Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu seçim için iletişim stratejisi epeydir belli. Erdoğan, ‘Eser siyaseti’ denen şeyi yapıyor; yani iktidarı döneminde, özellikle de son dönemde yapılanları sergiliyor.
İşte dün, Türkiye’nin ilk jet motorlu insansız hava aracı Akıncı ve yine Türkiye’nin kendi imkanlarıyla ürettiği ilk jet savaş eğitim uçağı olan HürJet göklerdeydi.
Bugün, yapımı neredeyse yılan hikayesine dönen, geçmişte bakanların görevden alınmasına neden olan Ankara-Sivas yüksek hızlı tren hattı açılacak. Ondan önce Karadeniz doğal gazı şebekeye verildi, TGC Anadolu gemisi donanmaya teslim edildi, Togg üretimi başladı vs vs.
Erdoğan bu iletişim stratejisiyle ‘Ben yaptım, daha da yaparım’ mesajı veriyor.
Bu, kabul etmek gerek, aslında normal bir zamanda yaşasak seçim kazandıracak kuvvetli bir strateji. Ama Erdoğan’a yetmeyebilir, sebebini az sonra konuşacağım.
Kemal Kılıçdaroğlu ise iktidarda olmadığı için yaptıklarını elbette gösteremiyor, onun yerine yapacaklarını anlatıyor. Bunu da Twitter üzerinden paylaştığı ‘kara tahta’ videolarıyla yapıyor.
CHP liderinin dün akşam paylaştığı kara tahta önü videosu oldukça ilginç bir projeyi gündeme getirdi. Buna göre CHP lideri Cumhurbaşkanı seçilecek olursa Adana ve Mersin illerini kapsayan oldukça geniş bir alanda dev bir ileri teknoloji sanayi bölgesi planlıyor. Bu sanayi bölgesi, Kılıçdaroğlu’nun söylediğine göre ‘özel bir hukuk’la ve ‘uluslararası hukuka göre’ yönetilecek.
Bu bölgeye biyo kimya ve biyo teknoloji başta olmak üzere yeni teknolojilerle ilgilenen şirketler çekilecek. ‘Özel hukuk’ lafından anladığım, buraya daha çok yabancı şirketlerin gelmesi isteniyor.
Birbirine rakip iki liderin iletişim stratejilerindeki bu taban tabana zıtlığın bir bölümü kaçınılmaz. Erdoğan 20 yıldır iktidarda; Kılıçdaroğlu 13 yıldır muhalefette lider. Doğal olarak Kılıçdaroğlu ‘Yapacağım’ diyerek, geniş zamanlı konuşmak zorunda. Erdoğan ise ‘yaptım’ diyor.
Burada problem, Erdoğan’ın geleceğe ilişkin ufuk çizmemesinden kaynaklanıyor. Erdoğan hep geçmiş zaman kipiyle konuşuyor bu seçimde. Yeni proje diye anlattığı en önemli şey, deprem konutlarını 1 yılda bitirmek.
Tayyip Erdoğan’ın söyleminin geri kalanına, yani ekonomi dışı alanlara baktığımızda da aynı şeyi görüyoruz: Muhalefete PKK’lı ve LBGT’ci diyor, neredeyse dinsiz imansız demeye getiriyor ve hep geçmiş zaman kipiyle konuşuyor.
Bütün bunlar da, en azından bana Erdoğan’ın kazanmaktan çok kaybetmemeye oynadığı izlenimi veriyor. Elbette kazanmak da istiyor Erdoğan ama belki kazanmasının zor olduğunu görüyor, o yüzden kuvvetli bir kaybeden olmak istiyor. Ve bunun için de kendisine gönül vermiş seçmeni bir arada tutmayı yeni seçmen kazanmaktan daha önemli görüyor, o seçmeni konsolide etmeye, kendisi etrafında kenetlemeye daha büyük önem veriyor.
Kılıçdaroğlu’nun iletişim stratejisi de çok belirgin aslında. Neredeyse hiç polemiğe girmiyor, Erdoğan’la kavga etmiyor, ne söyleyecekse onu söylemeye devam ediyor, güler yüzlü ve aydınlık bir kampanya yürütmeye çalışıyor.
Sorun, Kılıçdaroğlu’nun seçmene, kendi potansiyel seçmenine ulaşmak için kullandığı yollarda. Neden bilinmez, CHP lideri Twitter’ı önemli bir mecra olmanın da ötesinde yegane mecra sanıyor. Oysa değil.
Kılıçdaroğlu, YouTube’a ilk videosunu bundan 1 yıl önce, 2022’de koymuş. Şaka gibi. Sadece 75 bin 600 takipçisi var bu mecrada. Belli ki hiç uğraşılmamış burayla, YouTube’da takipçi kazanılmak istenmemiş. Bir başka önemli mecra TikTok’a 2021 Haziran ayında katılmış CHP lideri. Burada da sadece 534 bin takipçisi var.
Belli ki Kılıçdaroğlu ve etrafındaki iletişim ekibi, Twitter’ın daha çok alkışçılardan oluşan yankı odasını, YouTube ve TikTok gibi görece yankı odası anlayışını kırmaya çalışan algoritmalara sahip sosyal medyalara tercih etmiş.
Bütün bu hatalarına rağmen Kılıçdaroğlu kampanyası, klasik anlamda Erdoğan kampanyasından daha güçlü; çünkü pozitif bir söyleme dayanıyor. Ama burada tehlike, Kılıçdaroğlu’nun söyleminin zaten kendisine yatkın duran seçmenden başkasına ulaşmaması tehlikesi.
Bilmiyorum çelişkiyi anlatabildim mi? Erdoğan kendi seçmenine ulaşmaya çalışıyor kampanyasıyla, Kılıçdaroğlu ise belki de kendi seçmeninden başkasına sesini yeterince duyuramıyor.