Edremit Körfezi kıyısı boyunca sıralanan çok sayıda şirin yerleşim içinde Zeytinli özel bir yere sahip. Sebebi, burada 2015 yılından beri her yaz bir rock müzik festivalinin yapılıyor olması.
Bu yıl yapılamayacak, çünkü Burhaniye Kaymakamlığı festivali yasakladı. Ama bu yasak basit bir yasak değil; arka planı bize çok fazla şey söyleyen bir yasak.
Dün 21. kuruluş yıldönümünü kutlayan Ak Parti bundan 20 yıl önce iktidara geldiğinden beri biz bir İslamcılık tartışması yapıyoruz. Pek çok kişi için daha 2002 yılında Ak Parti zaten “İslamcı bir parti”ydi.
Buna karşılık Ak Parti’nin kendisi “İslamcı olmadığını” onun yerine “Muhafazakar demokrat” olduğunu söylüyordu. Parti liderleri “Dinin partisi olmaz” diyordu, Tayyip Erdoğan “dinin partisi” yerine eş anlamlı gibi kullanılan Milli Görüşçülük için “Biz o gömleği çıkardık” demişti.
Gerçekten de Ak Parti ilk yıllarda İslamcıdan çok liberal kanadının ağırlık taşıdığı bir merkez sağ parti görünümündeydi. Bana göre zaten o sayede yüzde 50’ye varan oranlarda oy kazanmıştı. Aynı anda hem en gevşek ve geniş anlamıyla muhafazakar değerler sisteminin partisiydi hem de gelmiş geçmiş en değişimci parti.
Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bugünün Türkiyesi 21 yıl öncesine göre daha demokratik, daha özgür" dedi. Kastettiği şey Ak Parti’nin değişimcilik yaptığı 2011’e kadarki dönemi olabilir ancak.
Ak Parti gerçekten de aynı anda hem demokratikleştirici, hem özgürlükçü, hem değişimci hem de muhafazakardı.
Fakat bu uygun karışım 2011’den başlayarak yavaş yavaş, 2013’ten sonra ise hızla değişti. Özellikle son yıllarda Ak Parti iktidarı bu kimlikten çok uzaklaştı ve giderek daha fazla “İslamcı” ve “Milliyetçi” uygulamalara girişmeye başladı. Tayyip Erdoğan’ın söylemi de bu yönde değişti.
Bana göre partinin bugün yaşadığı oy kaybı ile bu “ideolojik çelik çekirdek”e geri dönme arasında bire bir bağlantı var. Ama o bir bahsi diger şu anda.
Bu “ideolojik çelik çekirdek”e geri dönmenin göstergelerinden ve sonuçlarından biri, her biri aslında son derece dar ve neredeyse marjinal olan, ve dolayısıyla temsil yeteneği de son derece sınırlı olan bazı İslami grupların iktidar üzerindeki etkisinin inanılmaz derecede artması oldu. (Son bir anket var, iddiasına göre seçmenin sadece yüzde 4,3’ü kendini “tarikat. veya cemaat mensubu” olarak tanımlıyor.)
Akit gazetesi öncülüğünde yürütülen bir kampanyayla Tayyip Erdoğan kendisine oy veren kadınları (Eskiden Erdoğan seçmeninin yüzde 58’i kadındı) küstürmek pahasına İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı. Sözleşmeye karşı kampanya yürüten marjinal grubun iddiası, sözleşmenin homoseksüelliği meşrulaştırmasıydı. Tayyip Erdoğan ve partisi bir süreden beri LBGTİ görünürlüğüne şiddetle karşı, oysa eskiden o kadar karşı değildi, İstanbul’da “onur haftası”nın kutlandığını, “onur yürüyüşü”nün yapıldığını hepimiz hatırlıyoruz.
Zeytinli’deki festivalin yasaklanmasında İlim Yayma Cemiyeti adlı, eskiden beri bildiğimiz İslamcı dernek çok etkili oldu. Bu derneğe göre festival yüzünden “Burhaniye’de açık açık fuhuş yapılıyor”du.
Bu minicik grubun hükümetin icraatı üzerinde bu denli etkili olabilmesi, o grup istedi diye Tayyip Erdoğan’ın kendisine hiçbir şey kazandırmayacak bir kültürel çatışmaya daha girmekten çekinmemesi, aslında hep bu “ideolojik çelik çekirdek”e dönüşle ilgili.
Aslına bakacak olursanız Tayyip Erdoğan’ın kimseye kendi İslamcılığını ispat etmesine gerek yok. İslamcı hassasiyetlerle hareket edenler 20 yıldır Erdoğan’ın İslamcılığından hiç şüphe etmiyorlar.
Bugün değişen şey şu: O grupların tamamı, 15 Temmuzdan beri Erdoğan karşısında iyi kötü bir pazarlık şansına sahip olduğunu görüyor ve o pazarlığı başlatmak için de gerekirse kamuoyu önünde Erdoğan’ı tavize zorlamaktan çekinmiyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması böyle bir tavizdi; Zeytinli’deki festivalin yasaklanması görece daha küçük boyutlu bir başka taviz. Menzil Cemaati’nin Sağlık Bakanlığı’nda, başka cemaatlerin başka bakanlıklarda kök salıp güçlenmesi dahil daha ne tavizler var Erdoğan’ın pazarlıklarda vermek zorunda kaldığı.
Cumhurbaşkanı "Bugünün Türkiyesi 21 yıl öncesine göre daha demokratik, daha özgür" diyor ama bu dediği doğru değil. Belki bazı marjinal dinci gruplar, tarikatler, cemaatler için rüyalarında görseler olmayacak alanlar açıldı ama hepsi o kadar.
Türkiye’nin geri kalanı kendini boğuluyor gibi hissediyor; kaçabilenler ülkeden kaçıp gurbetlerde kendilerine hayat kurmaya çalışıyor.
Tayyip Erdoğan’ın tarif ettiği Türkiye, içinde bizim yaşadığımız ülkeye hiç benzemiyor.