Geçen yazımda ne demiştim?
- Tutarsız siyasetçiler, tutarsızlıkları apaçık hâle gelince küfre sığınır.
Sonunda o “bitirmek” istedikleri muhalifleri değil, kendilerini bitirirler. Bu kadarla kalsa iyi… Onlar, kendilerinden başka şeyleri de bitiriyorlar: Türk siyasetinin seviyesini. Bir de savunduklarını iddia ettikleri değerleri.
Sırf onlar siyasette başı çektikleri için Türk siyasetinin seviyesi düşüyor. “Kirli siyaset”, “siyasete bulaşmamak”, “siyasetin çamuru” gibi yanlış ve demokrasi için son derece zararlı anlayışlar, kamuoyunda yaygınlaşıyor. Bunları söyleyenlere hak veriliyor.
LAF DEĞİL DAVRANIŞ KONUŞUR
Aynı hâl, dincilik ve milliyetçilik için de geçerli. Eğer İslam’ı savunduğunu söyleyen biri, yolsuzluklara hırsızlıklara kol kanat gererse, tutarsızlıktan tutarsızlığa gezinirse, dün kapkara dediğine bugün apak derse, liyakati katledip partiye ve şahsına sadakati açıkça ön plana alırsa… Hele hele yaptığı hatalı hareketleri, dinin gereği budur diye savunursa… Savunamaz hâle gelince de küfretmeye başlarsa… İnsanlar onunla aralarına mesafe koyar koymasına da savunduğunu söylediği fikir de insanların zihninde devalüe olur. Fikrin kabahati ister olsun, ister olmasın…
Bir zamanlar çocuk terbiyesi konusunda bir misal verirdim. Çocuğuna nutuk atan bir anne veya baba, şöyle konuşur: “Sakın yalan söyleme. Yalan ayıptır. Ahlaksızlıktır. Günahtır…” O sırada birisi odaya girer ve falancanın telefonda olduğunu, misafirliğe gelmek istediğini söyler. (Belli ki cep telefonu öncesi bir hikâye.) Yalan söyleme nutku atan anne veya baba, bu gelene döner ve “Şşşş. Evde yokum de.” diye talimat verir.
Z-KUŞAĞI
Şimdi çocuk ne öğrendi? Çocuklar sanılandan akıllıdır ve hemen doğru mesajı alırlar: “Yalancılık kötüdür diye nutuk atacaksın ama işine geldiğinde yalan söyleyeceksin.”
Hani bizim Z- kuşağı, milenyum kuşağı dediğimiz gençler var ya. Onlar da son derece akıllı. Bizim yalancı ve küfürbaz siyasilerimizden de akıllı. Geldikleri aile muhiti ve insanın genlerine kazınmış ahlak ve adalet duygusu, onların, şu tasvir ettiğim, tutarsız siyasilerin seviyesine inmelerine izin vermiyor. Onlar tertemiz ve ilkelerine sımsıkı bağlı gençler. Hiç olmazsa çoğunluğu. Onları siyasete ilgisiz mi buluyorsunuz? Doğrudur. Kime ilgi göstersinler; söyler misiniz? Mevcut İslamcıya mı, mevcut milliyetçiye mi? Hayır, Z kuşağı akıllıdır. Ahlâklıdır. Onların büyük çoğunluğunun evlerinde, “Şşşş. Evde yokum de.” yalanı söylenmemiştir. Bu seviyesizliği evlerinde değil, evlerinin dışında, televizyonlarda, gazetelerde görüyorlar; siyasi hayatımızın gladyatörlerinin çarpıştığı arenada. Ve onlardan uzak duruyorlar.
Geçen gün bir grup genç arkadaşımla Z kuşağını konuşuyorduk. Biri gözlemini söyledi. Hem de belki diye değil; kesin böyledir, ikna oldum, diye: Z kuşağı ve ondan hemen önceki kuşak da bal gibi değerlerine sahip. Onlardan kesinlikle vazgeçmek niyetinde değil. Hürriyetin, bağımsızlığın değerini de biliyor. Özüne, kendi şahsiyetine de saygılı… Hani bizim yaşımızdakilerin “izzeti nefs” dedikleri şeye. Ne istediğini bal gibi biliyor. Fakat ortam onların ahlak seviyesinin altında. Onun için ortamda yoklar. Aslında kaybolan, eriyen o ortam ve o ortamın zavallı oyuncuları.
KOMPLO TEORİSİ KURAYIM
Bazen, rahmetli Mahir Kaynak gibi düşünmeye çalışırım. Ben yabancı bir istihbaratçı olsam ve Türkiye’nin değerlerini aşındırmayı hedef alsam ne yaparım? Türkiye’nin değerlerini yükseltmeye çalışan fikir hareketleriyle nasıl mücadele ederim? Onların karşısına ters fikri savunanları çıkarırım. Koskoca ülkede hepsini ben yaratamam. O değerlerin muhalifleri zaten vardır. Onları desteklerim. Proje diye, vakıf diye para imkânları sağlarım. Saldırılarına fikir cephanesi sağlarım; kitap, yayın ve saire. Ancak ülkenin öz değerlerine karşı o ülkenin içinde mücadele etmek yokuş yukarı hücumdur. Zordur.
Peki, ne yaparım? Ülkenin değerlerini yükseltmeye çalışan fikir grupları, siyasi hareketler var ya. İşte onların içine öyle kişiler yerleştiririm ki insanlar o fikirlerden ve değerlerden kendiliğinden uzaklaşsın. Onlara katılmayı düşünenler, benim yerleştirdiğim adamların saçmalıklarını, yolsuzluklarını, tutarsızlıklarını, sevimsizliklerini görüp vazgeçsin. Niçin yokuş yukarı hücuma kalkayım? Bana zararlı akımları içten tıkamak varken.
Böyle mi oldu? Sanmıyorum. İstihbaratçılık oynayayım dedim. Yoksa böyle karmaşık komplo teorileri hiç aklıma yatmaz. Ama ben olsam böyle yapardım.