Herkes gönlünde yatan aslanı, işte şüphesiz bu olacak diye dışarı salıveriyor. Geçen hafta bir yazar, dünya dine sarılacak diyordu. Niye? Çünkü onun gönülcüğü öyle istiyor.
Gerçi cüppeli uç sessizliğe büründü. Halbuki konuşkandırlar. Acaba onlar virüsün tarafında mı diye şüphe edeceğim; tövbe, tövbe…
Artık insanlar bilimi dinleyecek; çünkü herkes bilimden medet umuyor, kurtuluşu bilimin bulacağı aşıda ve tedavide görüyor diyenler de var. Bunu söyleyenler de öyle olsun dileğindekiler.
Bu globalleşmenin sonu diyen de var, bu ulus devletin sonu diyen de. Bilimsel sosyalizmin sonu diyen yok; çünkü onun sonu otuz yıl önce geldi zaten. Bunun yerine sosyalizm geri gelecek diyenler var. Bunlar genellikle kapitalizm sonu göründü diyenlerle aynı. Çoğunluğu 65 yaş üstü genç fidanlar; tahminleri evlerinden yapıyorlar.
KAYNAMA
Tenkit kolay. Benim kanaatim ne? Ben de fütürizm yapmayı deneyeyim mi?
Kimindi unuttum. Nefis bir söz: “Gelecek konusunda tek kesin şey: Gelecek tahmin edemeyeceğinizdir!” Peter Drucker daha da şairane anlatmış aynı fikri: “Geleceği tahmine çalışmak, bir köy yolunda, farlarınız kapalıyken dikiz aynasına bakarak araba kullanmaya benzer.”
Bu kadar ümitsiz mi durum? Hayır, bu kadar ümitsiz değil. Tabiatın başka kuralları var. Kimya reaksiyonları sıcaklığın artmasıyla hızlanır. Yaklaşık, her on derecede iki kat daha hızlı olur olacak olan. Barutun alevlenmesi bundandır. Ağrı da bir kimya reaksiyonudur. Bu yüzden spor hekimliğinde acı duyulmasın diye ağrıyan yer soğutulur. Besinlerin bozulması da böyle yavaşlatılır. Buzdolabında.
Benzer kurallar insan cemiyetlerinde de geçerliye benziyor. Krizler tarihi hızlandırıyor. Millî Egemenlik fikri Osmanlı’da yavaş yavaş mayalanıp gelişiyordu. Kemale ermesi Dünya Harbi’ndeki mağlubiyetimizin yarattığı krizde gerçekleşti. Emperyalistler bir birinin ve bu arada kesinlikle bizim boğazımızı sıkmak için fırsat kolluyordu. Arşidük Ferdinand’ın ve karnında veliahdı taşıyan eşinin öldürülmesi krizi her şeyi hızlandırdı, Dünya Harbi’ni başlattı.
(https://millidusunce.com/misak/kaynama/) Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, cemiyetlerdeki büyük eğilimlere “kaynama” diyor. Daha doğrusu eğilim patlama hâlinde ortaya çıkmadan önceki hazırlık safhasına.
MİLLETLER DÜNYASININ İTİRAFI
O halde sorulacak soru şu: Dünyada hangi eğilimler vardı? Covid-19 krizi bunlardan hangilerini hızlandırır.
Sayalım:
Çin ile ABD arasında dünya liderliği yarışı yükseliyordu. Şimdi Çin’in artık sonuç alacağını umduğu liderlik hamleleri ve ABD’nin buna cevapları ard arda gelecektir.
Avrupa Birliği’nin birliği çatırdıyordu. Falaneksit, filaneksit gelebilir. Gelmese de ülkeler sosyal mesafeye eskisinden daha çok dikkat edecektir.
İki kutuplu dünyadan tek kutupluya, oradan da yok kutupluya gidiş eğilimi var denirdi. Şimdi çok kutupluya; daha doğrusu milletlerin dünyasına hızla geçebiliriz. Aslında hep oradaydık da, bunu açıkça söylemenin yararlarına olmadığını düşünen milletler, orada değilmişler gibi konuşuyor, fakat oradaymış gibi davranıyorlardı.
SOSYAL DEVLET
Kapitalizm? Kapitalizm, sosyalistlerin uydurduğu bir kavram. Aslolan piyasadır. İktisat politikaları, piyasayı ne ölçüde kendi başına bırakacaksınız sorusuna verilen farklı cevaplardan ibarettir.
Piyasalar çökerken hiç, “bırakınız çöksünler, bırakınız düşsünler; sihirli el gelip hepsini düzeltecektir” diyen bir liberal çıkmadı. Ülkeler, ekonomilerine can suyu vermek için yüz milyarlarca, trilyonlarca doları, avroyu piyasalarına pompalıyor. Hiç kimse küreye pompalamıyor. Kendi piyasalarına pompalıyor.
Sosyal devletle öyle olmayan devlet- her ikisi de “kapitalist”, yani bilimsel sosyalist değil- arasındaki fark, insanlara sağlanan selamet ağının varlığı ve ne yükseklikte tutulacağıydı. Hani sirklerde, cambazhanelerde göstericilerin altına gerilen ağ gibi. Kavga bu ağın sağlamlığı, ne zaman devreye gireceği üzerineydi. Ağı reddeden kimse kalmayacak. Herkes yeterli ağı germeğe uğraşıyor.
Son iki paragraftakileri tabi kasasında para bırakmış olanlar yapabiliyor. Har vurup harman savuran, itibarda tasarruf olmaz deyip sıfırı tüketenler şimdi yukarı mı aşağı mı tükürsem derdinde.
Batıda tasarlayıp Çin’de, Tayland’da üretme stratejisinden vaz geçme eğilimi vardı. Tedarik zincirlerinin kopuşundan söz ediliyordu. Şimdi koptu. Kısmen geri dönülecektir ama çeşitlilik ve yerli üretim vurgusu da gündemde olacak.
Geleceğimizdeki İnternet, gelecekteki eğitim, geleceğin sağlığı diye devam etmem lazım…
Şimdilik geleceği tahmin üstüne Peter Diamandis’in sözüyle kapatayım: Kendi geleceğinizi kendiniz yaratın. Bu geleceğin tahmin etmenin en iyi yoludur.