Gerçekten, resmî rakamlardakinden fazla Kovid-19 ölümü var. Önceki yılların defin rakamlarıyla bu yılınki karşılaştırılınca bu sonuç çıkıyor.
Bu doğru mu? Doğru. Kastî mi? Büyük çapta hayır.
Ölüm sebebi Kovid-19 ‘dur demek için hastanın hastaneye başvurması, testinin pozitif çıkması ve hayatını muhtemelen hastanede kaybetmesi gerekiyor. Bu metotla salgından öldü denilen hastaların neredeyse yüzde 100’ü gerçekten salgından ölmüştür. Fakat bunlar, salgından ölenlerin tamamı mı? Hayır. Kabaca yarısı.
YALANCI NEGATİFLER
Tıpta bir şey var mı diye test yaptığınızda iki hata mümkündür. Ya olmayan bir şeye var deyip yanılırsınız… Buna yalancı pozitif denir. Yahut da olan bir şeyde yoktur sonucunu alırsınız. Bu da yalancı negatiftir. Kovid-19 testlerinde yalancı negatif çok. Öyle görünüyor ki numune alıştan kaynaklanan hata daha büyük. Hastanın boğazından, burnundan, balgamından ve ender hallerde akciğerinden numune alınıyor. Nasıl alınırsa alınsın, eğer virüs varsa, numunenin yeterli sayıda virüsü yakalaması lazım. Amerikan Tıp Cemiyeti’nin bir yayınında, en fazla başvurulan numune alma metodu burun sürüntüsündeki yalancı negatif %37. Boğaz numunesi daha kötü, yüzde 68 yalancı negatif veriyor. Bu yüzdendir ki “Yok dediler, sonra bir daha yaptılar var dediler” şikâyetlerini duyuyoruz. Yine bu sebepten, hastaya iyileştin demek için birden fazla test yapılıyor.
Testin kendisinin de yalancı negatifleri var. Fakat araştırmalar, hatanın çoğunun numune almadan kaynaklandığına işaret ediyor.
Yalancı negatiflerden başka sebepler de var. Hayatını kaybeden bütün hastaların hastaneye müracaat edecekleri sağlam bir varsayım değil. Bütün dünyada yalnız yaşayan, bakım evlerinde kalan ve oralarda hastalanıp ölen hastalardan söz ediliyor.
Her hastanede test yapılmıyor. Belli sayıda test merkezi var. Numune merkeze gönderilip sonuç gelene kadar hastanın ölümü halinde ölüm raporuna salgın yazılmayabiliyor.
Nihayet, salgından ötürü ertelenen tedaviler var. Az da olsa bu ertelemeler de ölüm sebebi olabilir.
Kastî gizleme? O da şu sebeple mümkün: Özel hastanelerin Kovid-19 hastalarından ücret almaması! Özel hastane yöneticisisiniz, hastanızı kaybettiniz. Kovid derseniz para yok, zatürre derseniz alacaksınız. Bu şartlarda eğiliminiz ne olur?
DÜNYADA?
Çin’in Wuhan’ından bildirilen rakamlarda bir tuhaflık gözledik. 13 ve 14 Şubat’ta günlük vaka sayısı, daha önceki en yüksek rakamı ikiye katladı. Hem de salgın inişe geçmişken. Sonra açıkladılar: Bugüne kadar test sonuçlarına göre raporluyorduk. Şimdi vaz geçtik. Klinik belirtilere göre bildiriyoruz.
New Scientist dergisinin 29 Nisan sayısında çıkan bir incelemede şu olgular bildiriliyor: 24 Avrupa ülkesinde, geçen yılların Nisan aylarında haftada toplam 50 bin kişi ölürken bu yılın aynı ayında haftada 90 bin kişi ölmüş. 40 bin fazlalık var. Hâlbuki aynı ülkelerin bildirdiği Korona kaynaklı ölümler bu rakamın yarısı kadar. Aynı makale, İtalya’da 18 Nisan’a kadar 52 bin kişinin salgından öldüğünün tahmin edildiği belirtilmiş. Hâlbuki ölüm raporunda Korona yazılan rakam bunun yarısı. Financial Times, 21 Nisan’a kadar İngiltere’de virüs sebepli ölümlerin 45 bini bulduğunu tahmin ediyor Resmî rakam 17 bin. Yale Üniversitesi, ABD’de salgının yoğun yaşadığı bölgelerde gerçek Korona ölümlerinin bildirilenden yüzde 50 daha fazla olduğunu belirlemiş.
ŞÜPHE AKLIN GEREĞİDİR
Bütün dallarda bilim insanları önce kendi kendilerini yanlışlamaya çalışır. Becerebildikleri kadar kendilerini tenkit edip vardıkları sonuçları açıklarla. Sonra bütün bir bilim camiası varılan sonuçları eleştirir. Tıp da öyledir, yalnız biraz daha çok öyledir. Çünkü tıp birçok dalın uğraştığı sistemlerden daha karmaşık bir sistemle uğraşır: İnsanla ve toplumla. Üstelik tıpta hekimin, “Tüh olmadı, bu denemeyi çöpe atıp bundan sonrakine bakalım” deme lüksü yoktur. Çünkü o “deneme” bir insanın hayatıdır. İncelemesinden varacağı sonuç ise yüz binlerce, milyonlarca hayatı etkiler.
O yüzden tıbbî makalelerde kanaat açıklanırken “tedavi eder”, “kesin iyi gelir” gibi laflara rastlanmaz. Böyle laflar duyarsanız, bilin ki konuşan hekim değil şarlatandır. “Yardımcı olduğu düşünülmektedir”, hatta daha beteri, “yardımcı olacağını düşünmemize yol açacak sebepler mevcut gibi görünmektedir” gibi sözler duyarsınız.
Bilim böyle. Popülistlik öyle değil tabi. Onlar her şeyi bilir ve her şeyi yüzde yüz ve kesin bilir. Onların ne yalancı negatifi, ne yalancı pozitifi vardır. Ama dün ak dediklerine bugün kara, dün kara dediklerine bugün ak diyebilirler. Tereddütsüz. Göz kırpmadan. (Yok, bazen göz de kırpıştırıyorlar.)
Peki, kesin sonuç? Kesin sonucu Bertrand Russel söylemiş: “Dünyanın bütün sıkıntısı şu: Aptallar ve fanatikler kendilerinden eminken aklı başında insanlar şüphe ve tereddüt içinde.” İşte bu hüküm kesin. Hiç tereddüdüm yok!