Türkiye Notları Dergisi, Mayıs-Haziran sayısı için bir Kemalizm dosyası hazırlıyor. Benden de katkı istediler. Bu yazım, Türkiye Notları’nın soruşturmasına verdiğim cevaplardan oluştu.
Millî Mücadele sürerken yabancı basın, Anadolu’daki harekete “Kemalist” diyor. Sanırım kelimenin ilk kullanılışı budur. Yine aynı dönemde İstanbul’daki millî mücadele aleyhtarı basın, millî mücadeleyi kötülemek için “Kemali” tabirini kullanıyor. Algı yönetimi o zaman da var; akla “Celali”yi çağrıştırsın diye... Daha sonra, 1935’teki CHP Kurultayı’nda Altı Ok’a, Kemalizm deniyor. 1953’te bu ibare kaldırılıyor. Öyle anlaşılıyor ki kavram, eğilip, bükülüp herkesin kendi maksadına uygun hâle getirilmeye çalışılıyor. Bu arada Agop Dilaçar’ın, 1939’daki Birinci CHP Konferansı’nda söyledikleri ilgi çekicidir (mealen): “Türkçülük ırkçı olmadığı için noksandır, Kemalizm ona ırkçılığı ilave etmiştir.” Dilaçar, Türkçülüğü zamanımızdaki birçok insandan daha iyi anlamış.
Kemalizm değil ama İkinci Dünya Harbi’nde İnönü’nün politikası, Almanlar ilerlerken ırkçıdır, Ruslar ilerlerken de – 1944’ten itibaren- milliyetçi düşmanıdır.
ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİĞİ ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİĞİ DEĞİL
Millî Mücadele’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir yapısı, Türk Milliyetçiliğinden başka bir şey değildir. Kendi cümlelerini hatırlayalım: “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.” Bu yüzden olmalı, Atatürk’ün ağzından “Kemalizm” sözü pek sık çıkmamış. Gerçekten “Kemalizm”, Atatürk döneminin sonuna doğru, Altı Ok ile ifade edilen doktrin için kullanılmaya başlandı.
Fakat 1944’te milliyetçiliğe savaş açan CHP, o tarihten sonra kendini, altı oktaki milliyetçilikten uzak durmaya mecbur hissetti. Türkçülük yerine “Kemalizm”, “Atatürk Milliyetçiliği” gibi, Türk Milliyetçiliğinden farklı etiketlerin piyasaya sürülüşü bu dönemdedir. 1960’la başlayıp 1980’le biten darbeleri yapanlar da CHP’nin bu hassasiyetini sürdürdü.
KEMALİZM BUGÜN DE KULLANIŞLI
Bazıları, gerçekten, “Kemalizm” diye bir ideolojinin yaşadığını kabul ediyor. Ben buna katılmıyorum. Yukarıda anlattığım gibi, daha önceleri pek seyrek duyulan Kemalizm, 1944’ten sonra Türk milliyetçiliği dememek için uydurulan kavramlar dizisinin bir üyesi. O tarihte bile, “Atatürk Milliyetçiliği”, bu maksada daha uygun bir etiket oldu. Atatürk, “Biz doğrudan doğruya Türk milliyetçisiyiz.” derken sanki birileri, “Estağfurullah efendim, siz Atatürk Milliyetçisisiniz.” diye ısrar ediyor. Tıpkı darbe dönemlerinde, “En hakiki mürşit ilimdir, fendir.” sözüne karşı da, “Estağfurullah, ne münasebet efendim. Zat-ı aliniz varken, ilimin, fennin lafı mı olur!” tutumu gibi.
Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri hakkında taze bir analizi, Prof. Dr. Konuralp Ercilasun’un, Atatürk ve Türk Devrimi (Ötüken, 2022) kitabında bulabilirsiniz.
CHP, 1944’ten sonra Kemalizm’i, kendi tekelinde, kendine has bir etiket olarak kullanıyordu. Milliyetçi değil, Kemalist idi. Sonra bundan da vaz geçildi ve son yirmi yıla kadar “Kemalizm” kelimesini pek duymadık.
“Kemalizm” etiketinin bugünkü kullanılışı, CHP dönemindekinin tam zıddı gibidir. Olumlu değil, menfi bir tınısı vardır. Öyle anlaşılıyor ki kavram, eğilip, bükülüp herkesin kendi maksadına uygun hâle getirilmeye çalışılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine, yani milliyetçilik, laiklik, halkçılık gibi değerlere karşı olanlar, bunlara doğrudan muhalefet etmek yerine, Kemalizm’e muhalefeti daha güvenli buluyor. Bu bir propaganda taktiği. “Biz laikliğe, milliyetçiliğe karşıyız” demek riskli; “Kemalizme karşıyız” demek daha güvenli. Son yirmi yılda Kemalizm kelimesinin yeniden doğuşunu, her şeyden önce bu etmene bağlıyorum. Bazen aynı maksatla, Cumhuriyet’in ilk yıllarından “rejim” diye bahsetmek de moda oldu.
İTTİFAKLARI İDEOLOJİSİ Mİ?
Soruşturmanın son sorusu şöyle: “İttifaklar siyaseti bağlamında değerlendirildiğinde Kemalizmin siyasal ve düşünsel pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Laiklik ve Kemalizmin dahil olabileceği geniş tabanlı bir siyasi konsensüs realite ile ne kadar uyumludur? Toplumsal karşılığı nasıl değerlendirilebilir?”
Bu da benim cevabım:
İttifakların politikasını bilemem. Fakat halkın oyuna talip olanlar, halkın düşüncelerini izlemek ve ona ters düşmemek zorundadır. Kamuoyu araştırmaları dönemindeyiz. Area Şirketi’nin, 2021 yılı Eylül ayında yaptığı siyasî tutum araştırmasındaki bir sonuca bakınız: “Kendinizi en çok hangi siyasî görüşe yakın hissediyorsunuz?” diye sorulmuş ve tek cevap istenmiş. Sonuçlar şöyle:
Milliyetçi 35,2
Atatürkçü 33,9
Muhafazakar 14,8
Sosyal demokrat 16,1
Milliyetçilik ve Atatürkçülük “ittifakı” %70’lerde görünüyor. Laiklik zaten bunlarda mündemiçtir. Kamuoyu böyleyken, bu kurucu değerlere ve demokratik, laik, sosyal hukuk devletine saldırmayı- haklı olarak- siyaseten riskli bulanlar; siyaseten doğru bildikleri cepheye vurmayı sürdürecek, “Kemalizm”i hedef almaya devam edecekler. İşte, “politically correct – siyaseten doğru” tabiri böyle manevralar için kullanılıyor.