Araştırmamı makale hâline getirirken rahmetli hocam Oktay Sinanoğlu’nun bana Sis İndeksi broşürünü verdiğinde yıl 1968’di. Broşürde “Gunning Sis İndeksi” anlatılıyordu. Robert Gunning, yayıncılıkla uğraşan bir iş adamı imiş. Demek ki o da “mürekkep yalamış” biri. İndeksini 1952’de yayımlamış. Sonra başka indeksler çıkmış. Flesch Okuma Kolaylığı, Flesch-Kincaid Sınıf Düzeyi gibi… Ancak bu çalışmalar hep İngilizce metinler içindi ve Türkçe’ye uygulanamazdı. Niçin mi? İndeksler cümlelerdeki ortalama kelime sayısına ve kelimelerdeki ortalama hece sayısına dayanıyordu. Bu sayılar ne kadar küçükse o kadar iyiydi. Şimdi düşünün, bizim “Gidiyorum.” dediğimiz cümlede 1 kelime ve 4 hece var. Buyurun İngilizcesini: “I am going.” 3 kelime ve ortalama 1,33 hece. İngilizce kelime sayısı açısından sınıfta kalırken Türkçe de hece sayısında kötü görünüyor. Bunların ikisi de doğru değil tabii.
TÜRKÇE SİS İNDEKSİ: ATEŞMAN
Ne yapmalı? Çok sayıda Türkçe metni alıp bu sayıların ortalamalarını bulmalı ve indeksleri Türkçe için yeniden düzenlemeli. İşte bu işi, benim Sis İndeksi maceramdan yaklaşık 30 yıl ve Gunning’ten 45 yıl sonra, 1997’de, Hacettepe Üniversitesi’nden Ender Ateşman Hoca yapıyor. Ateşman Okunabilirlik Formülü, böyle doğuyor. İlk yayınına, buradan (https://bit.ly/39sWZ9h) ulaşabilirsiniz. Geçen yazımın başlığı, “Sözel” dünyada bir “sayısalcı” idi. Ateşman da bu tanıma uyuyor. Mühendislikten başlamış, dil bilimlerinden devam etmiş. Bilgisayarla dilciliği birleştirmiş. Uzmanlıkların kesişme noktalarındaki bilim insanları başarılı oluyor.
Ateşman, bir iş daha yapmış. Bir internet sayfası hazırlamış. Buradan ulaşabilirsiniz: http://okunabilirlikindeksi.com. Oraya girip istediğiniz metni yapıştırıp okunabilirliği ölçüyorsunuz. Size ölçümdeki cümle başına kelime, kelime başına hece sayılarını veriyor. Yazının kaçıncı sınıf mezunlarınca okunabileceğini de… Bütün bu sayılar ne kadar küçükse sis o kadar az, okunabilirlik o kadar yüksek.
Bu keşiflerimden sonra ne yaparsınız? Kendi yazdıklarınızı ölçersiniz değil mi? Ben de öyle yaptım. Sıklıkla 9.-10.’cu sınıf çıkıyorum. Hemen gazetedeki diğer arkadaşlarımın yazılarına baktım. Onlar da o civarda. Bazen 7-8 çıktığımız oluyor. O daha iyi tabii… Pek ender, 5-6‘yı görüyoruz.
İndeksin güzel tarafı, yazanı eğitmesi. Kısa, öz cümle yaz! Zorlayıp lügat paralama! “İndeks” düşük ve “Sınıf” yüksek çıkarsa, otur tekrar yaz…
Yazılar ve yazarlar
Elime imkân geçmişken şu metinleri aldım ve ölçtüm: 1) Tarık Buğra’dan Küçük Ağa. 2) Tanpınar’dan Saatleri Ayarlama Enstitüsü. 3) Orhan Pamuk’tan Benim Adım Kırmızı. 4) Kemal Tahir’den Devlet Ana. 5) Nihayet, daha önce Ben Ne Kastederim, Sen Ne Anlarsın yazımda (https://bit.ly/3QAckWr) (https://bit.ly/3O6VYTa) söz ettiğim, İçişleri Bakanlığı’nın 81 İl Valiliğine Tam Kapanma Tedbirleri Genelgesi Gönderildi. Benim suçum değil, 26.4.2021 tarihli genelgenin “başlığı” tam böyle.
Ateşman’ın ölçüleriyle yazarları ve yazdıklarını tek tek ele alalım:
Cümle başına ortalama kelime sayısında: Kemal Tahir 4,3; Tanpınar 4,6; Tarık Buğra 5,9; Orhan Pamuk 6,1; İçişleri 27,5.
Kelime başına ortalama hece sayısında: Tarık Buğra 2,48; Tanpınar 2,56; Orhan Pamuk 2,80; Kemal Tahir 2,89; İçişleri 2,97.
Asıl ölçüler bu ikisi. Bunlara dayanılarak hesaplanan Ateşman İndeksi de aşağıdaki gibi. İndeks ne kadar yüksek ve 100’e yakınsa o kadar iyi Siz 87 gibi bir rakamı, %87 okunabilir diye düşünün...
Ateşman İndeksi: Buğra 84, Tanpınar 84, Kemal Tahir 72, Pamuk 70 ve İçişleri 7,7.
Son olarak sınıfları vereyim. Her bir yazardan aldığım metin, aşağıdaki sınıf mezunlarınca okunabilir. Tabi o sınıftan yüksek sınıflardakiler haydi haydi anlar.
Sınıflar: Buğra ve Tanpınar, 5- 6.’cı sınıflar. Kemal Tahir ve Orhan Pamuk, 7-8.’ci sınıflar. İçişleri “Lisans Üstü” çıkıyor. Ateşman hesaplarında Lisans Üstü’nden yüksek sınıf yok.
“EL MANA Fİ BATNI MUHARRİR” OLMASIN
Tabii ölçülen okuma kolaylığı. Anlaşılabilirlik değil. Yazarın anlatma becerisini yansıtmıyor. Okunabilirlik, metnin dış yapısına, kelimelerine, cümlelerine ait bir özellik. İçerik, anlam başka mesele. Ancak, okunabilirlik olmadan anlaşılma mümkün değil. Metnin bir ev olduğunu düşünün. Anlam evin içindedir. Fakat kapı kapalıysa, yani okunabilirlik yoksa anlama ulaşamazsınız.
Yine anlatacağınızı anlatın da cümlelerinizi uzatmayın, kelimelerinize de mukayyet olun. Hani, “O kadar derin yazmış ki, kimse anlamıyor.” diye övülen kalemler varsa bırakın onların anlaşılmayan metinleri de orada, derinlerde kalsın. Siz anlaşılmaya çalışın. Söz de yazı da anlaşmak içindir. Anlaşmak, anlaşılmakla mümkündür.
Ara başlıktaki söz, mana yazarın karnındadır demek ve eskiler bunu, şair için, “El mana, fi batnı şair.” diye söylemiş. Şiirde belki ama düz yazıda anlamı karnımızda tutmayalım.