Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cuma günü Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki sayfiye şehri Soçi’ye yaptığı günü birlik ziyaretin sonuçlarını önümüzdeki dönemde çok konuşacağız. Erdoğan ile Putin arasında yapılan 4 saatlik görüşmeden çıkan “flaş” haber, benim daha önce burada yazdığım Rusya’dan doğal gaz alımının Ruble ile yapılması.
Türkiye, 2021 yılında Rusya’dan toplam 29 milyar dolarlık ithalat yapmış. Oysa bu yıl, yılın daha ilk altı ayında toplam ithalatımız 27,74 milyar dolara dayanmış durumda. Bu yükselişte doğal gaz ve petrol fiyatlarının artması çok önemli paya sahip olsa gerek; çünkü Rusya’dan en çok enerji alıyoruz.
Rusya’ya 2021’de 5,7 milyar dolarlık ihracat yapmışız; bu yılın ilk altı ayındaki ihracatımız 2,9 milyar doları bulmuş. İthalattaki sıçrama ihracatta gözükmüyor.
Biz bütün bu ihracatımız karşılığında Rusya’dan Ruble alsak dahi, Rusya’dan yaptığımız ithalatın (bu yıl herhalde 50 milyar doları aşacak) yüzde 15 kadarını Ruble olarak ödeyebiliriz; hadi turizm gelirlerini de Ruble cinsinden alsak, ithalatın belki yüzde 20’sine kadar ulaşabiliriz ama o kadar…
Tam da bu sebeple olsa gerek, Rus tarafı Erdoğan-Putin görüşmesi sonrası Türkiye’nin doğal gazın “bir bölümünü” Ruble ile alacağını açıkladı. Elde ruble olmayınca ne yapacaksınız, mecburen dolar veya euro vereceksiniz.
Fakat esasen Rusya’dan ithal ettiğimiz enerjinin yüzde 20’sinde dolar kullanmaktan kurtulmak bile, şu an TC Merkez Bankası’nın yaşadığı ağır baskının bir nebze olsun hafiflemesine yol açacağı için önemli ve iyi bir şey. Tabii eğer Erdoğan, Putin’i Türkiye’den daha fazla ithalat yapmaya ikna ettiyse, Türkiye’nin enerji ithalatındaki dolar ihtiyacı da biraz daha azalabilir.
Ancak şunu mutlaka söylemeliyim: İki ülke arasındaki ticaret bu denli dengesiz olunca, bunun doğal sonucu Türkiye’nin rubleyi desteklemesi oluyor. Ruslar bizden aldıkları her şeye, hatta turizm harcamalarına bile ruble kullanacak; biz ise ödemeye rublemiz yetmediği zaman dolar vereceğiz.
Bu konuda iktisatçı Uğur Gürses’in yazısı oldukça aydınlatıcı aslında. Rus bankacılık sisteminin ve Rus parasının Türkiye’deki varlığı artacak. Rusların kredi kartı ödeme sistemi MIR’in Türkiye’de yaygınlığının ve kullanımının artması, Türk bankacılık sistemini daha fazla Batı gözlemi altına alacak. Çünkü MIR üzerinden yapılacak kredi kartı ödemesi için para transferleri Batı ambargolarının delinip delinmediği şüphesini yaratacak.
Anlaşılan o ki cuma günü iki liderin yaptığı görüşmenin yegane önemli konusu bu değil. Gazeteci Murat Yetkin’in YetkinReport’ta yazdığına göre, Rus tarafı, Türkiye’den Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’nın uğradığı yaptırımların etkisini hafifletecek bir şeyler istiyor. Bu “bir şeyler”in tam ne olduğu belli değil ama mesela Murat’ın yazısına yansıyan “Serbest ticaret bölgesi kurma” önerisi var, Rusya’dan gelen.
Rus şirketleri gelip bu serbest bölgelerde üretim yapacak ve Rusya’dan değil Türkiye’den satıyormuş gibi ihracat yapıp ambargolardan sıyrılacak. Rusya’nın enerji dışındaki en büyük ihracat kalemi demir cevheri ve konsantreleri. Kabaca bu ülkenin ihracatının beşte biri.
Erdoğan-Putin görüşmesine ilişkin daha bu ayrıntılar yayınlanmadan Batı medyasında dikkat çekici haberler çıkmaya başladı. Bunlarda en önemlisi, Financial Times’da çıkan “Türkiye’nin Rusya ile derinleşen bağları Batılı başkentlerde alarm verdiriyor” başlıklı haberdi. Haberin odağında, Türkiye’nin Rusya’ya uygulanan yaptırımların kırılmasına veya etkilerinin hafiflemesine yardımcı olup olmadığı sorusu var.
Türkiye’nin Ukrayna savaşından ötürü ambargolar altında kalan Rusya’da tam da bu sebeple bir fırsat görmeye başladığı bir sır değil; defalarca bu fırsat ihtimali bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bile dile getirildi.
Türk iş dünyası da Rusya’da fırsat görüyor. Batılı şirketler bu ülkeyi terk ederken Türk şirketler orada kaldılar; hatta Batılıların terk ettiği alanlara girmek için hazırlık halindeler, bazı markaları ve AVM’lerdeki dükkanları devralıyorlar. Rus tüketicisi Türkiye kökenli markalara ilgi gösterir mi bilmiyorum ama örneğin konfeksiyonda ciddi bir boşluk var Rusya’da, Türkler tarafından doldurulabilir gözüken.
Fakat yine de, Rusya ile bu ilişki çok hassas yürütülen bir ilişki olmak zorunda. Türkiye açık açık Rusya’nın ambargoları delmesine yardımcı olamaz.
Rusya, evet Türk mallarına alıcı da olmak istiyor ama esas istediği satıcı olmaya devam etmek.
Rus hammaddesini veya mamul malını dünyaya Türkiye üzerinden satmak, Türkiye açısından çok da iyi bir fikir olmayabilir.
Gerçi, Türkiye kendisi açısından pek de iyi bir fikir olmayan Şanghay Beşlisi’ne gözlemci olarak gitmeye çoktan karar vermiş durumda.
Belli ki Cumhurbaşkanı Erdoğan Şanghay Beşlisi toplantısında vereceği fotoğrafın Batı tarafından nasıl algılanacağını pek umursamıyor. O fotoğrafta yer almanın Türkiye’ye ne gibi bir faydası olacak, ben de bunu göremiyorum.
İşin sonunda dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var.