Dünyada pek çok ülke gibi Türkiye’de de istihdam piyasasına ekonomik öncü gösterge gibi bakmak mümkün. Olup biten her şey önce bu piyasaya yansıyor.
Türkiye’de ekonominin parlama emareleri verdiği 2020 Ocak ayında neredeyse 27 milyon kişi istihdam ediliyordu. O yılın Mart ayında salgın başladı, birden bire istihdam edilenlerin sayısı 1 milyon kişi eksildi, 26 milyona düştü. Bir ay sonra çalışan sayısı 1 milyon kişi daha eksilmiş 25 milyona gerilemişti.
Nüfus dinamik bir şey; Türkiye’de daha da dinamik. O arada nüfus da artmaya devam ediyor, işini kaybedenlerin yanına yeni yeni işsizler ekliyordu.
Türkiye için 2019 durgunluk ve ekonomik küçülme yılıydı. Buna rağmen 15 yaş üstü nüfusun içinde istihdamda olanların oranı yüzde 44’e kadar ancak gerilemişti. Oysa 2020’de salgın öyle sert vurdu ki, istihdam oranımız yüzde 40,3’e kadar düştü. Yani, çalışma çağında olan 10 kişiden sadece 4’ü çalışıyor, kalan 6 kişiye bakıyordu.
Salgın etkilerinden kurtulmak ve bu kaybedilen istihdamı geri kazanmak kolay olmadı, neredeyse iki yıl sürdü. 2022 Nisan ayında istihdam edilenlerin sayısı 30 milyonun üzerine çıkmış, istihdam oranı yüzde 47,3’e kadar yükselmişti. Bu yükseliş Mayıs ayında da devam etti, istihdam oranı yüzde 47,7’ye kadar geldi.
Ama Haziran ayında bir şey oldu. İstihdam birden bire 46 bin kişi geriledi. Yani Nisan 2020’deki dip seviyesinden sonra sonra neredeyse aralıksız artan istihdam 14 ay sonra yeniden eksi çıktı. Dün Türkiye İstatistik Kurumu Temmuz ayına ilişkin verileri açıkladı; istihdamdaki gerileme devam ediyordu. 148 bin kişi daha istihdamdan eksilmişti ve istihdam oranı yüzde 47,3’e gerilemişti.
Türkiye’de para piyasaları Amerika’nın istihdam verilerini haftalık işsizlik maaşı başvuru sayısındaki artış veya azalış rakamları dahil epey bir yakından takip ediyor ama bizim kendi istihdam piyasamız “manşet işsizlik” adı verilen ve aslında hiçbir anlam ifade etmeyen işsizlik oranı rakamı üzerinden değerlendiriliyor, başka şeylere pek bakılmıyor.
Bakmayanlar sadece hükümete karşı daha eleştirel duran medya değil, hükümeti her yaptığı şeyde destekleyen medya organları da diğer rakamlara bakmıyor. Örneğin, salgın döneminde memleketin de morale ihtiyacı varken bazı aylar 1 milyona yakın istihdam sağlandığı halde hükümete yakın gazeteler “İşsizlik bitiyor” demediler; bu rakamın farkına bile varmadılar.
Oysa dediğim gibi, bakılması gereken rakam, toplam istihdam öncelikle. Buraya baktığınızda görüyorsunuz, 14 aylık kesintisiz toparlanma ve istihdam yaratma dönemi Haziran ayında sona erdi. O aydan beri Türkiye’de ekonomi ciddi bir yavaşlama, hatta istihdam verisi açısından söylersek küçülme dönemine girmiş.
Tayyip Erdoğan iktidarının Ağustos ayında Merkez Bankası faizini yeniden indirtmesinin de, bankalara daha fazla kredi vermeleri için cezai şartlar getirilmesinin de, Hazine Bakanı’nın dev bir KGF kredisi daha dağıtmak için çaba içine girmesinin de arka planında bu ekonomik yavaşlama var. Yani yavaşlamayı terse çevirme çabası.
İyi ama bu yavaşlamanın sebebi şirketler kesiminin krediye ulaşamaması değil ki? Daha önce yazmıştım, Türkiye’de sanayi şirketleri düne kadar haftanın 7 günü 24 saat harıl harıl çalışıyordu. Kapasite kullanımında sınıra varılmıştı; bundan sonra daha fazla üretim için yeni fabrikalar kurmak, yani yatırım yapmak gerekiyordu. Yatırımların hızında ise yavaşlama vardı; yüksek kur ve enflasyonun yarattığın belirsizlik ortamında kimse yabancı para cinsinden borçlanıp yatırıma girişmek istemiyordu.
Türkiye’nin yavaşlamasının ana sebebi, Avrupa’nın hızlı ve emin adımlarla durgunluğa gidiyor olmasıydı. Baksanıza, ihracatımızın motor sektörü otomotivde bile ihracat düşüşü var.
Sadece düşüş de değil; Euro’nun dolar karşısında yaşadığı değer kaybı da bir başka önemli faktör. Avrupa pazarı artık geçmişe göre daha az para getiriyor daha doğrusu o paranın dolar karşılığı artık daha az.
Yavaşlamanın bir başka sebebi ise enflasyonun kendisi. Temmuz ayında asgari ücrete yapılmak zorunda kalınan zam, beraberinde 150 bine yakın kişinin işini kaybetmesini getirmiş gibi gözüküyor.
Belki bir ay daha bekleyip istihdamdaki azalmanın devam edip etmeyeceğini görmek daha doğru olur ama eğer istihdam azalmaya devam ediyorsa, Tayyip Erdoğan hükümeti açısından daha da zor günler kapıda demektir.
Erdoğan ve iktidarı bir süreden beri olan biten her şeyi, 2023 seçimine muhtemel etkisi merceğinden görüyor. İşsizliğin yeniden artışa geçmesinin seçime etkisi hayat pahalılığından bile fazla olacaktır. Çünkü o insanlar, Erdoğan’ın “Hiç değilse bir işiniz ve maaşınız olduğu için şükredin” dediği insanlar.
Asgari ücret artışının ve Avrupa’daki durgunluğun bize işsizlik olarak yansıması, gelecekteki asgari ücret artışlarında da Erdoğan hükümetinin elini kolunu bağlıyor.
Korkarım hükümetin bulduğunu sandığı “Con Ahmet’in devri daim makinası” yağ kaçırıyor ve tekliyor.