Bir zamanlar entelektüeller, çok satan kitaplara burun kıvırırdı. Öyle ya, tarihten sosyolojiye, psikolojiden siyasete uzmanlık alanlarını anlatan eserleri “halk” okumazdı ki. Her ne demekse bu “halk”; o okumayınca da popüler olmak mümkün değildi. 21. asırda bu düşünceler de değişti. Bilime ait konuları popüler seviyede anlatan eserler çok satan olmaya başladı. Altı yıl önce İngiliz The Guardian gazetesi, Harari’nin Sapiens’ini örnek tutup “Beyinli Kitaplar Nasıl Yayın Fenomeni Oldu?” diye bu değişimi sorguluyordu.
Bunun birden fazla sebebi var. Eskiden bilim dalları arasında çok açık ve belirgin çizgilerin, uzmanlıklar arasında duvarların varlığı kabul edilirdi. Fakat özellikle insana ait bilimlerde arkeoloji, psikoloji, antropoloji, sosyoloji ve hatta biyoloji, birbirinden ayrılamayacak şekilde iç içe geçti. Karmaşık tabiatı ve insanı ancak birden fazla mevziye yerleşmiş çok sayıda ışıkla aydınlatırsak karanlıklar kalkıyor. İnsanın bilimi bir bilimler sentezi. Bu sentezlerle ilk defa aydınlanan gölgeler, insana “Hah!” dedirtiyor. Geçen asrın ikinci yarısında gelişmeye başlayan sosyobiyoloji, sonradan aldığı adla evrim psikolojisi, bu keşif yollarının en önemlilerinden.
KÜLTÜR PSİKOLOJİSİ
Son on yıllarda görülen bir başka gelişme de gerek sosyoloji gerekse psikolojinin içindeki düşünce-gözlem- deney dengelerinin soldan sağa kayması; deneyin ağırlığının giderek artması. İd, süper ego, maşerî vicdan gibi soyut söylemler değerlerini bütün bütün kaybetmedi ama olan biteni bunlarla açıklamak isteyenler, “Hadi göster öyleyse.” denmeye başlandı.
Geçen ekimde yayımlanan bir kitap, New York Times’tan Financial Times’a yankı buldu. Konu, her boydan toplum birimleri, gruplar. Kültür psikoloğu Michael Morris yazmış. “Birim” dediğimizde, bir futbol takımının taraftarlarından, bir kült mensuplarına, bir tarikat üyelerinden bütün bir millete kadar her boy toplumu kastediliyor. “Kültür Psikoloğu” bile geçen asırda pek rastlayamayacağımız bir uzmanlık. Morris, Colombia Üniversitesi Mezuniyet Sonrası İşletme Okulu’nun Psikoloji Bölümü’nde. Daha önce on yıl Stanford’da da hocalığı var.
Kendi sayfasında işini şöyle tarif ediyor: “Davranış biliminin araçlarını kullanarak algılarımızı etkileyen, bizi farklı dünya görüşlerine ve hayat tarzlarına yönlendiren gizli kültür çerçevelerini keşfetmeye çalışıyorum.”
TRİBAL
Morris, en küçükten en büyüğe bütün sosyal birimlere, kolaylık olsun diye “kabile” diyor. Kitabının ismi de kabileyle ilgili anlamına Tribal. Kitaptaki temel tezini kendi ağzından dinleyin:
“Bu kitapta, bizi mensup olduğumuz grupla paylaşmaya götüren özel insani becerinin soğanını soyuyor, üç kat “kabile içgüdüsü”nü belirliyorum. Bu içgüdüler Taş Devri’nde oluşmuş ama bu evrilmiş sistemleri zihnimiz ve kalbimizde bugün de fark ediyoruz. Sınıf arkadaşlarımıza, iş arkadaşlarımıza ve komşularımıza göz ucuyla bakışımız akran içgüdümüzün parçalarıdır. Günlük düşünce ve eylemlerimizde onlarınkilere yakın davranma eğilimimiz de öyledir. Ünlülere, CEO’lara, meşhur sporculara ve benzerlerine duyduğumuz hayranlık kahramanlık içgüdümüzün sonucudur. Bunlara şan ve ün sahibi olma isteğimizi ve topluma bu yolla katkıda bulunma arzumuzu da ekleyebiliriz. Geçmişe bakan özlem hissimiz, cetler içgüdümüzün parçasıdır. Geleneklerde hissettiğimiz rahatlık ve onları sürdürmeyi görev bilişimiz de. Bu içgüdüler her insanın içindeki üç karakter gibidir: Konformist (uyumcu), ait olma ve anlama peşindedir; katkıcı, saygı ve övgü ister; gelenekçi, sürekliliği bağrına basar. Bu sistemlerin her birinin hatalı tarafları olabilir, fakat kitapta göreceğimiz gibi bunlar genellikle insanlara, topluma uyum yönünde işaretler verir, yol gösterir.“
HOMO TRİBUTUS
İnsan türü, dünya denilen mücadele alanında olağanüstü başarılıdır. Küçük cüssesine, birçok canlıya göre zayıf kaslarına, çok tehdit edici olmayan dişlerine rağmen diğer bütün canlılara üstünlük kurdu, sonunda dünyaya hâkim oldu. O kadar ki şimdi içinde bulunduğumuz jeolojik devre “antroposen – anthropocene ~ insan dönemi” deme eğilimi var. Dünya, insanın etkisi altında. Küresel ısınma probleminde olduğu gibi bu etki her zaman olumlu değil.
İnsan nasıl hâkim oldu? On binlerce, yüz binlerce hatta milyonlarca yıl geriye baktığımızda bu soruya tekrar tekrar bulduğumuz cevap, “Toplum sayesinde!”dir. Psikolog Morris, işte o toplumu toplum yapan üç içgüdüyü belirliyor. Birbirimizle uyumlu hareket etmemizi sağlayan akran içgüdüsü, bizi topluma katkı yapmaya iten kahraman içgüdüsü ve topluma hafıza, kültür ve devamlılık sağlayan geçmişe saygı- sevgi; Morris’in tabiriyle cetler içgüdüsü.
“İnsan”, diyor Morris, “homo ekonomikus değildir. Homo tributus’tur- kabile insanıdır.”