Artık 12 Eylül’ün üzerinden 44 yıl geçti ve çok şeyi unutuyoruz. Ama bazen bir şey oluyor, ansızın yeniden hatırlıyoruz.
12 Eylül Türkiye’de birkaç kuşak insanın üzerinden silindir gibi geçti. Türkiye’nin 70’li yılları daha çok sol ama sağ siyasette de son derece canlı ve üstelik bugünkünden farklı olarak entellektüel anlamda çok daha derin insanları içinde barındıran yıllardı.
12 Eylül bu muazzam entellektüel enerjiyi durdurdu. Siyaseti yasakladı. Pek çok kişiyi hapislere gönderdi. Üniversiteyi büyük ölçüde dağıttı. Ve sonuçta o entellektüel enerji neredeyse birden bire büyük ölçüde meşgalesiz, işsiz ve parasız kaldı.
İşte o 12 Eylül yıllarında işsiz, parasız ve en önemlisi meşgalesiz kalan o entellektüel enerjiyi birer vaha gibi kendine çeken çeşitli sektörler ve şirketler oldu.
Örneğin eli kalem tutan, okumuş yazmış, yabancı dil konuşan pek çok kişi 80’lerde reklamcı veya gazeteci oldu. Sonradan neredeyse tamamı yabancı dev reklam şirketletine satılan o zamanın pıtrak gibi kurulan reklam ajanslarında çok sayıda eski solcu çalıştı.
Ama reklam ve gazeteciliğin dışında hiç ummadık bir alan daha açıldı o entellektüel enerjiye: Yayıncılık.
O yılların birer vaha gibi açılan üç büyük yayıncılık faaliyeti oldu. Bunlar hep ansiklopedi yayıncılığı alanındaydı.
İsimleriyle söyleyeyim; Nazar Büyüm’ün ‘Yurt Ansiklopedisi’ girişimi bunların belki en büyüğü, en çok insanı çalıştıranıydı.
Bir başkası, Osman Kavala’nın sermaye desteğiyle kurulan İletişim Yayınları’nın çıkardığı Tanzimattan Cumhuriyet’e adlı anıtsal ansiklopediydi.
Sonuncusu ise Ercan Arıklı’nın Gelişim Yayınları’nın çıkardığı ansiklopedi.
Bunlar her hafta fasikül fasikül dergi gibi yayınlanıyor ve toplumda da ciddi karşılık görüyor, satılıyor, okunuyordu.
Bilmiyorum bugün kaç kişinin evinde Yurt Ansiklopedisi veya Tanzimat’tan Cumhuriyet’e ciltleri duruyor. Veya Türkiye’nin en kadri bilinmemiş ansiklopedilerinden biri olan Gelişim Yayınları’nın yemek ve yemek kültürü ansiklopedisi Sofra? (Bende hiçbiri durmuyor maalesef.)
Hem okuyucu ilgisi hem bu tür üst düzey içerikleri üretebilen insan bolluğu sayesinde 80’li yıllar Türkiye’de ansiklopedi patlamasının yaşandığı yıllar oldu. Sonunda bu patlama, gazetelerin arasındaki promosyon ansiklopedi savaşına kadar vardı ve sönüp gitti.
İşte bütün bu olağanüstü içeriği üreten entellektüel enerji buydu. Bugün yapalım deseniz bir sürü maddeyi yazacak insan bulamazsınız. Oysa Yurt veya Tanzimattan Cumhuriyet’e ansiklopedilerinde ne muhteşem imzalar vardı.
12 Eylül döneminin bu yazılmamış, üzerinde eleştirel dille çok konuşulmuş ama gerçek sosyal ve insani anlamı tam olarak anlatılmamış öykülerinden biridir bu aydınların hayatta kalma çabası ve bu çabanın sonunda Türkiye’de ortaya çıkan ürünler.
Önceki gün Nazar Büyüm’ün ölüm haberi gelince düşündüm bu öyküleri. Çünkü Nazar Büyüm, hem kurduğu reklam ajansıyla hem de yayınevleriyle, yaptığı son derece kaliteli yayıncılıkla Türkiye’nin entellektüel hayatına en çok katkı veren ama adı da en az anılan kahraman olsa gerek.
Bir basit örnek: Bugün Türkiye’nin Allah için bir tane bile edebiyat/sanat dergisi yok. Yanlış anlamayın, sanattan söz eden çok yayın var ama bir zamanların Gösteri’si veya Adam Sanat’ı yok artık.
Adam Sanat’ı Memet Fuat yönetirdi, yayıncısı ise Nazar Büyüm’dü. Bu dergi tek başına ortaya nice şair ve yazar çıkardı. Hatırlıyorum, küçük iskender’in ilk şiirini orada Memet Fuat yayınlamıştı. Memet Fuat gibi bir yayıncı, Nazar Büyüm gibi bir patron olmasa, Latife Tekin diye olağanüstü bir yazarımız kitabını hiç yayınlatamayabilirdi. (Türk edebiyatının başyapıtlarından biri olan ‘Berci Kristinin Çöp Masalları’nı okuyunca Memet Fuat çok beğenmiş ama Latife Tekin’e ‘Bir roman daha yaz, o zaman bunu yayınlayacağım’ demişti. Bir ilk ve tek roman olarak kalmasından korkmuştu.)
Nedense Nazar Büyüm’ü hep ve sadece elindeki sigarasını ağzına götüren, kocaman bıyıklarının arasından dumanını üfleyen biri olarak gözümün önüne getirebiliyorum önceki günden beri. Oysa ne uzun sohbetlerimiz, bazen de ne şiddetli kavgalarımız bağrışlarımız olmuştu. Hepsi silinmiş beynimden, geriye onun düşünceli sigara içen hali kalmış.
Nazar Büyüm aynı anda hem gösterişli hem gösterişsiz bir insan olmayı başaran, tevazusu ve ölçülülüğü başkalarına kolayca bulaşan ama kavga gerekti mi de en önde kavgaya giren bir insandı.
Kendini epeydir geri çekmiş, bir nevi emekli hayatı yaşıyor, sadece dost masalarında bulunuyordu. Daha o zaman geride büyük bir boşluk bırakmıştı, o boşluk her gün biraz daha genişliyor maalesef.
Bugünkü toplumsal sığlığımızda onun yanına başka başka Nazar Büyüm’ler ekleyememenin bir rolü var kuşkusuz.
Toprağı bol olsun, dinince dinlensin Nazar. Çok özleneceğini umarım biliyordur.