Hiç zamanı ve sırası değil ama… Fikir hürriyetine bazı ek sınırlamalar getirmek gerekebilir. Dikkatle ve amacı tartışılmayacak şekilde belirterek. Böyle sınırlamalar zaten var. Mesela nefret suçları… Dikkatle ve amacı tartışılmayacak şekilde belirterek dememin sebebi de bu örnek. Nefret suçu kavramının siyasî cezalandırma vasıtası olarak kullanıldığını da görüyoruz. Nefret kusan ağızların cezasız kaldığını da.
Bugün, başka cins bir zararlı sözde fikirden bahsetmek istiyorum. Aşı olmayınız, maske takmayınız, bu salgın gerçek değil saçmalıklarından.
Çeşitli konularda bol bol yalan haber çıkıyor. Hemen sosyal medyayı, İnternet’i de suçlamayalım. Daha İnternet’in adı sanı yokken de yalan haberler vardı. Hatta yalanlardan kitaplar yapıldı. Elimizde zaman makinesi bulunmadığından ve tarih hakkında atılan yalanı eskiye gidip tahkik etme imkânımız olmadığından, yalan kitaplarının birçoğu tarihle ilgili. Yalan ve nefret iç içedir. Türklerin şunu bunu kestiğine, soykırım üstüne soykırım yaptığına dair yalanlar da böyledir ve bunlar dünyada son derece başarılı olmuş yalanlardır. Kim gidip de ciddî, bilime dayanan tarihi okuyacak? Hele yalanın ucunda çıkar varsa.
KAÇ KİŞİYİ ÖLDÜRDÜNÜZ?
Fakat bunlar, şu salgınla ilgili yalan haberler kadar zararlı olmadı. Hiç değilse şimdilik.
Salgını bitirmek için elimizdeki en güçlü silah aşı. Nüfusun yüzde yetmişi, sekseni aşılanana kadar ikinci derecedeki silahlarımız maske ve mesafe. Bunları kapanma, toplu yerlerin kapatılması, toplantıların yasaklanması izliyor.
Ve birileri çıkıyor, aşı olmayın, salgın yalan, maske takmayın diyor. Acaba bu saçmalıklar, hasta olmayacak kaç kişinin hasta olmasına yol açtı? Ölmeyecek kaç kişiyi öldürdü? Bu bir toplum suçu, bir insanlık suçu değil de nedir?
İşin kötü tarafı, aşıyı reddeden, maskeyi ve diğer önlemleri almayan insanların zararı yalnız kendilerine değil. Burun buruna parti kongrelerine katılanların, kongreye gidiyoruz diye otobüslerde maskesiz ve mesafesiz göbek atanların kötülüğü yalnız kendilerine değil. Sadece kendilerine olsa, eh hak etti deyip geçerdik. Virüsün kendisine bulaşmasına ve kendi vücudunda üremesine izin veren insan ortalama şu kadar kişinin daha hastalanmasına, onların her biri de daha o kadar kişiye bulaşmasına yol açıyor ve bulaşmalar patlayarak çoğalıyor.
BİZE DE Mİ YASAK?
Daha önce ve galiba da iki kere yazdım. Kore’nin Daegu şehrinde, ülkenin 31’inci hastası olan kadının büyük bir kilisede 5 016 kişiye virüs bulaştırdığı belirlenmişti! Vaaz vermenin ve siyasî nutuk atmanın beklenen sonucu. Ağızdan hızla çıkıp yayılan virüs aerosolü. Boston’daki 175 kişilik bir toplantı üçyüz bin kişiye virüs bulaşmasına yol açmıştı. Bu süper bulaştırma kaynaklarını geriye doğru filiasyonla, yani hastanın temas ettikleriyle yetinmeyip onların da temas ettiklerini izleyip buluyorlar. Acaba, mesela Ankara’nın orta riskli halden iki çıt daha yukarı, çok riskli hâle gelmesinin kaynağında hangi süper bulaşma ortamları var?
Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca, halka bizzat bilgi verdiği için, soru alıp, sorulara cevap verdiği için ve iyi haberler kadar kötü haberleri de kendisi açıkladığı için takdir ve sempati toplamıştı. Fakat son sarf ettiği bir cümleyle bu davranış çizgisinin dışına çıktı. Ak Parti kongrelerinde olup bitenlerin dillendirilmesinde kimsenin yararı yok dedi. Böyle açık ihlallerin, bak biz güçlüyüz, kanun, nizam bize vız gelir, hatta bize bilim de, tıp da vız gelir. “Bize Corona morona sökmez” gibi moronca davranışların iftiharla, naklen yayınla, göstere göstere yapılması kesinlikle zararlıdır. Sustuğunuz sürece o davranışları sergileyenler, geldikleri yerlere döndüklerinde de sürdürür. Siz bunun hatalı olduğunu her fırsatta söylemedikçe... Fakat siz bir hekimsiniz. Önce zarar vermeyeceğim diye yemin ettiniz. Susarak da zarar verirsiniz.
MUTANTLAR VE AŞILAR
İngiliz mutantından bahsettiğimde henüz Şubat’taydık ve 5 Şubat’ta B117 denen bu mutantın, Türkiye’de vakaların yüzde altmışını teşkil ettiğini yazmıştım. Sağlık bakanımız oranın %75’e ulaştığını bildirdi. Ve sadece B117 değil galiba. Ondan beter, Güney Afrika’nın N501Y ve E484K mutantları da yolda. Hepsi ilk Wuhan virüslerinden daha bulaşıcı. Üstelik Güney Afrika mutantlarına karşı aşının etkinliğinin azaldığı haberleri geliyor. Bu mutantın çocukları etkilediği de…
Bu kadar karamsar bir tablodan sonra iki olumlu sözüm olsun. Birincisi, aşıların yeni mutantlara karşı sağladığı bağışıklık zayıflasa da ağır hastalanmaları, ölümleri büyük ölçüde azalttığı. Tıpkı grip aşısının gribi tam önlemese de hastalığın seyrini hafifletmesi gibi. İkinci ve bizim için daha iyi görünen haber de şöyle: mRNA aşıları, yani Batı’da en çok kullanılan dört aşı, virüsün logosu hâline gelen çıkıntılarını hedef alıyordu. Ve Güney Afrika mutantlarının baş değişikliği de bu çıkıntılarda. Dolayısıyla bizdeki Çin aşısı, babadan kalma metotla, etkisizleştirilmiş virüsle bağışıklık sağladığı için yeni mutasyonlara karşı diğerlerinden daha etkili olabilir. Ancak bu avantaj henüz bilimlik yayınlara aksetmiş değil.