Yazının başlığını, “Ancak tekeller kâr eder” de yapabilirdim.
Hemen kızmayın. Bakın açıklayayım. Tekel olmanın iki yolu vardır. Adaletsiz yol ve adaletli yol. Adaletsiz yol, genellikle siyasî güce dayanarak piyasadaki alanına başkasının girmesine engel olmaktır. Mesela hak etmediği halde, torpille, rüşvetle ihale almaktır. Başka bir alanda kazandığı para ile bir piyasada maliyetin altında satış yaparak rakipleri batırmak da adaletsiz tekelciliktir. Hukuksuz tekelcilik, tıpkı dolandırıcılık, hırsızlık gibi bir suçtur. Burada dolandırılan, parası çalınan bütün mecbur müşterilerdir. Seçenek bırakılmadığı için mecbur müşteriler. Genellikle de kamu. İşte rekabet kurulları, tekele karşı kanunlar bu suçu önlemek için vardır.
Bunları lanetledikten sonra adaletli tekele gelelim.
TEKELİN HELALİ
Önce kısa bir ekonomi hatırlatması: Bir alanda kâr iyiyse, oraya sermaye ve teşebbüs akar. İyi kâr ne demektir? Paranın bulunduğu güvenli ve zahmetsiz yeri terk edip, riskli yatırıma karar verdirecek büyüklükteki kâr “iyi” kârdır. Alana ilk giren başlangıçta rakipsizdir. Tekel konumundadır. Ve kâr eder. İşte Cuma yazımda bid’atçılar dediğim, dünyanın inovasyon dediği şeyi yapanlar hep bu cins tekellerle başladılar ve zengin oldular. Amazon’un Jeff Bezos’u, Tesla’nın Elon Musk’ı, Google’ın Sergei Brin ve Larry Page’i ve diğerleri…
Sonra ne olur? Sonra, icatçıların, bid’atçıların, inovasyoncuların kârını gören başka girişimciler ve para o sahada yatırıma başlar. Rekabet doğar. Fiyatlar aşağı çekilir. Kâr azalır. Nereye kadar? İktisatçılar, risksiz yatırımın getirisine kadar geriler diyorlar. Mesela devlet tahvili faizinin getirisine kadar. O noktada risk demek olan yatırım yerine para tahvile veya aynı derecede güvenli görülen başka bir yere kayacaktır. İşte on yılda bir dünyanın en zenginleri listesini, en büyük şirketleri listesini değiştiren bu mekanizmadır. Bu anlattığım, 20. asrın ikinci yarısının ve 21. asrın hikâyesidir.
NEFES NEFESE YENİLİK YARIŞI
Ender birkaç şirket, lider konumunu uzun yıllar koruyabildi. Veya kuruluşundan yıllar sonra lider konuma yükseldi. Bunlar bir şekilde az önce anlattığım mekanizmayı kırmayı başardılar. Intel bunlardan biridir. 1980’lerde hafıza çipi ve mikro-işlemci yapan bu şirket önce stratejik bir kararla hafıza işinden çıktı. O alan hemen tamamen Tayvan’a bırakıldı. Bütün gücünü mikro işlemcide yoğunlaştırdı ve “Intel inside” (İçerde Intel var) sloganının hakkını verdi. Peki, arkadan gelenler. Arkadan gelenler yok muydu? Hem de nasıl vardı. Intel, her yıl yepyeni bir teknoloji yenilemesiyle yarıştaki yerini korudu. Nefes nefese… Hani sürekli devrim sloganı vardı ya. Bu da sürekli inovasyon. Arkadan gelenler bir yana önünde Motorola vardı. Onu da yeniliklerle geçti. Şirketin kurucusu ve efsane CEO’su Andrew S. Grove hâtıralarında bu bitmeyen yarışı anlatıyor. Felsefeyi anlamak için kitabın başlığını okumak yeterli: Sadece Paranoidler Hayatta Kalır. Intel kırk yıldır koşuyor. Eski rakipleri yarışı bıraktı. Fakat AMD adlı bir başka şirket onun da tekelini kırdı. O yüzden Intel’i artık liste başında göremiyorsunuz.
YA İNOVASYON, YA VASATLIK
Evet, kâr tekelle; tekel, yenilikle elde ediliyor. Peki sermaye? Bu güzel bir soru ve bu asrın yapısını anlatıyor. Bir zamanlar mucitler, yatırımcı peşinde koşardı. Bugün kovalayanla kaçan yer değiştirdi. Para, mucit arıyor. Silikon vadisine gidin. Teknoloji meraklısı gençlerin devam ettikleri kahvelere sermayenin ajanları geliyor. “Unicorn” (Mitolojik tek boynuzlu at) arıyorlar. Olağanüstü buluş arıyorlar. Kuluçka denilen, yeni teşebbüslere çok ucuza ofis hizmeti veren merkezler var. Tohum sermayeyi sağlayan, sonra diğer adımları destekleyen risk sermayesi şirketleri var. Mucit, yönetim bilgisine sâhip olmayabilir. Sermayeyi sağlayan onun yanına bir yönetim uzmanı katıyor. Hatta “melek” denilen, kendisi de bizzat şirkette çalışmak isteyen yatırımcı tipi var.
Kâr tekeldedir. Kanunsuz kâr da, helal kâr da. Birincisi hukuksuz ortamların, hırsız siyasîler sayesinde meydana gelir. Kamuyu soyar. Ülkeyi fakirliğe mahkûm eder. Ve bir gün o siyasî iktidardan indiğinde, yanaşma şirketler geri dönmemek üzere ortadan kaybolur. Çünkü hiç birinin başarısı icada, inovasyona, yönetim ustalığına dayanmaz.
Helâl tekele, icatla, inovasyonla ulaşılır. İcat, yönetim bilgisi ve yatırımla birleşince zenginlik doğar. Bu teşebbüsler uzun ömürlüdür. Hayatları mucidin ömrünü aşar. Ülkelerine refah getirirler.
Ya inovasyon ya vasatlık. Ya inovasyon, yahut orta gelir tuzağı.