Geçen yazılarımdan birinde, 1980’lerde çok keyif aldığımız bir diziden bahsetmiştim. Hani üç sezon, “Evet Bakanım” (“Yes Minister”), arkasından iki sezon da “Evet Başbakanım” (“Yes Prime Minister”) adıyla oynamıştı. Dizide kahramanımızın adı Jim Hacker’di. Bir de onun her adımına “Evet bakanım, emredersiniz!” dedikten sonra maharetle çelme takan müsteşarı Sir Humphrey vardı. Dizinin bir episodunda biz Türk seyircisini şaşırtan bir şey oldu. Başbakan (yoksa bakanken miydi?) bir eğlence partisinden, kendi kullandığı arabasıyla evine dönerken polis çevirmesine takılır ve alkollü çıktığı için ceza alır. Bu haber ertesi gün bütün gazetelerde manşettir!
Başbakan kendi arabasını kendi kullanıyor! Hani 33 tane Mercedes eskortu? Polisin edepsizliğine bakın ki trafiği durdurup o büyük adama yolu açacağına alkol kontrolü yapıp bir de ceza kesiyor. Bir İngiliz kolonisine sürülmekten veya meslekten ihraçtan korkusu yok.
BAŞBAKANIN EMNİYET KEMERİ
Olur mu bu derken, birkaç yıl önce İngiliz Başbakanı Boris Johnson’un bakkalda alışveriş yaptıktan sonra bisikletine binip Downing 10’a gidişini seyrettiğimizi hatırladım.
Bir başka bakan, Hindistan Dışişleri Bakanı Sushma Swaraj, resmî seyahatlerde biriktirdiği milleri özel uçuşlarında kullandığı için gazetelere düştü. Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso’nun da başına aynı sıkıntı geldi. (Hafızam bu kadar iyi değil, yapay zekâya sordum, o bu olayları verdi. Fakat sıkıntının seyahat millerinden çıktığı benim tahminim. )
Ne dersiniz? Bir ülkenin bir veya iki numarasısınız. Veya koskoca bir dışişleri bakanı. Veya uluslararası bir komisyonun başkanı. Ve özel uçağınızla değil de ticarî hava yoluyla uçuyorsunuz! Ne ayıp, ne ayıp! Sonra da görev uçuşlarında biriktirdiğiniz milleri şahsî uçuşlarınızda kullanıyorsunuz. Skandal!
A BE YOK MUDUR BUNLARDA İTİBAR BE?
Derken mevcut İngiliz Başbakanı hakkında buna benzer bir sıkıntı çıkmış. Başbakan Rishi Sunak, kendi kullandığı arabada seyir hâlindeyken İnstagram için bir video çekmeğe kalkmış ve bunu rahat yapabilmek için emniyet kemerini çıkarmış! Trafik polisi ne yapmış? Emniyet kemersiz araba kullanmaktan, Başbakana ceza yazmış! Haber basına yansıyınca Başbakanlık sözcüsü Davies bir beyanat vermiş: “Bizim tahammülümüzü denemeye kalkmasınlar. Terörist işbirlikçileri bizi yıpratmaya asla çalışmasın.”, dememiş. Ya ne demiş? “Bu anlık bir hataydı. Başbakan kısa bir video çekmek için emniyet kemerini çıkardı. Bunun bir hata olduğunu tamamen kabul ediyor ve bu konuda özür diliyor. Başbakan, herkesin emniyet kemeri takması gerektiğine inanıyor.” demiş.
Ne kadar farklı kültürleriz, değil mi? Bir tarafta tespih tanesi gibi en pahalısı ve en lüksünden düzinelerle araba. Diğer tarafta arabasını veya bisikletini kendi kullanan başbakan! Bir tarafta ağzını her açtığında büyük adamını tenkit edenlere olmadık aşağılamalar yönelten bir “sözcüler” ordusu, diğer taraftan emniyet kemersiz araba kullandığı için özür dileyen bir başbakanlık.
Adamların itibardan da, itibarın sınırsızlığından da haberleri yok. Büyük adamların da aşağı sınıflardaki alelade insanlarla aynı kanun ve yasaklara tabi olacağını düşünen bir kamuoyu. Tövbe, tövbe…
YOKSA BİZ DE BÖYLE MİYDİK ESKİ TÜRKİYE’DE?
Bakınız bir zamanlar biz de bu elin İngiliz’i kadar elin Avrupalısı kadar sapkınmışız. Taha Akyol’un, Kuvvetler Ayrılığı Olmayınca kitabında beni en çok etkileyen hikâye, Demokrat Parti İçişleri Bakanı Halil Özyörük’ün başına gelenlerdi. Bakan ve eski Yargıtay Başkanı Özyörük hakkında gazetelerde, makam arabasını özel işlerinde kullandığına dair haberler çıkmış ve İçişleri Bakanı, istifa etmek zorunda kalmış!
Bismillah! Ne hallere düşmüşüz o zamanlar. Bizde de yasak ve hukuk herkesi kapsarmış demek ki.
Basın da bir İçişleri Bakanı’nı açıkça itham edermiş; hem de sadece söylentiye dayanarak.
Şükürler olsun ki mevcut büyük, hem de çok büyük adamlarımız sâyesinde biz de büyüklüğün ne demek olduğunu öğrendik. Bir elin parmakları bir olmadığı gibi bütün insanların da bir olmadığını iyice ama iyice anladık.
Hukuk 85 milyondan büyüktür ama birden, üçten, beşten, hatta birkaç yüzden büyük değildir. Ve büyük adamların itibarı her şeyden büyüktür.
“Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var.” ne demek? Bunu padişahların alçak gönüllüğüne misal diye kullanırlar. Ama kazın ayağı hiç de öyle değildir. Senden büyük bir tek Allah varsa, sen yaratılmışların hepsinden, halktan, kanundan, nizamdan büyüksün demektir. Allah’tan küçük olmanın pratikte bir uygulanabilirliği de yoktur, değil mi?