Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2023 yılında toplam 1 trilyon 650 milyar 363 milyon lira vergi topladı.
Bu toplanan verginin 633 milyar 86 milyon lirası KDV ve ÖTV idi. 373 milyar 995 milyon lirası ise ithalat sırasında alınan KDV ve gümrük vergileri. Bu iki kalemin toplamı, bütün vergi gelirlerinin yüzde 60’ını oluşturuyordu.
Devlet geçen yıl bireylerin ve şirketlerin gelirlerinden ise 515 milyar 241 milyon lira vergi topladı. Bu ise toplam vergi gelirinin yüzde 31,2’siydi sadece.
Türkiye bu oransal dağılımı terse çevirmedikçe, yani gelir ve kazançlardan alınan verginin toplam içindeki payını yüzde 60-70, alış veriş ve gümrük vergilerinin payını ise yüzde 20-30 aralığına düşürmedikçe, bu ülkenin ne ekonomik olarak ne de demokratik olarak düze çıkması bence mümkün olabilir.
Yanlış bir hesap olduğunu peşinen söyleyerek bir hesap yapayım. Türkiye’de 2022 yılında (dikkat, 2023 değil!) gayrısafi yurtiçi hasıla harcama yöntemiyle hesaplandığında 15 trilyon 11 milyar 775 milyon lira olmuş. Yani o yıl bu ülke bu kadar para harcamış.
Harcamanın bir bölümünün borç alınarak (kredi kullanarak) yapıldığını, bazı harcamaların tekrar tekrar toplandığını (üretici üretir toptancıya satar, toptancı perakendeciye, o da nihai tüketiciye ve bütün bu satış bedelleri toplanır bu hesap için) düşünsek bile, bireylerin ve şirketlerin yıl içinde elde ettiği nihai gelirlerin de bu harcama rakamı içinde olduğunu bilmeliyiz.
Kaba bir varsayım yapalım: Bu toplam 15 trilyonluk harcamanın yarısı, yani 7,5 trilyon lirası bireysel gelirler ve şirket kârları olsa, bu gelirlerden alınan vergi de yüzde 25 olsa, ortada 1 trilyon 875 milyar liralık bir gelir vergisi olması gerekir aslında.
Oysa 2022 yılında devletin toplam vergi geliri 1,430 trilyon lira. Bu gelirin sadece 445 milyar lirası gelir vergisi ve kurumlar vergisi. Yani olması gerekenin dörtte biri.
Türkiye, Tayyip Erdoğan iktidarının 2018’den itibaren yaptığı vahim hatalar nedeniyle yaşadığı yüksek enflasyonu düşürmek için şimdi özel bir program uyguluyor. Bu program hakkındaki yegane tartışma ise, yaratacağı yükün hangi toplum kesimlerine ödetileceği. Bu yükü elbette herkes ödeyecek ama bazımız daha çok, bazımız daha az ödeyecek.
Vergi konusunda düzenleme yapılması gündeme geldiğinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek çıkıp televizyona ‘Yüksek gelirlilerden vergi alacaklarını’ söyledi. Aynı bakan geçen yıl yüksek düşük gelir ayrımı yapmaksızın herkese eşit uygulanan KDV ve ÖTV oranlarını arttırmıştı, bu da aslında enflasyona yol açmıştı. Bakan, daha fazla enflasyon yaratmak istemiyordu, o yüzden de vergi gelirlerini arttırmak için gidebileceği tek yol vardı aslında: Doğrudan vergilerin toplam gelir içindeki oransal payını arttırmak. Yani geçen yıl yüzde 32 olan payı mesela yüzde 40 yapmak…
Az önce rakamlarıyla anlatmaya çalıştım; devlet gerçek bir gelir ve kazanç vergisi tahsilatı yapmaya kalkışsa, gidebileceği yer çok. O kadar çok ki, isterse KDV ve ÖTV’yi sıfırlayabilir bile. (Ama bunu yapmaz, o ayrı.)
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın önemli birimi Gelir İdaresi Başkanlığı’nın vergi düzenlemeleriyle ilgili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yaptığı bir sunumun metni sızdı biliyorsunuz. Ben bu metni Gelir İdaresi Başkanlığı’nın vergi reformu talepleri olarak gördüm.
Daha sonra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de televizyona çıktı, ayda 5 milyon lira, 10 milyon lira gibi harcamaya yapan bazı insanlar olduğunu ama bu insanların hiç gelir vergisi ödemediğini, hatta mükellef bile olmadığını anlattı. Bu insanlardan vergi tahsilatı yapılacaktı. Bunu da ‘Bu geliri nereden buldun’ sorusunu sorarak yapacaktı devlet; mevcut yasa bu sorunun sorulmasına engeldi, o engel ortadan kaldırılacaktı. Bakan tek tek örnek de veriyordu, bazı meslek grupları (mesela kuyumcular) çok düşük vergi ödüyordu.
Önceki gün nihayet bu vergi düzenlemeleriyle ilgili yasa teklifi Meclis’e sunuldu. Bir gördük ki, Mehmet Şimşek’in önemle üzerinde durduğu asgari gelir vergisi ve ‘Bu geliri nereden buldun’ sorusunun sorulmasına olanak tanıyan madde teklifte hiç yer almıyor.
Kaba özet şudur: Ak Parti ve Tayyip Erdoğan gelirleri kayıt dışında olan bir grubu korumaya, onları vergi ödemeden yaşamaya devam ettirmeye kararlı gözüküyor. Mehmet Şimşek bu gerçeğe çabuk uyum sağladı, dün ‘İlk vergi paketimiz’ diyerek bu paketi eksik bulanlara ‘Merak etmeyin devamı gelecek’ mesajı verdi.
Şunu söylememe izin verin:
Bir egemen devlet, yurttaşlarını elde ettikleri gelirlerden eşit biçimde vergilendirmiyor, bazılarını yolunacak kaz gibi görüp diğerlerini görmezden geliyorsa, o ülkede ne demokrasi olur ne ekonomi düze çıkar.
Ama en önemlisi, o ülkenin yurttaşlarında ‘Hepimiz ulusal zenginleşme için birlikte çalışıyor, fedakarlık gerekirse birlikte fedakarlık yapıyoruz’ duygusu oluşmaz, ortaya devlet ve siyasetin dağıttığı ekonomik çıkarlar nedeniyle bölünmüş işte bizimki gibi bir toplum çıkar.