaç büyük şirket tarafından kontrol ediliyor.
Ayrıca birden fazla plaka sahibi vatandaşlar da var. Bu plaka bugün dahil bir çeşit yatırım aracı muamelesi görüyor. Öyle ya, plaka almak ev almak gibi. Hem fiyatı düzenli biçimde artıyor hem de her ay belli bir ‘kira geliri’ getiriyor. Vergisi de düşük.
Bir anda diyelim 5 bin plaka birden ortaya çıksa, kaçınılmaz biçimde mevcut plakaların değeri düşecek. (Ama sanmıyorum ki aylık kira getirisi düşsün.)
İşte Ankara’daki Tayyip Erdoğan ve Ak Parti iktidarı da, İstanbul’daki Ekrem İmamoğlu ve CHP yönetimi de aynı kaygıyla hareket ediyorlar: Öyle bir şey yapalım ki mevcut plakaların değeri düşmesin!
Yani sayısı olsa olsa birkaç bin kişi olması gereken plaka sahipleri, acil bir işi çıktığında taksi bulamayan İstanbullulardan daha değerli!
Bu kaygı, yani plaka sahiplerini koruma kaygısı bitmiş değil.
Ankara artık ne oldu ve nasıl bir gizli uzlaşma noktası bulunduysa önceki gün 5 yıllık engelleyici tutumundan vazgeçti, İstanbul’a 2500 yeni taksi plakası çıkarılmasına izin verdi.
Sonra kısmen de olsa bu iznin sebebi anlaşıldı: İstanbul Belediyesi bir çeşit yaratıcı orta yol bulmuştu. Evet 2500 yeni plaka verilecekti ama bunlar bildiğiniz sarı taksi olmayacaktı. O yeni taksileri sadece akıllı telefon uygulamalarıyla çağırıp binebilecektiniz, araçların renkleri sarı olmayacak, hatta üstlerinde taksi bile yazmayacaktı.
Görüyorsunuz, amaç aynı: Taksi plakası rantına sahip kişileri kızdırmamak.
Ama tabii taksi rantında gözü olanlar sadece plaka sahipleri değil; bu kurallı pazara kendi kuralsızlıklarıyla girmek isteyen sözde ‘teknoloji’ şirketleri var bir de. Onlara da göz kırpıldı, teknolojilerini bu yeni taksilerde kullanabilecekler.
Peki kim o şirketler? Biri yabancı şirket ve zaten iktidar onu sevmiyor: Uber. Diğer ikisi ise Ak Parti çevresinin hiç de yabancı olmadığı kişiler tarafından kurulmuş olan BiTaksi ile Taksim adlı uygulamalar.
Bu pazara girmek isteyen bir dördüncü oyuncu daha var, o da Martı adlı elektrikli skutır kiralama şirketi. Ama onlara belediye hala uygulama lisansı vermiş değil. Onlar da İstanbul’un taksi rantından faydalanma peşinde.
Bana soracak olursanız 2500 yeni plaka İstanbul’un taksi sorununu çözmeye yetmez, en azından 10 bin yeni taksinin devreye alınmasına ihtiyaç var. Yani ihtiyacın dörtte birini giderecek bu yeni plakalar.
Ama diyorum ya, bu konunun paydaşları büyük paralar peşindeler ve birbirleriyle kolayca şiddetli kavgalara girebiliyorlar. O yüzden yeni plaka çıkartmak da, bu plakaların nasıl kullanılacağını belirlemek de kolay değil. Çünkü karar vericiler vatandaştan önce bu dar grupları gözetiyor, bunu da yönetim sanıyor.
Bu arada taksi plakası kısıtının kenarından dolaşmayı başaran bir başka kalabalık grup var: Yollarda turist taşırken gördüğünüz o siyah mini-van araçlar. Aslında onların yaptığı da taksicilik ama nedense kimse onlara kızmıyor.
Oysa İstanbullu’nun bir tane derdi var: Aradığında temiz, güvenli ve konforlu taksi bulabilmek…
Bir gün o derde çözüm arayan da çıkacak inşallah.