Hâlbuki bizde… Onlarda ise…” Bizimle Batı’nın karşılaştırmalarında böyle başlayan cümlelere sık sık rastlarız. Türkler, son dört asırdır, hâllerinden pek memnun değiller. O yüzdendir ki çokça, bu durumdan nasıl kurtulup yukarılara çıkarız diye düşünürler, yazarlar. İşte, neyi yanlış yaptığımızı, onların aynı şeyi nasıl doğru yaptığını keşfetmek için bu cümleleri kurarız… “Bizde şöyle, hâlbuki onlarda…” Benim “Niçin Geri Kaldık?” kitabım da bu ikilemleri toplayıp okuyucuya sunmak gayretindedir.
Yukarıdaki tarz “Bizde böyle, hâlbuki onlarda…” henüz zirvelere ulaşamamanın izahı içindir. Ne yapalım da kalkınalım arayışıdır. Bu yararlı bir çaba olabilir.
Bunun bir de başka türlüsü var. “Bizim” üstünlüğümüzü iddia ve ispat için kullanılanı. Bunları yandaş kanallarda, basında her gün izliyor, okuyorsunuz: “Bizi kıskanıyorlar! Bizde böyle, hâlbuki onlarda…”
Bizi kandırdılar
Şöyle akıl yürütülür: Biz geçmişte fersah fersah iyiyken onlar bizden çalmışlar; sonra bizden öğrendikleriyle bizi ezip bu hallere düşürmüşler. Bu geçişi açıklamak kolay değil. Biz çok üstünken nasıl burnumuzdan yakalanıp yerlerde sürünmüşüz? Herhâlde çok safmışız veya kandırılmışmışız, onlar akıllı biz salakmışız veya onlar üst akla, biz alt akla sahipmişiz ki bu vahşiler, medeniyeti medeniyet yapan her şeyi kafamıza vurup elimizden alıvermişler.
İşin doğrusu şu: Gelişmiş toplum, insanlığın bilgi mirasını öğrenip başarıyla uygulayabilen toplumdur. Şu veya bu sebeple, “Iıh, ben iyiyim, ne yapıyorsam mükemmeldir; değişmem de değişmem!” diyen toplum da kafasına vurulup elindekilerin alınmasına mahkûmdur. Medeniyet bir bilgi ve davranışlar bütünüdür ve zaman içinde bir yerde durmayıp, dünya yüzünde toplumdan topluma geçmiştir. Gezerken kendisi de karda yuvarlanan kartopu gibi büyümüş, zenginleşmiştir. Milattan önceki, milattan hemen sonraki, 500, 1000, 1500 ve 2000 yılında medeniyetin zirveleri aynı yerler, aynı milletler değildir. Medeniyetin kendisi de aynı medeniyet değildir. “Gelişmiş”, o anda bilginin, değerlerin, davranışların temerküz ettiği yerler ve topluluklardır. Temerküz: toplaşma, merkezi hâline gelme… İllâ az bilinen kelime kullanmak değil tutkum; en uygununu kullanmak ve bu kavramı en iyi açıklayan kelime, temerküz. Medeniyet insanlık tarihi boyunca başka başka coğrafyalarda toplaşmış, temerküz etmiş.
Medeniyet durmaz, yükselir, gezer
Evet, medeniyet, birikimdir ve onu en iyi öğrenene üstünlük sağlar. Milletlerin- Huntington’un kullandığı anlamda medeniyetlerin- birbirinden hiç mi farkı yok. Var, fakat bu yukarıdakilerin gerçekliğini değiştirmiyor. Doğrudur, Batı sınıf toplumudur; Doğu o derece değildir. Doğrudur, Batı asırlarca ırkçılık yaptı; Doğu o kadar yapmadı. Bunların tarihî geçmişe dayanan sebepleri var. At medeniyeti bizde, büyük coğrafyalarda devlet kurmamıza yol açarken, hareketsiz Avrupa, feodaliteyle paramparçadır. Bu parçalanmışlık, kontları, dükleri, markileri, asilleri giderek sınıf toplumunu doğurur. İskoç siyaset bilimci Tom Nairn’e göre, ırkçılık da aslında sınıfçılığın ürünüdür. Irkçılığın teorisyeni kim? Bir burjuva mı? Hayır, bir asil, İnsan Irklarının Farklılığı Üzerine Denemeler’in yazarı, Gobino Kontu! At medeniyetine dayanmayan Hindistan da Doğu’da, ama bir sınıflar, kastlar tarihine sâhip. Siyasî birliğini ancak Babür’le, daha sonra da İngiliz sömürgesiyken sağlıyor.
Gençler neden kaçmak istiyor?
Evet, medeniyet dünya üzerindeki toplumlardan birine saplanıp kalmıyor. Geziyor, dağılıyor. İletişimin yükseldiği çağımızda, gezmekten ziyade dağılıyor. Fakat şu veya bu sebepten onu hakkıyla alıp nimetlerinden yararlanamayan topluluklar hâlâ var. Biz de bunlardan biriyiz. Hayır, bu doğru değil, medeniyeti hakkıyla alıp en üst derecede yararlanıyoruz diyenler lütfen cevap versin: Gençlerimizin yüzde seksenden fazlası, niçin Batı’ya gitmek istiyor? En siyasî İslamcı topluluklar arasında anketler yapılıyor. O insanların bile gitmek istediği yer, bir İslam ülkesi değil. O nefret ettikleri kâfirlerin memleketleri. Neden? Nedeni basit. Biz Türkler ve medeniyeti biz Türklerden de daha az alıp kullanabilen Müslüman ülkeler ve diğer geri kalmış ülkeler, insanlarını mutlu edemiyor. Türkiye’ye gelip bizim ensarlık yaptığımız Suriyeliler Batı’ya göç etmek isterken bir çocuğun elindeki “No Turkey” afişini hatırlıyor musunuz? Ya denizden Yunanistan’a kaçmaya çalışırken ölenleri?
Marifet bizde böyle, hâlbuki onlarda şöyle diye övünmek veya yerinmek değil, insanlığın ortak birikimi medeniyeti alıp en iyi uygulayanlar gibi uygulamak. Daha da büyük marifet, mevcut birikime ilaveler yapmak, bu katkılarla birikimi daha da iyi tarzda uygulamak ve insanlığa hediye etmek.