Deneme-yanılma, doğada çok kullanılan bir öğrenme yöntemi. Sadece insanlar değil hayvanlar ve hatta bazı bitkiler de deneme-yanılma yöntemiyle öğrenirler.
Ancak bu kısıtlı ve kısıtlayıcı bir öğrenme yöntemi: Neyi yapmamak gerektiğini öğreniriz bu yöntemle, neyi yapmak gerektiğini değil.
Sıcak çaydanlığa çıplak elle dokunursanız yanarsınız. Bir kere dokunmak ve yanmak, bir daha dokunmamanın garantisi kabul edilir. Artık öğrenilmiştir.
Bir kere eli yandığı halde tekrar tekrar dokunmaya çalışanlara ne denir, bilirsiniz.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllardır dile getirdiği ama “bürokratik oligarşi” yüzünden Cumhurbaşkanı olup ülkeyi tek başına yönetene kadar bir türlü uygulatma fırsatını bulamadığı bir ekonomi teorisi var: “Faiz, enflasyonun sonucu değil nedeni” diyor Cumhurbaşkanı, ona göre faizi indirdiğimizde enflasyon da inecek.
Bu politikayı biz 2020 yılında uyguladık. Enflasyon patlama eğilimine girip bu arada Merkez Bankası rezervlerinden 128 milyar dolar satıp eksi rezerv rakamlarına inince durduk.
Ama durduk diye Cumhurbaşkanı çok kızdı, hem damadını hem de onun Merkez Bankası Başkanını feda etti. Sonra kendi getirdiği Merkez Bankası Başkanı olan Naci Ağbal’ı yolladı. Son getirdiği başkan Şahap Kavcıoğlu da az kalsın koltuğundan oluyordu ki, geçen aydan başlayarak faizi indirdi, kendini ve koltuğunu kurtardı.
Cumhurbaşkanı’nın “Faiz enflasyonun sebebidir” teorisini gönüllü olarak uygulamaya başlayan o Merkez Bankası Başkanı iki gün önce yasa gereği sunması gereken “Enflasyon Raporu”nu sundu.
Normalde Merkez Bankası’nın gelecekte uygulayacağı politikaları anlatan stratejisi yazılı olur ama bu kez durum farklıydı. Ne yazılı Enflasyon Raporu’nda ne de Başkan Şahap Kavcıoğlu’nun önceden hazırladığı konuşmasında bankanın para politikasının bundan sonra hangi ilkeler doğrultusunda yürütüleceğine dair bir şey vardı.
Başkan, konuşmasını tamamlayıp gazetecilerle soru-cevap faslı başladığında Merkez’in stratejisini anlattı:
Kabaca strateji şu: Doların yükselmesi sayesinde ihracatımız artacak, ithalatımız azalacak, bu cari fazla yaratacak. Cari fazla sayesinde doların fiyatı dengelenecek ve enflasyon düşecek…
Hani bir hikaye vardır, ona benziyor: Koyunlar buradan geçecek, yünleri dikenlere takılacak, biz o yünleri toplayıp zengin olacağız…
***
Türkiye’nin cari fazla üreten, yani başkasından borç almak zorunda kalmayan bir ekonomi olmasını herkes ister.
Ancak, başka hiçbir şey değişmemiş, sadece TL değer kaybetmişken bunu başarmak mümkün değil.
İki sebeple değil:
1. Türkiye’nin zaten iç pazarı tamamen baskılamadan ithal ettiğinden daha fazla ihracat yapabilecek bir üretimi ve kapasitesi yok; iç pazarın baskılanmasını ise Tayyip Erdoğan istemez;
2. Diyelim ki dönemsel cari fazla yarattık ve kur dengelendi, bu hemen ithalatın ucuzlaması olarak bize geri dönecek ve ekonomi yeniden cari açık yaratır hale gelecektir; bunu cari fazla verdiğimiz 2019’dan 2020’ye geçerken yaşadık, daha salgın başlamadan ithalat patlamıştı bile.
O yüzden, Merkez Bankası Başkanı’nın perşembe günü yaptığı Enflasyon Raporu sunumunun tek bir anlamı var aslında: Merkez Bankası enflasyonla mücadele etmekten vaz geçti.
Yani bir anlamda banka kendi varlık sebebini ortadan kaldırdı. Oysa bankaya kanunla verilmiş olan bir görev fiyat istikrarını sağlamak.
Bankanın bütün politikalarını bu amaca ulaşmak için oluşturması, bütün ekonomi ve piyasalar için bir işaret feneri işlevi görür, diğer bütün aktörler bu sabiti elde var bir sayarak kendi pozisyonlarını belirlerlerdi.
Öyle bir sabitimiz artık yok, Merkez Bankası “cari fazlayı destekliyor” söylendiğine göre. Bunu nasıl yapacağı meçhul, yapabilir mi, o daha da meçhul.
Pusulamız ve işaret fenerimiz yok artık. Fırtınalı denizdeyiz.
***
Anneniz seslenir, “Evladım soba çok sıcak, sakın dokunma.”
Siz onu dinlemezsiniz, gider elinizi sürersiniz ve canınız yanar. Bir daha da sobaya yaklaşmazsınız.
Deneme-yanılma budur.
Biz sobaya elimizi sürdük, yandık, canımız acıdı. Ama şimdi bir daha elimizi sobaya uzatıyoruz.
Denedik, yanıldık, bir daha yanılmaya doğru gidiyoruz.
Büyük fizikçi Albert Einstein bir seferinde aptallığı tarif etmişti: “Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp her seferinde farklı sonuç beklemek.”
Sahiden bu sefer sonucun farklı olacağına ve enflasyonun düşeceğine inanıyor musunuz?