Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a göre “Enflasyon yok, hayat pahalılığı var.”
Hazine Bakanı Nurettin Nebati’ye göre ise “Enflasyon kontrol altında.”
Bu iki insan, Türkiye’de devleti yönetiyor. Onların neyi nasıl algıladığı ve sonra da nasıl anlattığı hepimizin gündelik hayatı açısından son derece önemli.
Tayyip Erdoğan, “Enflasyon yok, hayat pahalılığı var” diyor ama kendi imzasıyla Meclis’e gönderilen ve kısa sürede de yasalaşıp yürürlüğe giren ek bütçe kanunu öyle demiyor. Bu kanuna göre en azından yüzde 50 enflasyon var; sadece 6 ay önce Meclis’ten geçen bütçemize yarısı kadar ilave yapıldı çünkü.
Şimdi önümüzde bir başka çarpıcı örnek var. Karayolları Genel Müdürlüğü, “acil” koduyla 2021 yılının Şubat ayında Mersin’de Erdemli-Silifke-Taşucu yolu için ihale yapmış. İhale 2 milyar 135 milyon 502 bin lira bedelle iki şirkete, Özaltın ve Yapı&Yapı’ya kalmış. (Buradaki adı tanıdık gelen şirketler meselesine, ihalenin davet usulü olmasına, muhtemel yolsuzluk ve kayırmaya vs. takılmıyorum, bugünkü yazının konusu bu değil.)
Derken, şirketler açısından son derece sevindirici bir şey olmuş, Danıştay, davet usulü yapıldığı için ihaleyi iptal etmiş.
Tam da enflasyonun patladığı, inşaat maliyetlerinin TÜİK hesabına göre yüzde 200’ün üzerinde arttığı bir dönemde şirketler bu yol inşaatına girişse, verdikleri fiyatı imkanı yok tutturamazdı. Devlet mutlaka “eskalasyon” yapardı ama o da işin uzamasına neden olurdu. Danıştay aslında bu iki şirketi kurtardı iptal kararıyla.
Derken Karayolları aynı yol için bir kez daha, üstelik Danıştay’ın “Öyle yapmayın” dediği yöntemle, yani davet usulü ihaleye çıktı. İhaleyi yine aynı iki şirket, Özaltın ve Yapı&Yapı kazandı. Bu kez ihale bedeli 5 milyar 635 milyon 925 bin lira.
İlk ihale (Şubat 2021) 2 milyar 135 milyon 502 bin, ikinci ihale (Haziran 2022) 5 milyar 635 milyon 925 bin lira. İki ihale arasında 16 ay var. Fark 3,5 milyar lira. Artış oranı yüzde 163.
Haberi veren Sözcü gazetesine göre “Devlet aynı iş için 16 ay arayla 3,5 milyardan fazla para vereceği için kazık yedi.”
Tabii, ihale davet usulü olduğu için her şart altında “kazık” yiyoruz ama şurası kesin: Bu yüzde 163’lük bedel artışının tamamı aslında enflasyondan geliyor.
İlk ihalenin yapıldığı 2021 Şubat ayında TÜİK’in tüketici fiyat endeksi 517,96’yı gösteriyormuş; Haziran 2022’de aynı endeks 977,90’a geldi. Yani TÜİK’e göre bu 16 ayda toplam enflasyon yüzde 88,9 oldu.
Aynı TÜİK bir de “inşaat maliyet endeksi” yayınlıyor. Ona göre endeks Şubat 2021’de 258,16’yı gösterirmiş. Kurum en son Nisan 2022 endeksini açıklamış, bu da 571,22’yi gösteriyor. Sadece 14 aylık artış yüzde 212,66 seviyesinde.
Şimdi, kendi imzaladıkları ek bütçe kanunu ve kendi hükümetlerinin ısrarla ve mahkeme kararına rağmen davet usulü yapmaya çalıştığı ihale rakamlarından hareketle Tayyip Erdoğan’a ve Nurettin Nebati’ye soralım: Enflasyon var mı, yok mu?
Var ki, devlet gider bütçesini 1 trilyon 751 milyar liranın üzerine 880 milyar daha ekleyerek 2 trilyon 531 milyara yükseltmek zorunda kalıyor. Bu da aslında tahmin; yıl sonunda gerçekleşen giderin bundan çok daha yüksek olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Yine enflasyon var ki, bir yol ihalesinin bedeli yüzde 163 artıyor. Bu ihalenin devam edip yol inşaatının yapılması halinde gerçek ödemenin çok daha yüksek olacağını da, eğer ömrümüz yeterse hep birlikte göreceğiz.
İçinizden, “Aferin sana, vatandaş kadar devletin de enflasyondan çektiğini gösterdin, boyun bir karış uzadı mı” diye düşünüyor olabilirsiniz. Haklısınız.
Bir ülkede yıllık enflasyonun yüzde 1-3 arasında olması, genellikle iktisatçıların tercih ettiği bir şey. Bu sayede hem fiyat istikrarı korunur hem de genel olarak refah artar.
Ama enflasyon bizdeki gibi kontrolden çıkıp çok kısa bir süre içinde yüzde 80’lere dayanırsa, ülkedeki her şey birden bozulmaya başlar.
En önce en savunmasız durumdaki sabit gelirliler, yani maaşıyla çalışanlar refahlarını hızla kaybetmeye başlarlar. Ama iş orada durmaz, ardından serbest çalışanları vurur enflasyon. Derken sıra şirketlere ve devletlere gelir.
Toplumdaki her kesim, kendi gücüne göre gelirini arttırmaya ve eski refahını yeniden yakalamaya çalışır. Yani emeklerine veya ürettiklerine koydukları fiyatı arttırmak isterler.
16 ay arayla yüzde 163 fiyat artışına giden bu iki müteahhitlik şirketinin yaptığı bu; eski gelirini yakalamak istiyor ama bana soracak olursanız az bile fiyat vermişler; bu fiyatla bu işi bitiremezler.
Hele ülkede iktidar değişirse, her ikisi de mimli şirketler oldukları için bu işten fena halde zararla çıkarlar, onlara üzülecek birini bulmak da zor olur.
Bir daha soralım: Enflasyon var mı, yok mu?