Trafik kurallarını uygulayamama. Depremde üç gün boyunca müdahale edememe. Vergi toplayamama.
Bunların hepsi devletin zafiyetidir.
Devletin bu zafiyetleri kanun yokluğundan, mevzuat yetersizliğinden mi kaynaklanıyor? Katiyen. Hatta bizde, başka ülkelere kıyasla yukarıda saydığım ve saymadığım konularda bol mevzuat var. Francis Fukuyama’nın Devlet İnşası kitabında (Profil Kitap, 2015) ilginç bir grafik vardır. Kitabın İngilizce özetini bulabilirsiniz. Grafiği Türkçeleştirip Niçin Geri Kaldık? kitabıma almıştım. (Panama, 2017, s. 95)
KANUN YAPMAK KOLAY, UYGULAMAK ZOR
Fukuyama, çizdiği grafikte devlet işlevlerinin (fonksiyonlarının) kapsamını bir eksene, devlet kurumlarının gücünü diğer eksene koymuş. “Devlet işlevlerinin kapsamı”, devletin hangi konulara müdahil olduğunun ölçüsü. Bir bakıma mevzuat miktarı da bu eksene ait bir çokluk. “Devlet kurumlarının gücü”, devletin bu mevzuatı çalıştırıp çalıştıramadığını gösteriyor. Kanunların uygulanıp uygulanamadığını. Yazar, birkaç devleti örnek veriyor, aralarında Türkiye de var. ABD, az mevzuata sahip, fakat kanun varsa uygulanıyor da. Devlet İnşası’nın yayımlandığı tarihte Rusya’nın nereye gittiği henüz belli değildi. Sovyet Rusyası devletin hem her şeye müdahil olduğu hem de kanunlarını uygulayabildiği bir noktadan, Sierra Leone’nın yanına kaymış. Fukuyama’ya göre Rusya’da hem mevzuat yetersiz hem de uygulama zayıf. Türkiye ve Brezilya, Fukuyama’nın çok kanun, zayıf uygulama diye sınıflandırdığı ülkelerden.
Trafik mevzuatımız mı zayıf? Hayır. Gayet yeterli ve ayrıntılı. Uygulanıyor mu? Siz söyleyin. Vergi mevzuatımız nasıl? Gayet güzel? Beyan ediliyor ve tahsil edilebiliyor mu? Bu becerilseydi, vergi gelirimizin %76’sı dolaylı vergilerden oluşur muydu? Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanıp uygulanmaması da “devlet kurumlarının gücü”ne girer. Yanlışlıkla “devletin gücüne gider” yazacaktım; o da doğru olurdu.
Bir önceki yazımda bahsettiğim Tele1 açık oturumunda, galiba Dr. Haldun Solmaztürk’ün belirttiği husus da grafiğin hangi köşesinde yer aldığımızın ölçüsüdür: Uygulama, kanun öyle yazdığı için mi yapılıyor, emir verildiği için mi? Geçenlerde yetkisiz çakar takan arabalar, bir emirle, belirlendi ve engellendi.
1000’e yakın çakar, çakmaz hâle getirilmiş. Peki, emir verilene kadar mevzuat yok muydu? Bu arabalar garajlarından çıkmıyor veya mahcubiyetlerinden çakarlarını çalıştırmıyor muydu? Trafik polisi bunlar geçerken başka tarafa mı bakıyordu?
Emir varsa yapılır. Emir yoksa kanun ne derse desin, bir şey yapılmaz. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanıp uygulanmaması da emre tabidir. Kanun ne derse desin!
EMİR ÇOĞALDIKÇA KANUN ZAYIFLAR
Fukuyama’nın yakasını bırakmadan bir noktayı daha yazayım: Tarihin Sonu ve Son İnsan, bizim sol aydınları çok kızdırmıştı. Fukuyama’yı liberal kapitalist düşüncenin zirvesi ilan ettiler. Hâlbuki Fukuyama tam da bu “devlet kurumlarının gücü” konusunda Sierra Leone, Uganda gibi vergi toplamada büyük zafiyet gösteren ülkelere işaret eder ve ABD liberalleri ile dalga geçer: “İşte tam sizin istediğiniz gibi. Vergi yok denecek kadar az!” diye…
Trafikten çıkıp depreme uğrayıp Anayasa Mahkemesi’ne kadar uzun bir gezinti yaptık. Tespitlerimiz üzerinden bir genelleme daha yapabiliriz: Kurallara göre işleyen toplumlarda, ülkenin sahibi vatandaşlardır. Trafikten vergiye, kuralları ihlal ederseniz, yetkililerden önce arkadaşlarınız sizi uyarır.
Çünkü mevzuat, topluma, tek tek vatandaşlara aittir. Polis de tahsildar da icra da toplumun kanunlarına, yani topluma hizmete memurdur. Kuralların ancak emirle yerine getirildiği toplumlarda ihlaller, kendilerine zarar vermedikçe vatandaşı ilgilendirmez. Hatta insanlar, bırakın ihlale müdahaleyi, ihlale yardımcı bile olur. Çünkü kurallar toplumun değil, emir verenin kurallarıdır. Kurallı toplumda yatay ilişkiler, emirli toplumda düşey ilişkiler önemlidir. Kurallı toplumda insanlar birbirine bakar. Emirli toplumda bütün dikkat yukarıya ve sadece yukarıyadır.