Aslında komünizm Stalin’le bitmişti. Ne demek şimdi bu? Şu demek: Stalin’e kadar yalnız Rusya’da değil, bütün dünyada komünizme sempatiyle bakılıyordu. Batı Avrupa’da, ABD’de aydınlar, Marks’ın ve Lenin’in söylemlerine hayrandı. Hani şimdi “narrative” dediklerine; galiba Türkçe karşılığı, “anlatı” imiş.
O havayı yansıtan ve sıkça tekrarlanan hikâye, Lincoln Steffens isimli, zıpçıktı bir Amerikan gazetecinin 1919 yılında yaptığı Rusya seyahatidir. Steffens, komünist rejimi şu meşhur ifadeyle anlatıyordu: “Geleceği gördüm ve gelecek başarılı.” Aslında kullanılan kelime, “başarılı” değil, “çalışıyor”, ama Türkçede bu tercüme anlamı daha iyi veriyor.
FİKİRLER ÖLMEZ, İNTİHAR EDERLER
Sonra Stalin geldi ve yurt içinde ve yurt dışında katliamlar başladı. Kukla halk mahkemelerinin tiyatro gibi yargılamalarıyla yalnız komünizm karşıtlarının değil, komünist fakat Stalin’e yüzde yüz itaat etmeyenlerin de katli… Yurt dışından, özellikle muhalif Leon Troçki’nin ta Meksika’da baltayla katlini kastediyorum. Kırım Türklerinin sürülüşü, milyonların açlığa mahkûm edilmesi… Nihayet Hitler’le ittifak! Gören gözler ve duyan kalplerde komünizmin sonunun başlangıcıydı bu. Batılı aydınların indinde komünizm bitmişti. Kim bilir; belki Stalin olmasaydı Rus ihtilalini başka Avrupa ihtilalleri izleyecekti.
Durup dururken Stalin’i yazmamın kendi başına bir anlamı yok tabi. Anlatmak istediğim, fikirlerin, hareketlerin, siyasete girince yozlaşma tehlikesiyle karşılaştıkları. Hele o fikrin siyasî lideri Stalin gibi bir katil ve iktidarını her şeyin üstünde tutan bir diktatörse.
Tarihçiler çok sayıda örnek bulabilir. Yirminci asrın, hiç olmazsa isminde “millî” kelimesi bulunan Nazizmi ve onun Stalin’le vahşette yarışan, geçen lideri Hitler’in sizce millî kavramına, hatta milliyetçilik düşüncesine faydası mı zararı mı dokunmuştur?
Emevi hoyratlığının, tiranlığının Müslüman yönetim tarihine sürdüğü leke tartışılmaz. “Yezid”, hâlâ bir aşağılama kelimesi anlamında kullanılır. İmam-ı Azam’ın Kufe kadılığını ve beytülmal eminliğini reddedişinde de muhtemelen bu durumu algılaması vardır. Hukukla icra, dinle devlet birleşince sonuç yüz güldürücü olmuyor. Halife II. Mervan’ın, görevi, taltifi reddettiği için İmam-ı Azam’ı hapsettirip işkence yaptırdığı bilinir. Akla, düşünceye değer veren Mutezile hareketini aslında kim bitirdi dersiniz? Bence, onu savunuyoruz diye farklı düşünenlere akıl almadık işkenceler yapan Abbasi halifeleri!
BEN ILLUMİNATİ LİDERİ İKEN
Ben şu bizim komplocuların hayal ettikleri cinsten bir İllüminati olsam, bir ülkenin dinden çıkmasını veya bir fikrin o ülkede çökmesini nasıl sağlarım dersiniz? Dinle, fikirle mücadele ederek mi? Bu zor iş. Asırlarca yaşamış, gelişmiş bir fikri öyle kolay kolay mat edemezsiniz. Hele bin yıllara uzanan dine cepheden saldıramazsınız. Hatta tersine, siz vurdukça onlar güçlenir.
Kendi tarihimize bakalım. Çok partili rejime geçiyoruz diye 1946 seçim rezaleti, açık oy, gizli sayım gibi işler yapılmasaydı, acaba 1950 seçimlerinde Demokrat Parti o derece başarılı olabilir miydi? DP’nin başarılı seçim sloganının “Yeter!” olduğunu hatırlayın. Bu bir ikrah ifadesi değil midir?
DP’nin diktatoryaya gidişi olmasaydı 1960 darbesi gelir miydi? O darbenin kukla mahkemesinin, kukla hâkim ve savcısının idam cinayetleri olmasaydı Türkiye’de onlarca yıl sağ iktidar üstüne sağ iktidar gelir miydi? En yakın tecrübe, İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleridir. Mart 2019’da muhalefetin adayı seçimi 14 bin oy farkla kazanınca seçim bir şekilde iptal edilmişti. Sen misin iptal eden! Haziran’da tekrarlanan seçimde fark, muhalefet lehine 806 bine çıktı. Bu, 1987’den beri en büyük fark!
TAHRİP KALIBINI İÇERİYE YERLEŞTİRİRDİM
Demek ki cepheden saldırarak yenilmiyorlar. Hatta geri tepiyor. O halde ben, yüce İllüminati lideri, ne yapardım? O ülkeye öyle adamlar monte ederdim ki… 1) Saldırgan olsunlar; 2) Diktatör olsunlar. Bir insanda bu ikisi mevcutsa, “antipatik olsunlar, insanlar suratlarına bakınca ikrah etsinler” diye ilave etmem gereksiz. Çünkü saldırganlık ve diktatörlük, diğer çirkin hasletleri kendiliğinden getiriyor. Ve bunları, yok etmek istediğim dinin, fikri lideri yapardım. İş bitmiştir. Arkama yaslanır; gün geçtikçe insanların o dinden de o fikirden de soğuduğunu, uzaklaştığını seyrederdim.
Söyleyen ne güzel söylemiş: “Yarım imam dinden, yarım hekim candan eder.” diye. Siz “yarım” yerine saldırgan veya diktatör koyabilirsiniz. Mesela şunu deneyelim: “Saldırgan imam dinden, saldırgan lider fikirden eder!” Pek makul geldi bana.